dizideki ali bana dun kocaman bir yuuuuuuuuuh cektirmistir. ulan ´54 morgan arabadan oylemi inilir?! once kalk koltugu depele sonrada arabadan firla. antika bu be! corvette degil! ayni hareketi bir daha yaparsa daha izlemem canim ailemi.
dizinin sonundaki öpüşmeden sonra alkış seslerini anlamlandıramadığımız dizi. efekt mi? çevreden mi geldi o sesler? eğer çevreden geldiyse "hoop aile var kardeşim" diyen bir kişiye neden rastlayamadık?*
dizideki oyuncuların gerçek oyuncu olduğu dizi. gençler biraz sırıtmış ama olsun onlar da öğrencek abisi.
hazır saati de yaklaşıyor yazalım efendim. bu dizi türk dizi tarihinde baba üçleme diye tabir edilen süper baba- ikinci bahar- sıcak saatler sıralamasında sıcak saatleri geride bırakıp 3. olmuştur şimdiden.
1,5 saat kadar birşey kaldı şunun şurasında. sonra buralar entry dolacak nasıl olsa. *
kızlarının efendi adam yerine piç adam tercihinin bir kez daha görüldüğü dizi. sen sana o kadar değer veren üstelik üstüne hotel yapan efendi adam halimi terket git ne idüğü belirsiz aliyle takıl. Allahtan reva mı be.
efendi adam halim'e üzülürken aliço'ya bir kez daha kıl olduğum dizidir. bu arada samim'in meliha'ya hediye olarak verdiği kolyenin içindeki fotoğraftan anlıyoruz ki; uğur yücel gençliğinde mahmut tuncer'miş.
cok sevmeme ragmen her bölümde hatasını bulduğum dizi. bulduğum hataların zaman içinde beni diziden soğutmasından korkuyorum. örneğin bugün ki bölümünde meliha'nın fasıl gecesinde baş parmak tırnağı uzundu ama eve gelince görüldü ki tırnak kısalmış.
bu haftaki bölümünde metronun içinde, üstelik senaryo olarak aciliyet ifade etmeyen bir sahnede, cep telefonuyla konuşturarak bir mantık hatasına daha imza atmış dizidir. bunun yanında samim ve meliha'nın metro ile sultanahmet'e gitmesi konusunda mantık hatası var gibi durmaktadır ancak yoktur zira metro sahnesinden sonra yer alan bir kebapçı sahnesinde samim, beyoğlu'na ilk geldiği günleri meliha'ya anlatarak ve "bir gün buraya meliham'ı getireceğim diyordum kısmet bugüneymiş" demesinden oranın taksim olduğunu anlayabiliyoruz, artık taksim'den tünelle karaköy'e mi geçtiler ne yaptılar tam bilemiyorum. *
bugünkü sözlük asabiyetimden nasibini alacak dizidir. izleyin bakın. istanbul'a belki üç, bilemedin dört kere gitmişimdir. bilmiyorum yani istanbul'u. bilmem de gerekmiyor çünkü ankarada yaşıyorum. bu ülkede yaklaşık 50 milyon insan da istanbul dışında yaşıyor. yani senaryoda metrodan inip bilmemnereye gitmelerindeki mantık hatası sanırım benim de içinde bulunduğum 50 milyon insanı ilgilendirmiyor. dizi bu. kurmaca yani.
dizi her dizi gibi miadını dolduruyor yavaş yavaş. ilk bölümlerdeki samimiyet, bizdenlik yavaş yavaş yok oluyor. bu dizinin izlenme sebeplerinden biri dizi karakterlerinin konaklarda, hanlarda yaşamıyor olması, yiyecek ekmeği yokken taksiye binmiyor olmasıydı. öyleydi ama birden meliha'nın arabası çıktı ortaya. tek kuruş para kazanmadığı halde sinemaya, bilardoya sevgilisiyle giden bir ali var. tam sinema bileti 10 TL. düşünün. ali başkasının evinde kalıyor, elini cebine atmıyor falan. yemin ederim dizilerde yaşamak istiyorum. canım ailemde değil ama. aşk-ı memnu güzel. behlülle bi kere sevişen figuran olmaya razıyım.
an itibariyle halim'in dark side'a geçtiği fakat force'unun ali'ye yetmemiş olduunu gördüğümüz dizidir. jenerik müziği bundan sonraki bölümlerde "halim duman" olarak çalacaktır. hatta keşke ikisini aynı taksiyle hastaneye götürselerdi, birbirlerine çimdik atma moduna gelene kadar birbirlerini paralasalardı ama olmadı. birileri çocuklara haber versin:
nolmuş mertcan, ablası noolmuş eda ve tırt sezgi mezgi'ye.