can yücel

entry1111 galeri48 video7 ses2
    195.
  1. met üst'ün kendisine yaşanan bir olay sonucunda nasıl anlatacığını bilemeyip akabinde şöyle bi dörtlük yazıp yollamıştır.
    Sevgili can baba
    Bu yaz sıcağında Datça'da
    beni anmışssın galiba
    Götüm acayip kaşındıda.
    bu dörtlüğü kendisine fakslamıştır. on dakika sonra arayan can yüceldir. ''Laan ben can yücel'im bana kimse laf yetiştiremez hergele. Aferin len yengeç demiştir. işte espirinin hasından ve kendisine verilen ayardan bu kadar iyi anlayan ve gayette güzel karşılayan ağzı bi dolu küfür dolu sevimli insan. Can baba.
    3 ...
  2. 196.
  3. Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla.

    Yaşlanmak hoş değil öyle duvarlara baka, baka.

    Bir dost göz arayışıyla.

    Saat tıkırtısıyla

    Korkmam, geçinip gideriz biz mutlulukla.

    Ama; ''Günün aydın, akşamın iyi olsun''
    diyen biri olmalı.

    Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

    Yoksa, zor değil, hiç zor değil, demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya.

    Ama; Çaya kaç şeker alırsın ?

    Diye bir ses sormalı ya ara sıra

    Can Yücel
    7 ...
  4. 197.
  5. özellikle anladım şiiri ile beni büyüleyen yüce zat.

    Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını,
    kendimi bulduğumda anladım.

    Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
    kendi yolumu çizdiğimde anladım.

    Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.
    Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.

    Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış.
    Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.

    Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş.
    Neden kendine aşık olduğunu anladım.
    Acı, doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden.
    Neden hiç ağlamadığını anladım.

    Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.
    Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.

    Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş.
    Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.

    Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş.
    Çok acıttığında anladım.
    Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını.
    Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.

    Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.
    Yüreğini elime koyduğunda anladım.

    Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış.
    Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.

    Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak.
    Sana git dediğimde anladım.

    Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek.
    Git dediklerinde gittiğimde anladım.

    Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil.
    Aslında hep yanımda olduğunu anladım.

    Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,
    Ben de affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.

    Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.
    Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.

    Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak.
    Gerçekten pişman olduğumda anladım.

    Affedemem, çok geç demek gururdan başka bir şey değilmiş
    hâlâ sevgi varsa içinde eğer.

    Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.
    Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,

    sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.
    Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.
    Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.
    Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.

    Sevgi emekmiş, emek ise vazgeçmeyecek kadar
    ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş. Anladım...

    CAN YUCEL
    4 ...
  6. 198.
  7. 199.
  8. nazım hikmet'e kartpostal şairi diyen duygu asena'ya cevaben kart sensin postal da sana girsin demiş can babamızdır.
    0 ...
  9. 200.
  10. kartpostal efsanesinin esas aktörü duygu asena değil Ece Ayhandir. Duygu asenanın açıklamasını aktarayım.

    Ben Can Yücel'e "Nazım Hikmet
    kartpostal şairidir" demişim, o da çok sinirlenmiş ve bana "kart
    sensin postal da.......... girsin" demiş... Hah hoh hah... Ne kadar
    komik değil mi? Ve insanlar bu habere bayılmış, bir an içinde tüm
    Türkiye'ye yayılmış... Türlü çeşitli anlatılmaya başlanmış... Bir
    radyo programında olmuş, hayır Cem Özer'in TV programında
    gerçekleşmiş... Sanki duymuşlar gibi benim ağzımdan böyle bir şeyi,
    anlatıyorlar da anlatıyorlar vecd içinde...

    Hani ateş olmayan yerden duman çıkmaz derler ya... En küçük bir
    kıvılcım bile yok bu olayın çıkması için. Can Yücel ile çok iyi dost
    olmamız dışında...

    O da ben de çok üzülmüştük bu olay patladığında ve ne yapacağımızı
    şaşırmıştık. Datça'daki Can Yücel şenliklerine konuk olduğumda hala
    Güler ve Su Yücel ile bu konuyu şaşkınlıkla anarız.

    Şimdi size olayı çözüşümü anlatayım... Sunay Akın bir gün bana dedi
    ki; "o laf Ece Ayhan'a aittir"... Ben bunu düşünüp dururken, Arda
    Uskan önüme 22 Kasım 1987 tarihli bir Nokta dergisi koydu. içinde Şair
    Ece Ayhan'la yapılmış bir söyleşi vardı. Ayhan, Nazım Hikmet ile
    düşüncelerine; "büyük şair olduğuna hiç kuşku yok. Bunu anlamak için
    Şeyh Bedrettin Destanı'nı okumak bile yeter" diye başlıyor, şöyle
    diyordu sonunda: "... 1950 sonrası yazdıkları, Saman Şansı hariç
    kartpostal şiirleridir..."

    Buyurunuz... işte belgesiyle açıklıyorum... Şimdi ne olacak? Herhalde
    Ece Ayhan'ı kadın zanneden bir "salak" bir süre sonra onu benimle
    karıştırdı ve Ece oldu Duygu... "Postal girsin" bölümü de o salağın
    yaratıcılığı işte.

    Sonra binlerce -salak diyemiyeceğim onlara çünkü o kadar çoklar ki-
    kişi de bu sevimli olaya bayıldı ve yaydı da yaydı...

    Tanınan biri olmanın böyle olumsuzluktan var işte. Yıllarca üzerinizde
    hiç hak ermediğiniz bir olumsuzlukla yaşayıp, boşu boşuna insanların
    nefretini kazanıyorsunuz...

    Siz olsanız nasıl başa çıkardınız bu iğrençlikle? Düşüncelerimi yazma
    fırsatım olduğu halde ben başa çıkamadım, internet sitelerinde bana
    hakaretler yağdıranlara duyurulur.

    Duygu Asena nın 27/06/2004 tarihli vatan gazetesindeki köşesinden alıntı bir yazı..
    0 ...
  11. 201.
  12. sen gittikten sonra yalnız kalacağım. yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...
    5 ...
  13. 202.
  14. "Üşüyor mu deniz
    üstüne boşandıkça yağmur?
    Ondan mı dersin
    tüyleri böyle ürperiyor?
    Ben de gidersem bi gün bu biçim bi sağnakta
    Alı al moru mor bir sandal gibi acaba
    Yıllar sonra yılmayıp yine
    Çarpar mı yüreğim yurdumun sahillerine?"

    1926 yılında istanbulda doğan Can Yücel eski milli eğitim bakanlarından Hasan Âli Yücel'in oğludur. Orta öğrenimini Ankara Erkek Lisesi'nde, yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile ingiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde tamamladı ,askerliğini Kore'de yaptı. Uzun süre Paris'te ve ingiltere'de kalan Yücel, BBC Radyosu Türkçe Yayınları Bölümü'nde spiker olarak da çalıştı.1962'de ingiltere'de, 1709 yılında da Latin harfleriyle taş baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabını bulması geniş yankı uyandırdı. Ertesi yıl yurda dönünce bir süre Bodrum'da turist rehberliği yaptı. Sonra istanbul'a yerleşti. Çeviriyi uğraş edindi ve bir çevirisi nedeniyle 12 Mart döneminde hüküm giydi. 1974'te aftan yararlanarak serbest kaldı.

    Meslek olarak kendine şairliği seçtiğini söyleyen şair, yazın yaşamına üniversitede öğrenciyken yayımladığı şiirleriyle girdi. Şiir, yazı ve çevirileri 1945'ten itibaren çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlandı. 12 Ağustos 1999 tarihinde yakalandığı amansız hastalıktan kurtulamayarak izmir'de yaşama veda etti , vasiyetine uyularak Datça'da toprağa verildi.

    Ruhu şad olsun ... (alıntı şiir parkı)
    3 ...
  15. 203.
  16. can baba denilen gür sakallı usta şair. birçok şiri ile beni mest etmiştir kendileri.
    0 ...
  17. 204.
  18. çatal yüreğimle türkülü yollara,
    düştüm ki o kadar olur.
    seke seke ben geldim,
    s.ike s.ike gidiyorum...

    bir insan küfür etmek ancak bu kadar yakışır. ailecek fenadırlar

    eşi güler hanım ile can yucele bir reportajda sorarlar
    - can bey hangi takımı tutuyorsunuz?
    C.Y. ben kimsenin takımını tutmam!
    - güler hanim (can yücel in eşi) siz hangi takımı tutuyorsunuz?
    G.Y. valla ben can'ın takımlarından başkasının takımını tutmam..

    ve
    "ben bir osuruk ağacıyım yellendikçe şiirler açan" diyerek kendisini tanımlamıştır.*

    ve küfür için demiştir ki "Küfür, burjuvazinin ağzında bir lağım çukurudur... Küfür, işçi sınıfının ağzında bir çiçektir!"...
    7 ...
  19. 205.
  20. BAĞLANMAYACAKSIN

    Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü.
    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden.
    Çok sevmezsen, çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
    korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları...
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    "O benim." diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
    olacaksın.
    Mesela turuncuya, yada pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
    de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
    2 ...
  21. 206.
  22. LAPACı

    Ne karanlık kar bu !
    Ne biçim pirinç bu siyah !

    Ayaklarım donuyor
    içim öyle eziliyor ki
    Bir tabak lâpa olsa şimdi
    Anamın hanımelleriyle pişirdiği
    Akpak ve onun elleriyle sıcak
    Bir tabak lâpa olsa
    Anamın pişirdiği
    Bir tabak lâpa
    Lâpa ...

    Olmayacak da olsa
    Ne güzel dua
    3 ...
  23. 207.
  24. mezarı datça'da bulunan, neyzen tevfik kadar içtiği söylenen harika bir insan. hasan ali yücel'in oğlu.

    şöyle de bir şiir'i vardır ki favorimdir,

    "anamın amına kar yağdı,
    sonra öyle bir güneş doğdu ki güneş.."

    mezarındaki çakıl taşları bile şiir gibi durur.
    2 ...
  25. 208.
  26. vefat etmeden önce bir dergiye verdiği röportajda kendisine sorulan;

    '' solcular neden necip fazıl okumuyor ? '' sualine;

    '' solda adam mı var necip fazıl' ı anlayacak ? hepsi dangalak '' diye cevap veren delüğanlı ve dobra şair...

    not: röportaj selim çoraklı tarafından yapılmıştır. haftalık, necip fazıl özel sayısı, no: 120...
    12 ...
  27. 209.
  28. çingene benleri, ne dersiniz, pembe olmalıydı
    değil mi?
    ama dünyada her şey olması gerektiği gibi
    olmuyor ki... demiş şair.
    0 ...
  29. 210.
  30. miko da yıllarca takıldıktan sonra mikonun sokağına adı verilen güzel insan.
    0 ...
  31. 211.
  32. Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun?

    Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını taa içimde hissetmek.

    Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun?

    ''Seni seviyorum'' sözcüğü dilimin ucunu kemirirken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek.

    Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun?

    Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek...

    Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun?

    Seni hiç tanımadığım bir sürü insanla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak.

    Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun?

    Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana... Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek... Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek.

    Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun?

    Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak... Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak.

    Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun?

    Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime.

    Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun?

    Nereden bileceksin?

    Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi... Isırmazdım dilimin ucunu... Özlemezdim seni yanımdayken.Kıskanmazdım.

    Korkmazdım yollarda yürümekten. Islanmazdım yağmurlarda... Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıdada sarhoş olmazdım.

    Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize... Ve her kulaçta haykırırdım seni..

    Ama sen hiç benimle olmadın ki...
    YA AKLIN BAŞKA YERLERDEYDi YA YÜREĞiN...

    Can YÜCEL
    2 ...
  33. 212.
  34. --spoiler--
    yalnızlığa dayanırım da,
    bir başınalığa asla,
    yaşlanmak hoş değil,
    duvarlara baka baka.
    bir dost göz arayışıyla,
    saat tıkırtısıyla ...
    korkmam geçinip gideriz biz mutlulukla,
    ama "günün aydın, akşamın iyi olsun" diyen biri olmalı.
    bir telefon çalmalı ara sıra da olsa kulağımda.

    yoksa zor değil, hiç zor değil,
    demli çayı bardakta karıştırıp,
    bir başına yudumlamak doyasıya.
    ama "çaya kaç şeker alırsın ?"
    diye soran bir ses olmalı ya ara sıra ...
    --spoiler--
    2 ...
  35. 213.
  36. "...Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş, anladım."

    Can Yücel
    2 ...
  37. 214.
  38. babadır, o baba. bir insanın ağzına 'kadın' kelimesi ve küfür bu kadar mı yakışır.
    4 ...
  39. 215.
  40. 216.
  41. rahmetli evini çok severdi. *
    0 ...
  42. 217.
  43. üniversiteden arkadası olan gazi yasargil ile birlikte babası hasan ali yücel'in yanına giderek, yurt dısında okumak istediklerini belirtirler, ancak can yücel'in babası oğlunun torpille gideceğinin düşünülmesinden ve\veya, bursu arkadası için daha uygun gördüğünden (su an pek hatırlamıyorum nedenini) oğlu can yücel'e vermez. can yücel'de biriktirmiş oldugu tüm parayı arkadası gazi yasargil'e verir.
    gazi yasargil su an dünya'nın en ünlü beyin cerrahlarındandır.
    4 ...
  44. 218.
  45. Tansu Çiller Datça'yı ziyaret eder ve Can Yücel'i getirin bana der. korumaları Can Yücel'in evine giderler, başbakanımız sizi görmek istiyor der. Can Yücel kalkar Çiller'in kaldığı yere gider. Çiller olanca küstahlığıyla şöyle der;
    "Can Bey, siz çok güzel şiir yazıyormuşsunuz. bana da bir şiir yazar mısınız?"
    Can Yücel düşünür ve peki der. başlar o anda yazdığı şiiri okumaya;
    "Sarı saçlı güzel kadın!
    Sarı saçlı güzel kadın!"
    Tansu Çiller şöyle keyifle süzülür, şiiri dinlemeye devam eder.
    "sarı saçlı güzel kadın!
    Sarı saçlı güzel kadın!
    Anasını ... vatanın!"
    Can Yücel derhal korumalar tarafından Çiller'in yanından uzaklaştırılır.
    38 ...
  46. 219.
  47. "biz halkçı değiliz halkın ta kendisiyiz" diyen üstad.
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük