Cânı kim cananı içün sevse cânânın sever
Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever
Her kimün âlemde mıkdârıncadur tab'ınde meyl
Men leb-i cânânumu Hızr Ab-ı Hayvanın sever
Başa dem düştükçe taksir eylemez eyler meded
Ol sebebden muttasıl çeşmüm ciger kanın sever
Müşg-i Çîn âvâre olmuşdur vatandan men kimi
Hansı şûhun bilmezem zülf-i perîşânın sever
Şu ki ser-gerdân gezer başında vardur ki hevâ
Gâlibâ bir gül-ruhun serv-i hırâmânın sever
Akıbet rusvâ olub mey-tek düşer il ağzına
Kim ki bir ser-mest sâkî lâ'l-i handanın sever
N'olacakdur terk-i ışk etme Fuzûlî vehm edüb
Gâyeti derler ola bir bende sultânın sever
şiirin serbest açıklaması:
1. beyitte şair, dünyada her kim ki canını, cananı * için severse aslında yine cananını sevmiş olur, aynı şekilde cananını yani sevgilisini kendi canı için seven kişi yine kendi varlığını sevmiş olur demektedir. fuzûlî'nin bu paradoks gibi görünen yaklaşımına göre, özetle can canan için, canan da can için vardır. şairin tasavvufî bakış açısı göz önünde bulundurulduğunda sevgiliden kasta allahtır, kendi canı ise bu yola fedadır. fuzûlî, mevlana'da sıkça gördüğümüz "yaratılanı yaratandan ötürü sevme" fikriyle, kendi canını sever.
2. beyitte fuzûlî herkesin yaratılışında, doğuştan getirdiği özelliklerinin, hassasiyetlerinin olduğunu söyler. örnek olarak da kendisini ve hızır'ı verir. kendisi sevgilinin dudağına hasrettir, hızır ise, ab-ı hayat denilen ölümsüzlük suyuna.
divan şiirindeki pek çok beyitt sevgilinin dudağının ab-ı hayat tesiri yapacağı, yani sevgiliye ölümsüzlük bahşedeceği zikredilir. fuzûlî de beyiinde sevgilinin dudağı ile aslında sonsuzluğa kavuşacaktır. zira onun düşlediği sevgili aşk-ı ilahî ile sevdiği allahtır. leb-i canandan beklediği de kendisini heraha eriştirecek bir kelamdır.
nasıl çin'in misk kokuları vatanlarından ayrı düşmüşlerse şair de kendisini öyle vatanından ayrı düşmüş sayar 4. beyitte. şairdeki bu gurbet hissi esas dünya olarak kabul ettiği diğer dünyadan ayrı olmasından kaynaklanmaktadır. ayrıca şair bu beyitte kendisini benzettiği vatanından ayrı kalmış misk kokusunu yanağını güle benzettiği sevgilisinin saçlarının kokusuyla bağdaştırır.
Fuzuli bu aşkının mey gibi ağızdan ağza dolaşmasından endişe eder. Bu noktada sakinin içki sunduğu mecliste elden ele dolaşan kadehler akla gelebilir. Ancak fuzuli'nin şaraptan kastı aşk şarabıdır, aşkı ise Allah aşkıdır.
Ve şiirin son beyitinde şiir boyunca bahsettiği ilahi aşkın kendisini terk etmemesi, Allah'ın kendisine yüz çevirmemesi için ona yalvarır: etme eyleme ben hayatımın sonuna dek senin kölen olmaya hazırım ve razıyım der.