...Öyle sevmelisin ki beni, Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Bir gün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı "HER ŞEYDE"...
--spoiler--
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
--spoiler--
dedi ve beni benden aldı hergele..
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar
Değiştim,
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil!
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
Sorun değil!
Elbet alışırım,
Biraz alıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Alıştım,
Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
Bir yanım bırak diyor bir yanım ma,
Kesin değil!
Henüz tanıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
Samimi değil!
Bir hayli kırıldım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
Aslında ne sana, ne olanlara
Kendime kırgınım
Maziye hiç değil, ana kırgınım.
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına
Bir hayli kırgınım
Beni ben kırdım oysa,
iyi değil!
Galiba yoruldum,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Kendime kalbimi kanıtlamaktan,
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum...
gün boyunca defalarca okudum bu şiiri. hala da okuyorum. belki kendimi buluyorum. belki de kendimi kandırıyorum. ama bildiğim bi şey var ki ben bu şiiri seviyorum.
Unutma! Yüreğinde bir ismin imzası var.
Ve sen onu silemezsin, söküp atamazsın, ne kadar uğraşsan da... seninle beraber büyür içindeki sızı.
ilk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda. .
Unutma! Bir kere sevdin mi uzun uzun yanarsın. Sitemler öfkeler birikirken içinde, sen azalırsın.
Dilinde küfür elinde kadeh, eksik olmaz. Günler böyle geçer alışırsın.
Unutma! Sabahlar artık gecikir. ister sağa dön ister sola, gözüne uyku değil gidenin hayali gelir.
Kendini şiirlere verirsin. Elin sigaraya gider her on dakika da bir fena zehirlenirsin.
Unutma! Bir süre güvenmeyeceksin kimseye, kendine sığınacaksın.
Aşk konuşulduğunda sen susacaksın, of'larla ah'larla başlayacaksın her cümleye.
Çevrende senden başka herkes haksız olacak. Senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe.
Unutma! Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın. Biri seni bulacak. .
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan, biraz ürkeceksin.
Ne kadar dirensen de nafile. insansın sonuçta seveceksin.
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara, gâvura kızıp da oruç bozulmaz.
Sök at kafandan acaba'ları! Bir kemik aynı yerden iki defa kırılmaz.
Artık kararmaz gecelerin. Bir daha yaşlar akmaz gözünden. Sabahların gecikmez.
Kim bilir ağladığın günlere gülersin. Bir defa öldün ya zamanında? Bir daha ölmezsin.
Olsun istersin
Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin.
Aşktır; değer verirsin, ödün verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin. Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş (?) ne de çözüm için bir şeyler yapma gayretinde.
iştir; sabahlarsın,olsun diye ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin.
Dosttur; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi ona ayırmaya çalışırsın.
Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın. Bakarsın ki her şey başladığın gibi!
Keşke hep masum kalsaydın benim için,
Uzaktan ve duvarlara dayanarak izleseydim seni.
Keşke tanışmamıza hiç fırsat olmasaydı.
Ve seni hayatıma şeker misali karıştırmasaydım.
Hayat kavramım senden ibaret olmasaydı keşke.
Seni hayatımın öznesi yaptım da ne oldu ?
Her gece bir acı, her anımda yaralı bir kalp...
Öznesi olmayan bir hayata mahkûm bir nesne kaldım sayende.
Oysa ne kadar masumdun önceleri,
Bir gülerdin dünya gülerdi sanki.
Kazara göz göze gelsek yıkılırdı içim.
Öpülesi bir el uzanırdı tenime,
Dokunurdu içime işlercesine.
Ne güzeldi eskiden, uzaktan seyreder,
En yakınlarıma anlatırdım seni.
Ne masumdun sen bana.
Aniden çıkınca karşıma,
Yağmuruna kavuşmuş toprak misali sevindi yüreğim.
kibrit çakıyorsun karanlıkta
badem çiçeklerini görmek için
ve mart denizlerinde tedirgin bir çift
sarnıç gemisi gözlerin.
bir iş açacaksın başımıza
yangın mı olur artık, bahar mı?
ps: sol frame'de, bunca saçma başlığın arasında çok cana yakın geldin be baba...
Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın,
Biri seni bulacak
Önce korkacaksın, eski acılara yakalanmaktan
Biraz ürkeceksin.!
Ne kadar dirensen de nafile...
insansın sonuçta, seveceksin
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara
Gâvura kızıp da oruç bozulmaz.!
Sök at kafandan ''acaba''ları.!
BiR KEMiK AYNI YERDEN iKi DEFA KIRILMAZ...
Gönlün ne kadar şık, sen ondan haber ver!
Şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan,
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna, ondan haber ver!
Koyma bir kenara yüreğini, aç kapılarını,
gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama
gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.
Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda,
ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında,
bırak aksın yollarına.
Yağ geç, yık geç, kimse inanmazsa inanmasın.
Sen inan yüreğine,
hem ona geçmezse kime geçer sözün?
Büyü, büyü..
Bak ellerin, ayakların kocaman,
aklın da maaşallah yerinde,
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
Akıllı ol, yüreğin gelir peşinden,
boşver yaşı başı,
aşk var mı aşk, sen ondan haber ver!
Takılmışsın yüzündeki, gözündeki çizgilere.
O çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün,
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir kış günü,
öl gitsin..
Parayı pulu savurup,
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin,
savrul gitsin..
Boş ver be yaşı başı,
kim tutar seni kim,
kendi yüreğinden başka kim?
Aklını al da öyle git,
ister bir duvara, ister bir odaya, ister kıra bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle bırakmadıkça birine. O biri de gelir gerçekten istediğin oysa, seveceksen ve öleceksen uğruna...
Yaşa be, yaşa da öyle git, gireceksen toprağa..
Yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş,
sen mi biteceksin?
Çekeceksen bile bayrağı,
yaşadım ulan dibine kadar diyemeyecek misin?
...baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.
Can Yücel ilk Milli Eğitim Bakanımız Hasan Ali YÜcel'in oğludur.
Can Yücel şiirleri ve yaşam tarzıyla bir fenomendir. Mezarı Datça'dadır. Ama o ölümsüzdür. Birbirinden güzel fevkaledenin fevkinde şiirleriyle, özlü sözleriyle ve hazırcevap tavırlarıyla ölümsüzdür.
Çok sevdiği Alsancak meyhanelerinden birinde herzamanki gibi arkadaşları ve yeniyetme şairlerle içerken sabahın yakın olduğunu anlar ve kalkar masadan. Kendini Kordon çimlerine atar ve yıldızların kayboluşunu ve tan yerinin ağarmasını izlemeye koyulur. Bu durumu gören yeniyetme şairlerden biri şöyle der:
- Üstad ne görmektesin anlat bize. Anlat ki senden bugun son dersimizi alalım.
Can Baba manalı manalı baktıktan sonra şu ölümsüz cevabı verir.
- Çok sarhoşum amına goyim burnumun ucunu görmüyorum.
işte Can Baba bu doğallığından ötürü ölümsüzdür.
Okunduğu zaman ''aa bunu geçen nerede okumuştum?'' diye düşünülür. genelde hep olmuşlar vardır yazdıklarında...Eline kalem almış herkesten etkilenme potansiyeline sahip ,kalem gereksizidir.
iki saatir hakkında yazılanları okumaktan sıkılmadığım, hakkında birşeyler yazmaktan çekindiğim babalar babası, bana beni benden daha çok anlatan şair. Buraya yazılanlar, onun yazdıkları yanında çok sikindirik kalır gerçekten de.Saygılar CAN BABA!!
Biraz değiştim,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar
Değiştim,
Unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum,
Seninle değil!
Sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
Ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
Sorun değil!
Elbet alışırım,
Biraz alıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Alıştım,
Varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
Ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
Bir yanım ''bırak'' diyor bir yanım ''-ma''
Kesin değil!
Henüz tanıştım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
Ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda
Bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
Samimi değil!
Bir hayli kırıldım,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
Gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
Aslında ne sana, ne olanlara
Kendime kırgınım
Maziye hiç değil, an'a kırgınım.
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
Beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına
Bir hayli kırgınım
Beni ben kırdım oysa,
iyi değil!
Galiba yoruldum,
Her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
Kendime kalbimi kanıtlamaktan,
Ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
Ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum...
hava döndü işçiden işçiden esiyor yel
dumanı dagıtacak yıldız-poyraz başladı
bahar yakın demekki mevsim böyle kışladı
bu fırtına yarınki sütlimanlara bedel
hava döndü işçiden,işçiden esiyor yel
tekliyor işte çagın çarkına okuyan çark
ve durdumuydu bir gün bu kör avara,kasnak
bir zincir yitirenler bir dünya kazanacak
sende o dünyadansın sınıfın bil safa gel
hava döndü işçiden,işçiden esiyor yel
köylükler uykusunda döndü dönüyor sola
güne bakıyor bebek büyüyen yumruğuyla
başaklar gövderdi bak baş koydular bu yola
saltere uzanıyor tanrıya açılmış el
hava döndü işçiden,işçiden esiyor yel.
Sebepsiz sevmektir aşk,
nedeni olmadan bağlanmak birine.
Gözlerine baktığında erimektir içten içe,
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
Hatta sarıLamamktır utançtan,
...Çünkü utanmaktır sevmek aslında,
Sevmek nedir aslen?
Ölmek mi uğruna?
Yaşamak mı onunla?
Sevmek mi ömür boyunca?
yoksa ayrılmak mı gerekince?
Nedir insanı başkasına bağlayan?
Güzelliğimi?
bilmez kimse bu soruların cevabını..
Kimi sever güzelini,
Kimi sever özelini...