vakti zamanında can baba genclikle muhabbetin en alasını yaparak kafayı çeker.
velhasıl kafa bin bir haldeyken bir dolaşalım lan şu parkı demişler.
parkın tam ortasında can yücel sırtı üzerine otlara serelenmiş ve göklere bakmış.
gençlik işte can baba bir laf edecek bizde kapalım hevesiyle birazda matrakçana ne düşünüyorsun baba diye sormuşlar.
Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama, Yarım saat erkene kurulsun saatin..
Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin..
Pencerini aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin
Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin,
Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin.
Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek kızart Çek kızarmış ekmek kokusunu içine
Bak güzelim kahvaltının keyfine..
Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis,
Önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin
Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile
Sonra koş git işine, dünden, önceki günden,
Hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla,
Ohhh şöyle bir hafifle...
Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için alo de
Hiç işin olmasada öğle üzeri dışarı çık,
Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa
Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak
Çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al..
Sonra,şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı,
Sen çok dar da iken kimler seni ferahlattı,
Hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi?
Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara,
Hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor..
Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak..
Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun..
Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun..
Saklama tabakları, bardakları misafire
Sizden ala misafir mi var bu dünyada...
Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil,
Şöyle keyife keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi,
Eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının..
Gece evinde, dostların olsun
Sohbet mezen, kahkahan içkin olsun,
Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?
Ama en önce ve illa ki sağlık olsun !..
fotografini ilk defa görünce kafamdaki can yücel profiliyle kıyaslamış ve şok olmuştum.
özellikle kadınlara ve memelere yazılan onca şiirden sonra çok yakışıklı, giyimine kuşamına dikkat eden ve sportif bir bedebe sahip bir can yücel beklerken bununla karşılaşmıştım http://img160.imageshack....mg160/240/canyucelkv8.jpg
o fotografını gördükten sonra kendisine daha çok saygı duydugum yazar.
farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.
anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.
şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.
henüz bebekken 'dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu, ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.
ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli.
baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
azrailin her an sürpriz yapabileceğini nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan
hayvanların yolda, kaldırımda, çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.
yaratılmışların en güzeli olduğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı.
gülün hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.
evinde kedi,köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.
eşine 'seni çok seviyorum!' demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü fark etmeli.
dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.
zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.
annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli, fark etmeliyiz çok geç olmadan...
ömür dediğin üç gündür ,dün geldi geçti yarın meçhuldür...
o halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür...
kesinlikle türkiye nin çıkarmış olduğu en önemli şairlerden biridir. şiirlerini inanılmaz güzel bulduğum ve görüşleri de şiirleri kadar güzel olan yazardır. ayrıca datça'da sever yazardır kendisi.
"Başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer ne buluta benzer
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz havası ayrı hava
nerde gördüklerim nerde o beklediğim kız
rengi başka tadı başka..."
BAĞLANMAYACAKSIN
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin o'nu sevdiğinden...
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya ya da pembeye
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
lafıyla kodumu oturtan zeki, usta şair.
başından geçen olaylar, efsane şeklinde anlatılır hep.
datça özellikle onun mesken tutuğu eski datça müthiş bir yer.
o şiirler ancak öyle bir yerde, zeki bir şairden çıkardı zaten.
Eski Milli Eğitim Bakan Hasan Ali Yücel'in oğludur, muhteşem şiirlerinin yanı sıra iyi içmesi ve sağlam küfretmesiyle bilinir. Bu küfürlerden en sağlamını muhtemenlen Nazım Hikmet'e canlı yayında kart postal şairi diyen Duygu Asena, "Kart sensin, postal da sana girsin" şeklinde almıştır.
can yücel icin o adamın neresi seksi diyen mankeni canlı yayına bağlanarak seni bir siksem anlarsın ne kadar seksi oldugumu diyen yazar, şair, çevirmen muhterem zat.
bizzat datçaya gidip mezarına şarap dökeceğim yüce insan. okumadığım şiiri kalmamıştır.
can yücel yazdığı şiirler kadar yaptığı olaylarla meşhur oldu. kendisi sürekli sarhoş gezdiği için ne konuşsa olay oluyordu.
birkeresinde trt 1 can yücel'i konuk etmişti canlı yayında sohbet ediyorlar.can baba araya küçük küçük küfürler yerleştirip konuşuyor.sonra telefona duygu asena bağlandı .tabi daha önce bir yazısında nazım hikmet'e kartpostal şairi demişti.can baba da buna kızmış galiba.duygu asena konuşup durdu.en sonunda can baba bir yudum su içti mikrofonu eline aldı ve dediki:
+kart sensin postal da sana girsin.
benle babam bir saat gülmüştük.tabi trt hemen reklama girdi.
ama can yücelin neyzen tevfik'ten etkilendiği cok açık.
Can Yücel bir etkinlikte kürsüye çıkıp şiir okumaya koyulmuş, öksürmeye başlamış ve sonra "öksürükler şiire dahil değildir" diye uyarmış, şiirlerini okumayı bitirmiş ve sahneden inmeye başlamış. Herkes şaşırmış hayret küfür etmedi bu sefer diye.
Sonra geri dönmüş almış mikrofonu eline "akşam akşam kafanızı Sikdim kusura bakmayın" demiş.
Doğdum doğalı yürüyordum
Adım adım ölüme doğru
Ama şimdi dışarda evvel-bahar
Çiçeğe durmuş badem ağaçları
içerde masanın üstüne eğilmiş dalgın başım
Sırılsıklam yeleleriyle
Doludizgin gidiyorum gayrı
yüreğine sağlık be can baba, yüreğine sağlık be üstat...
En Uzak mesafe ne Afrika'dir
Ne Çin,
Ne Hindistan,
Ne Seyyareler,
Ne yildizlar geceleri isildayan...
En uzak mesafe,iki kafa arasindaki mesafedir,birbirini anlamayan.....
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi,
sevimli haşarılığını,
çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek
''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
kavuşacaksın mutluluğa''
demek sana nede zor
seni görmemek ve belki yıllar sonra
karsılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....