her öğrencinin öğrencilik hayatı boyunca en az bir defa kayışı koparmasını sağlamış ders konularıdır bunlar. bunların bazısı öğrenciyim diyen herkesi yamultmuş olmakla birlikte bazısı nedendir bilinmez sadece senin kayışını kopartmıştır.
lise 1. sınıfta fonksiyonlar konusuyla böyle bir yaşanmışlığım var. ulan herkes takır takır çözerken ben mal gibi bakardım bu ne idüğü belirsiz konuya.
ha eğer çok zekiyim ben hiç takılmadım ömrümde diyorsanız;
eh anketler sayesinde sözlükler sosyoojik değerlendirmelerde kolay kullanılabileceğinden katılmak elbette takdir edilesidir, bahanesiyle girişimde bulunursam..
evvel zamanlarda, liseler 3 yıl iken hani, hazırlık okuyarak 4 yıla çıkartanların %90'ı adım gibi eminim ki hazırlığın boşluğu sonrasında ilk defa karşılarına çıkan matematiğin mantık konusundan acı çekmiş, kıvrım kıvrım kıvranmış, ızdıraplarda boğulmuş.. az biraz da zorlanmışlardır..*
sen koca bir yıl "am-is-are" uğraşları ve beden eğitimi, resim, müzik, türkçe arasında gez-toz.. sonra karşına matematiğe de benzemeyen bir şeyi sürsünler..
lise 2- biyoloji solunum denklemleri. sınavdan 2 hafta önce o denklemleri ezberlemeye başlardım. sınava kadar "eh işte" denebilecek düzeye gelirdim. sınavdan çıktığımda buharlaşıyordu resmen. her sınava baştan çalış unut, baştan çalış unut... işkence gibi.
ekonometri okudum. anasını satayım istatistik, iktisat, hukuk, işletme, işletmeme, finans, muhasebe, ekonometri, yöneylem, matematik, regresyon analizi bütün dersleri gördük. Tarih okumak vardı. (bkz: bok var sen de gel)