ne iyidir ne kötüdür. yalnız çok pis kafa siker, görüntü kirliliği yapar, canınızı sıkar. yiğidi gebertir hakkını verir isminin. dağılmadınız mı lan hala siz?
iyi biri değildir. gitar çalarken sahneye civciv salıp üzerinde zıplayarak solo atar, çocukları 1 dakika boyunca döndürüp caddenin ortasına bırakır, boruyla fırlattığı fişeklerin ucuna toplu iğne takar. kendisini esnaf ve sanatkarlar odasından tanıyorum ama uğruna carrefour'da şarküteri reyonunda çalışabilirim, o derece kobi biridir. dağılın lan.
ilk yardım timinin öncü kuvveti... can sıkmıyor diyenlere katılmak isterdim ama bunu yapmak mantık hatası beyler.
bunu demek, bu yazarın farkındalık duygusuna hakarettir özünde. *
ne diyor, dikkat; can sikacagi...
yani anlam olarak "can sıkmaya yarayan" şeklinde birşey çıkar ortaya. bu durumda da can sıkan doğrudan kendisi olmuyor, türk dili gereğince olamaz. misal hiçbir limon sıkacağı, limon sıkmaz. limonu, insan sıkar ve limon sıkacağı da orada bir işleve sahiptir hepsi hepsi...
velhasıl uzun lafın kısası hoşsohbet kişilik. ojelerime göz dikti ama nafile. o ojeleri ne doktorlar, ne mühendisler... bağlayamadım burayı, öyle işte.
''nefret edilen yazarlar'' kategorisinde benimle yarışmaya kalkıp boyunun ölçüsünü fazlasıyla almış yazar. kendisinden müthiş gıcık alıyorum, evet kendisinden. peki neden bu gıcıklık, ne bu öfke, bu kin neden?
sene 2002... bu arkadaşla tanışıklığım elbette bu tarihte başlamadı, edirne'deydim olm ben o zaman, ne alakası var, nerden çıkarıyorsun bunları bilmem ki? bu sene oldu her şey. o günden beri kendisinden artan bir ivmeyle gıcık almaktayım. yok ben gereksiz yere arkadaşımı koruyormuşum, yok efendim ben saçma sapan sürat yapıp otobanda gereksiz tehlikelere atıyormuşum kendimi, yok benim hayata bakışım aşırı derecede sürrealmiş, kübikmişim bir yerde, skolastik düşünce akımlarına uzakmışım falan. o gözlüğü sırf havalı olmak için takıyormuşum, 0.50 derece göz bozukluğu mu olurmuş, biranın yanında eski kaşar gider miymiş, gökdelenin zemin katında benim yıkılışımı bekliyormuş. çok beklersin iki gözüm çok beklersin, ömrünün sonuna kadar bekleyeceksin sen beni, diyeceksin ki ulan ne inatçı adam, sırf inat için bu kadar mı direnir insan yıkılmaya falan...
evet, ben bu yazıyı sana yazdım. ama delikanlı gibi, gidip sözlük yazarlarının itirafları köşesinde isim vermeden kıvırarak değil, çatır çatır. 'cancişim, kankişim, bitanem canım yazar arkadaşım' değil, uyuz oluyorum sana reis, sana diyorum, şşş, alooo, sesim geliyor mu?
sözlüğün en gıcık aldığım yazarı. ne yüzünü gördüm ne ismini bilirim ne cismini; ama ne zaman nickini görsem ya da bir biçimde karşıma çıksa yüzünde pis bi sırıtışla olanı biteni gayet farkında bir şekilde izlediğini görüyor ve kendisine erdener abi'den bir pasaj armağan ediyorum:
- erdener çok dalgınsın bugünlerde, hayırdır?
+ evet.
ve akabindeki diyalog:
... buny: yahu ben aşık olacağım sana. ama görürsün yürümeyecek, siz öküz sevdiğiniz için. sırf sen gör diye yani. can sikacagi: allah razı olsun. buny: -mavi ekran-
... *
bu kez cümleye böyle başlamak istedim, bu da sorun yaratırsa lütfen söyle. gelelim yazdığın güzelim nick altı ayarına... seni tanımam etmem dedim bu seni kişisel olarak tanımadığım anlamındaydı, ancak anlama kıtlığı var dediğim de yazdığım entryi anlamayıp nick altına yediği ayarın gazı ile saçmalaman için söylenmişti. çünkü eleştirin beni diyorsun bende eleştiriyorum, yazarlık budur demek sana düşmez diyorum daha ne diyecem ama anlamamışsın o yüzden anlama kıtlığı var dedim.
tekrar ediyorum hocam, insanlar ister tek cümle verir, ister bakınız, ister sayfalarca yazar. bu insanların isteği ve yorumu ile ilgilidir. sen kalkıp insanlara kısa cümleler kurup, tek cümle yazıp, bakınız vererek yazar olunmaz deme hakkına sahip değilsin. adam anlattığını düşünür tek cümle ile, o şekilde yazar. bana tek cümle yetiyor sana da yetsin diyebilir. kendimden biliyorum dedim, hala da derim yazdığım bin küsür entryden toplsan yirmisi uzundur. bunların yarısı da biyografi... hala armin van buuren entrysi için (bu arada o entry en az 1 buçuk aydan falzadır duruyordu, ama gammazlamışsın bu kadar kinci olma) saçmalıyorsun hocam, galatasaray entrysi de onun gibi. alex-hagi de... yani bu tip şeyleri tek cümle ile de anlatırım istiyorsan ama senin kalkıp, bak orada uzun uzun yazmış kalkıp kendimden biliyorum demek çelişki dir demek cahilliktir.
genel anlamda yaptığım bir şey varken, bulduğun üç beş istisna ile karşıma geçip kaideyi bozmaya çalışma (bu cümleye lütfen dikkat et).
ben böyle çoluk çocuk atışmalarını da sevmem (bkz: yine mi bamya). ama hak ettin bu entryi yoksa girmeyi bile düşünmüyordum. ben sana yazdım eminim sende bana yazacaksın, bu böyle sürüp gidecek, gereksiz bir sol frame ve nickaltı kirliliği oluşacak. sana bırakıyorum tadında bırakabiliriz ya da yok ben savaş istiyorum diyebilirsin o da problem değil, alırım topumu, tüfeğimi, tankımı, f-16 mı, tümen tümen askerimi, yaparız savaşımızı ama kimseye bir yararı olmayacak ki. çok alındıysan o entryi söyle sileyim. çokta problem değil benim için.
videonu da izledim. anlamadığım bir şeyde bu. size batan nedir ? insanların iletişim kurup sohbet etmesi sizi neden bu kadar rahatsız ediyor. yani giren çıkan nedir bir bilsem. herkes kendi halinde yazsa bunlar olur mu? ama illa çomak sokacaksınız. kankiş, canciş v.b. size ne. ne gereksiz şeylerin bekçiliğini yapıyorsunuz.
adresini lütfen yolla lego seti aldım yollayayım...
--spoiler--
kimse hakkında dedikodu yapmamış yazar. böyle bir iddiası olan en kısa zamanda ispatlamazsa, adamın diye dolaşmasın.
--spoiler-- (bkz: #6574321)
şimdi gelelim konumuza;
bu kadar büyük söz söyleyen bir insanın (bkz: #7494844) numaralı entry sinde, tanımadığı bir kişiye kullandığı; yeni fark ettiğim bir yazar, cancişlik koalisyonunun yeni neferi sözü hakikaten süper oran oluşturmuş. ah be canım be yakıştı mı senin erkekliğine?! **
