edit: burada bahsedilen can'ın uludağ sözlük yazarı olan can'la hiç bir alakası yoktur. bu benim can başka. verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. edit entriden uzun oldu. afsdfadsa
yalnizligin yönüne dogru yol aliyordu izini kaybederek uzun beyaz sakalli adam
(765.kanun madde11/1)idam sehpasinda dogrulari savunurken yargic yanlis asiliyordu nihayet
gözlerine takildi birden ucurtmanin kuyrugu hapishanenin tellerine tutunurken rüzgara inat
o sirada usundan gecmekteydi lirik ve didaktik haliyle su ayet
(maide 32) "kim bir canı bir can karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde fitne çıkarmak için öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur ve kim onu kurtarırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur."
uzun sözcüklerin yerini almaktan utangac üzgün bir gülümseme yayildi kogusun duvarlarina
yarina cikmanin verdigi ümit kayip halinden siyrilip gaip olmaktan hem mutlu hem de mesut
o esnada süt kabina yaklasiyordu adini gardiyan koydugumuz kedi
dudaklari cigara kagidiyla tütün arasindayken söyle dedi bitlisli davut
tabut icine sigamadi zavalli harputlu halit
isimsizler mezarliginda adina yapilir mi acep kocaman bir lahit
ahit yapilmisti hükümet ile müdür arasinda coktan
iki sahit parmak bastiktan sonra mührün altinda bir imza
aldilar götürdüler meftayi maphus kapisindan disari cikardi birkac zabit
artik o özgür....
dönem dönem aşık olduğum çocuğun adı.
tam tebessümünden öpmek istediğim adam.
Hani hep yaşamak istediğim şeyleri farklı adamlarla yaşadım diyordum ya. Tam şu an saat 12yi8 geçiyorken yaşamak istediğim bi anı yaşamak istediğim adamla yaşıyorum. Tek fark aslında diğerleriyle ortak noktası bu adam da hayatımda olmaya devam etmicek. Karşımda gitarıyla eğlenirken ve ben kırmızı deri bi koltukta çay içip onu izlerken zaman dursa hayır demezdim.
Uzun kıvırcık saçları ve yeşil gözleriyle bana bakıp tebessüm edip çayından bi yudum alıp işine devam ederken ona hayranlıkla bakıyorum. içimde ufacık bi umut yokken ufak bi aşk tohumu beliriyor ve ben tüm karamsarlığımla onun büyümesini engelliyorum.
Tam tebessümünden öpmek istediğim adam tam karşımdayken ben sevdiğim az bilinen bi yazarın kitabının arkasına bu cümleleri yazıyorum. Kafamın içinde müslüm gürses orhan gencebayla peşisira beni efkara sürüklerken odada bilmediğim, arabeskten millerce uzak güzel bi şarkı başliyor. Saat 12yi14 geçerken bi aşk daha bitiyor.
bana ikinci kez aşka yakın duygular hissettiren çocuğun adıydı. kumral kıvırcık ve uzun saçları vardı bi de yemyeşil gözleri. güzel dudakları vardı tam hatırlayamadığım. ama güzel bi çocuktu. bıyıklarının duruşu sakallarının uzunluğu hoştu. ilk gördüğüm an etkilenmiştim.
erkek arkadaşım vardı o dönemler. beni çok seviyordu ben de onu seviyordum. belki bana aşıktı ama ben aşık değildim. bir kere aldatmış(aslında pek aldatma da sayılmaz) ve affedilmiştim. ikinci kez böyle bir şey yapamazdım. ama can çok güzeldi. can'la farketmediğim bi anda flört etmeye başlamıştık. nasıl oldu ben de bilmiyordum ama mesajlarımıza cevap gelmeyince tribe giriyorduk. o dönem sevgilimden ayrılmam gerektiğini farkettim. yanlıştı çünkü ve ikinci kez bunu yapamazdım. zaten ayrılmak istiyordum diye kendimi avutuyorum bazen evet kafamdan geçiyordu ama gerçekleştirebilir miydim can olmasa bilmiyorum.
biz can'la flört ettik ben en sevdiğim mekana gitmemeye başladım. can'la ileri gidemedik olmadı beceremedik. ama güzel bi çocuktu can. yemyeşil gözleri ve güzel dudakları vardı hala içimi acıtan...
can bi hikaye olarak kaldı her an anlatılmaya müsait.
güzel bi isimdir. bazen sordurur sadece can mı diye evet bazen sadece can'dır.
eskiden periyodik olarak buluşur durum değerlendirmeleri yapardık. bisiklet sürerdik, basketbol oynamaya çıkardık. arada bir onlara giderdim bana tavada makarna yapar coca cola zero ikram ederdi ama bu günler çok geride kaldı. son zamanlarda basketbolda da hep yenmeye başlamıştım gerçi. beraber televizyona bile çıkmıştık. as tv'de haftada dört kere programımız yayınlanırdı. şimdi o şehir değiştirdi. ben de son zamanlarda stewie ile görüşür oldum ama can'ın her dediği aklımda. ne zaman çıkar yol bulamasam can'ın dediklerine flash forward olurum ve bu hayatımı kolaylaştırır. kalede kaleci var diye şut da mı çekmicez sercan? demişti mesela. ben ondan sonra her kaleye şut çeker oldum ama defansı çok boşlayınca çok şut çektim bir kısmı girmedi, onlar geldi kaleme gol oldu ve can işte bu zamanlarda yanımda değildi ve ben çok maç kaybettim.
tabi hem ingilizce hem almanca bilen, üst düzey eğitim görmüş bir insan büyük bir şirkette dolgun bir maaşla işe başlayıp şehirden ayrıldı. bildiklerinden ve tecrübelerinden beni mahrum bıraktı. bursa'dan ayrılarak beyin göçünün bir parçası oldu. bilmiyorum oralarda karizmatik ses tonuyla beni yetiştirdiği gibi yeni öğrenciler yetiştiriyor mu...
mutlu yıllar dostum.