"sıkı can iyidir kolay çıkmaz" diyenlere inat canınızın gerçekten çıktığı andır o doruk. o dorukta oturursunuz ve durursunuz sadece.
o doruk neresidir? herkese göre değişir... benim şu anki doruğum evimdeki penceremin yanı.
bir sürü doruk olduğuna göre sıradağlar gibi can sıkıntısı var...
"naber, ne yapıyorsun?" sorusuna "hiiç,duruyom öyle" diye cevap veriyorsanız benim karşımdaki sıkıntı dağının doruğundasınız siz de... hiçbirşey yapmadan durmak... diş hekimlerinin bekleme salonunda beklemek gibidir adeta. kültürel dergiler ve keşif dergiler de o "hiç"i engelleyemezler.
16 gkn 87(hayali bir plaka) numaralı belediye otobüsünün camınızın önünden 48. geçişine mi şahit oldunuz? hatta hiç bir geçişini kaçırmadınız mı? on dakikada bir geçen otobüstü o. yani 480 dakika boyunca o camın önünde sıkıntıdan dışarıyı seyretmişsiniz. doruktan bakmışsınız dünyaya...
bugün kaçıncı fincan çayınız bu?
o kağıda çizdiğiniz anlamsız şekiller on dakikada bir geçen otobüsün resmi mi? nedir onlar? kalem bitti de ondan yarım kaldı belki de çizdiğiniz...
winamp'ın shuffle'ının sırrını çözdüğünüzü mü iddia ediyorsunuz? sizi acilen flash haber'e alalım mucize insan olarak.
fincan çaydan bıkıp "ince belli"'ye mi geçiyorsunuz? değişiklik olsun diye... aferin!
konuşma ve anlama zorluğu çekip telefondaki müşteri hizmetlerindeki adama "yes" diye cevap mı veriyorsunuz? siz bence sıkılmıyorsunuz.