Reis Bey dedim Reis Bey
Asın beni dedim dövün öldürün beni
Suçluyum dedim kahpenin soysuzun biriyim ben
Vatan hainiyim belki de
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
Naptım biliyor musunuz
Halim Beyin deposunda hamaldım geçen yıl
Kaçıncı balyaydı kim bilir
Kaçırmışım keçileri bir ara
Arabalar evler sokaklar alıp başını gitmiş
Bir ova bir ben bir gökyüzü
Sırtımda bir pamuk tarlası
Çıkmış üstüne güneş ter ter tepinir
Tek dur dedim güneşe
Hayvanlığın lüzumu yok
Baktım oralı değil
Yıktım oracığa pamuk tarlasını
Aldım ayağımın altına güneşi
Yer misin yemez misin
Neden sonra uyanmışım
Karanlıklar basmış geceler olmuş
Bir ayçiçeği açmış sağ elimde
Solumda yediveren yedi amele
Almışız denizi karşımıza
Çatır çatır dişimizde ayçiçekleri
Bir güzel ağlamışız
Adamın gözleri Reis Bey adamın gözleri
Bir koltuk meyanesiydi
izmirin Meyane Boğazında
Bir dumandır uğruyor dışarı bir duman
Dumanın yanısıra bir kerih türkü
Gel dedi gel girdim içeri
Koluma yapıştı birden
Gördün mü dedi şu deyyusları
Köşede üç herif oturuyordu
Nedense çürük dişlerim geldi aklıma
O keçiler var ya dedi o namussuzlar
Onlar yedi benim başımı
Bir gün bile yaşatmam o itleri ama
Şükretsinler gene kafakağıdımı kaybettim
Ah bir kafakağıdım olsa
Ben bilirim yapacağımı
Adamın gözleri bir Bursa bıçağıydı
Çıkardım cebimden nüfus kağıdımı
Tutuşturdum eline
Sonra naptım biliyor musunuz Reis Bey
Doğru keraneye gittim
Kambur bir karı buldum evlerin birinde
Belli sığıntı orda
Eski terlikler gibi bakıyor insanın yüzüne
Gel dedim çıkalım yukarı
Ben müşteriye çıkmam dedi
Olsun dedim olsun
Çaça da geldi peşimizden
Al takke ver külah üstesinden geldik işin
Oturttum sonra karyolanın kenarına
Saçlarını taradım dudaklarını boyadım
Parayı verdim eline tam gideceğim artık
Cıvıl cıvıldı gözleri
Yeni dağılmış bir ilkokul gibi
işte böyle dedim Reis Bey
Başınızı ağrıtmayayım
Yoksa bunlara gelinceye dek daha ne haltlar karıştırmadım
Biliyorum suçluyum razıyım cezama
Çalmadım öldürmedim ama
Daha kötüsünü yaptım
Naptım biliyor musunuz Reis Bey
Tuttum insanları sevdim...
buyuk insandi rahmetli.
samimiydi. hayati okumus, bunu da yapitlarina dokmeyi becermis nadir sanatcilardandi. Neyse oydu, zaten bu ozelligiydi onu o yapan. Kimseden cekinmezdi, hakedene soylerdi lafini. Cok ozledik, cok.
boşver be yaşı başı!
gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?
şöyle atıp koyugrileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver?
koyma bir kenara yüreğini; aç kapılarını
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna
bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda
ama aklını kaybedecek kadar bir aşk varsa avuçlarında
bırak aksın yollarına
yağ geç, yık geç
kimse inanmazsa inanmasın
sen inan yüreğine
hem ona geçmezse kime geçer sözün?
büyü! büyü!
bak! ellerin ayakların kocaman,
aklında maşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye?
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden
boş ver yaşı başı ,
aşk var mı aşk ,ondan haber ver ?
Takılmışın yüzündeki ,gözündeki çizgilere
o çizgilerin yüreğine neler kazıdğını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini dereye soğuk bir kış günü .
öl gitsin..
parayı pulu savurup ,
bir balıkçı köyünde balık mı tutmak istediğin ,
Savrul gitsin..
boşver be yaşı başı,
kim tutar seni kim ,
Kendi yüreğinden başka ?
Aklını al da öyle git..
ister bir duvara,ister bir odaya,kıra ,bayıra vurda git.
Dert etme ellerini ,onlarda gelir seninle birlikte bırakmadıkça birine.
O biride gelir ,gerçekten istediğin oysa ,
seveceksen ve öleceksen uğruna ...
yaşa be yaşa da öyle git ,gireceksen toprağa
yaş 70e gelse bile ,hayat daha bitmemiş ,
sen mi biteceksin ?
çekeceksen bile bayrağı ,
yaşadım ULAN DiBiNE KADAR diyemiycek misin ?
Bir panelde bir öğrenci üstada sorar;
-neden okuduğumuz bütün şiirler erkeklere ait, kadınlar iyi şiir yazamazmı?
Üstad cevap verir
- Biz şiiri s..imizlemi yazıyoruz nerden bileyim ben!!!???
ekteki şiir, bizzat babayla yapılan bir sofra muhabbetinde peçeteye not düşülmüştür. *
sekerek ve sikerek denizi,
şaşkalacaksınız o zaman;
nasıl okunurmuş şeytan minarelerinden ezan?
ve düşmüş kalkmış bir allah gibi tuzlar içinde
varacağım ki cenazenize;
bir kızım daha olmuş deniz amlarından.
Tıpkı ve tıpkı bir insan.
Alıp onu atacağım ki denize,
ayrı düşmesin garip,süt anasından.
şimdi anladınız mı can,
neden gelir hep boğazdan?
yaşamın en tatsız tarafı sona eriş şeklidir. şüphesiz ki yaşamı tersten yaşamak daha güzel,
hatta mükemmel olurdu.
nasıl mı ?
camide, musalla taşında uyanıyorsunuz. bir tahta sandık içersinde, herkes karşınızda saf durmuş,
iyiliğinize dua ediyor ve tüm haklar helal edilmiş vaziyette. tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
olgun ve ağırbaşlı olarak. herkes etrafınızda, büyük bir itibar, iltifatlar, çocuklar torunlar
hepsi hazır.
arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz. doğar doğmaz devlet size maaş bağlıyor,
aylık veya üç ayda bir maaşınızı alıyorsunuz. ne güzel, hazır maaş, hazır ev...
altmışlı yaşlara kadar her şey garanti, huzur içinde yaşıyorsunuz. sağlığınız
gittikçe düzeliyor, kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
bir gün çalışmak istiyorsunuz ve işe ilk başladığınız gün size hoş geldin hediyesi
olarak bir plaket ve altın kol saati veriyor patronunuz. genel müdürlük veya bunun
gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir insan olarak işe başlıyorsunuz. herkes
karşınızda el pençe divan...
vücudunuzda da bazı hoşa giden dirilişler de başlıyor. gittikçe zayıflıyo
r forma giriyorsunuz. diğer hormonsal aktiviteler artıyor, fevkalade...
aman ne güzel günler başlıyor...
derken bir gün patron size artık üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
bu arada babanız ortaya çıkmış, "fazla çalıştın" diyor, "artık eve dön,
işi bırak, okumaya başla, harçlığın benden olsun..." keyfe
bakar mısınız? okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. ekmek elden,
su gölden bir dönem başlıyor. partiler, diskotekler, kızların sayısı artıyor.
derken, anne ve babanız sizi götürüp getirmeye başlıyor, araba
kullanma derdi de yok artık... günün birinde sizi okuldan da alıyorlar,
"evde otur, keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" diyorlar.
mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı bile temizliyorlar,
hatta bu durum alışkanlık yaratıyor ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.
derken anneniz bir gün size süt verme kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde hazır. bir gün karanlık
fakat güvenli ve ılık bir ortama giriyorsunuz. beslenmek için ağzınızı
açmaya dahi gerek yok; bir kordondan besleniyor, sıcacık, yumuşacık,
gürültü ve patırtısız bir ortamda döne döne yaşıyorsunuz.
sonra küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir hücre halini alıyorsunuz. ve günün birinde hayatınız bitiyor...
nam ı diğer can baba. Ölümü ile hayranlarını gerçek anlamda üzen bir üstad. Şiir e bir insan ancak bu kadar hayat verebilirdi..
Hayatta yattık dün gece
Üstümüzde meltem
Kekik kokuyor ellerim hala
Senle yatmadım sanki
Dağları dolaştım
insandı..hepimiz gibi , tek farkı , ne güzel anlatmıştı duygularını...
Ben hayatta en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
kendini en iyi kendisi bilirdi...
Belkim bir kertenkeleydim
piç edilmiş bir yağmurun serini
bir güzelin çirkiniydim
çirkinlerin en güzeli
yeşil koşsa güneşlerin gölgesi
ben en hızlı yeşiliydim
kurbağa yarışlarında annemin
çatal matal kaç çataldım kim bilir
bin dereden bir kendimi getirdim
haydan gelip huya giden bir huysuz
heyheyler içinde bir heydim
belkim yedi belkim sekiz belaydım
düdük çalar hırsızlanmış polisler
ben korkudan üstlerime işerdim
üç yıldızlı bir albaydı gökyüzü
karşısında önüm açık gezerdim
ağzı bozuk meymenetsiz bir ozan
rus cenginde çağanozdum bir zaman
iki gözüm iki koltuk-eviydi
mavilerim bir miyobun koynunda
kendi düşen köyler kentler ağlamaz
sur dışında ben oturur ağlardım
ekmek diye bağrışırdı bebeler
elma derler ben ortaya çıkardım
ağıtlarla kutlanırdı isa-doğdu gecesi
fildişinden bir kuleydim yıktım kendimi
bilmem hangi keloğlanın fesiydim
bir püskülsüz sümbülteber tohumu
fesleğenler yaprak dökmüş şerrimden
bir naraydım kimse bilmez nereden
ya yakından ya uçmaktan gelirdim
belkim ince belkim kalın bir sestim
belkilerin kol gezdiği saatta
belkim belki bile değildim.
beki de bir serzenişi vardı ölümden evvel..
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
cezmi ersöz'ün anlatımıyla;
can yücel, cezmi ersöz ve beraberindekiler odtüye bir konferans için giderler. can yücel yol boyunca içer zil zurna sarhoşut, ama odtüde gençleri karşısında görünce kendine gelir ve çok etkileyici (tabii ki kendi uslubuyla) bir konuşma yapar. bu esnada kız öğrencilerden biri söz alır ve şöyle konuşur.
-sayın can usta; çok iyi ve güzel konuşuyorsunuz ama gerek şiirlerinizde gerekse burda tanık olduğum kadarıyla günlük konuşmalarınızda çok küfür ediyorsunuz buna biraz daha dikkat edemez misiniz?
can yücel
-küfür proleterya'nın ağzında sakız gibidir, proleter küfreder ana avrat söver ve sakızı tükürüp atar. biz birileri gibi küfretmeyip başkalarının anasını s.kenlerden değiliz.
kusura bakmayın çocuklar yine çok kafa sktim.
"türkiye'de hayatta kalmak için 3 şeyden birini yapman lazım" demiş bir dostuna *. "ya işi deliliğe vuracaksın, ya içeri girip rahat rahat küfredeceksin ya da sarhoş olacaksın. ben üçüncüyü seçtim."
türkiye'nin en baba şairlerindendir.. shakespeare çevirilerinin başarısı gözardı edilemeyecek kadar büyüktür.. imgelerinin zenginliği ve deliliği akla ziyandır..
hislerimize tercüman olmuş ulu kişilik. sevilesi, sayılası uğruna can verilesi canına can katılası küfürbaz abimiz. ölümüyle aşk olsun sana can baba aşk olsun dedirtmiştir bize. sayısız güzel ötesi şiir bırakarak ayrılmıştır aramızdan.
datça'ya gidince neden burda yaşadığını ve neden buraya gömülmek istediğini anlarsınız.huzur mekanıdır.onun da mekenı huzurlu olsun.ayrıca mezarı çok ilginçtir.gidip görülesidir.
Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
CAN YÜCEL
evet çok erken gitti... 14 agustos bana onu kaybettiğimizi hatırlatır.