sevgi duvarı isimli şiirine kendi sesi kadar hiç bir sesin hayat veremediği şair. her kelimesi hayatın ta kendisi olan şiirler ve fikirlerini bırakmıştır bu millete*.
sivri dili, keskin zekası, babacan tavır ve görüntüsüyle birlikte, şairliğinin yanı sıra insanlığıyla da örnek alınması gereken büyük üstat, büyük idoldür..
Sivas'ta 37 ler yandı kül oldu,
Onlar yanmadı birer gül oldu,
Hakkın verdiğini hani hakk alırdı?
Sevap mıydı bu söyle hoca efendi?
Akşamdan kalsam sabaha diz çöksem yerde,
Camii ben, ben camii olsam bir yerde,
insan öldürsen etsen bin tövbe,
Sevap mıydı bu söyle hoca efendi?
Bir koyun oldum aldın canımı,
Pişirdin etimi neden yemedin?
Sevap mıydı bu söyle hoca efendi?
Allah'tan gayrı dostumuz yoktu.
Madımak'ta dedin Allah yoktur...
Allah yolu için Yakın! dedin,
Sevap mıydı bu söyle hoca efendi?
Günahımız '' Muhammed , Ali '' miydi?
12 imamın güllerimiydi?
Neden kıydın Can'a bilebildin miydi?
Sevap mıydı bu söyle hoca efendi?
MARE NOSTRUM
En uzun koşuysa elbet Türkiye' de de Devrim,
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak...
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi...
Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne."o olmazsa
yaşayamam." demeyeceksin.
demeyeceksin işte. yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden.
çok sevmezsen, çok acımazsın. çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
senin değillermiş gibi davranacaksın.
hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
çok eşyan olmayacak mesela evinde. paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi, ayı, yıldızları... mesela kuzey yıldızı,senin yıldızın olacak.
"o benim." diyeceksin. mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...
mesela gökkuşağı senin olacak. ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
mesela turuncuya, yada pembeye. ya da cennete ait olacaksın.
çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın. ucundan tutarak...
buralardan göçeli 10 yıl olmuş sapına kadar şair... bir şişe şarapla mezarına gitmek vardı şimdi!
kaybederken kazanmayı şiirden öğrendim
öyle bir harp meydanına döndü ki ömrüm
mağlup bir şah iken gâlip bir nefer-i merkûm
yürüyorum sılaya, uyağımda ölüm.
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını Kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun
üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir Gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin
işte budur hayat!
işte budur yaşamak
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor sözüne sahip şair. göte göt diyen, her zaman sivrilen bir tarafı vardır. aşığı olduğu datça'da yatmaktadır.
bir kız ve erkek, sevgililer. Datça'da yürürken Can Yücel'i görürler. Heyecanla yanına giderler.
-Abi bize bi imza verir misin?
C.Y: Sevgili misiniz siz? ne yapacaksınız imzayı?
-Abi hatıra olur be.
C.Y: bırakın imzayı da gidin sikişin.
Duygu Asena'nın Nazım Hikmet için kartpostal şairi demesi üzerine Duygu Asena'ya hitaben yazdığı şiirden bir bölüm;
Kart sensin, postal sana girsin.
"Yerin seni çektiği kadar ağırsın" evet bir çoğu için budur can yücel, salak bir powerpoint sunumu ya da facebook'ta paylaşılan bir video kadardır değeri. hayatta olsa sağlam bir siktir çekerdi ama ah be baba bizi yalnız koydun ya asıl o koyuyor adama...
hapse girdiği dönemlerde ali özgentürk'ün sık sık ziyaret ettiği ve bu ziyaretlerde sürekli 1 poşet dolusu üzüm götürdüğü şair. ali özgentürk bi insan evladının bu kadar üzüm yiyemeyeceğini düşünerek üzümleri ne yaptığını sormuştur üstada. üstadın içerde şarap yaptığını öğrenince dumura uğramıştır.