evet efendim....
bir tarafa calgonlu su, diğer tarafa çeşme suyu, ikisi de ısıtılıp süzgeç görevi görecek bez üzerine dökülür. calgonlu suyun döküldüğü bez üzerinde hiç kireç yokken, calgonsuz suyun döküldüğü bez üzerinde kireç toplandığı görülür ve bundan sonra calgon kullanmaya karar verilir.
meyve kabuklarını muntazaman ince ince doğramak ve türlü şekillere sokmak. o da yetmeyince cep telefonundaki eski mesajlarını okumak. kimine gülümsemek, kimine siktir ordan demek, kiminin ise üzerinden ne kadar zaman geçtiğini hatırlayıp canı iyice sıkılmak. neden okudum ben bunları şimdi diye kendine küfür etmek. başa dönmek ve en iyisi yatıp uyumak demek. uykuda yoksa saatte daha erkense, mp3 çalarını alıp yürüyüşe çıkmak. can sıkıntını en iyi bunun rahatlatacağını bilmek. bir yandan hayal kurmak müziğin ritmine göre, bir yandan yavaş yavaş dinginleşmek..
gidip buzdolabını açıp köşe bucak uzun uzun bakmak sonra hiçbişi yapmadan kapatmak ve bunu bişi almayacağınızı bildiğiniz halde gün içinde tekrarlamak.
bazen boş vakitlerimde kardeşimin oyuncaklarını söküp, diğer oyuncaklara monte ederek farklı modeller yapıyorum, çalışan elektronik cihazları söküp sonra tekrar topluyorum, ansiklopedilerdeki en garip hayvanları inceliyorum.
can sıkıntısından dolayı bir pazar sabahı evin içinde ikide bir gidip gidip gelmek ve en sonunda ailedekilerin dikkatini çektiği için can sıkıntısından tekrar yatıp uyumak.
evin içinde tamir edilecek, düzeltilecek bir şeyler aramak. göze kestirilen ayakkabı spreyini, göze batan tüm boyası çıkık yerlere sıkmak. japon yapıştırıcısı ile evin herhangi bir yerinde kabarık, kırık çıkık olan şeyleri yapıştırmaya çalışmak.
klavyeyi söküp lavobonun altına sokmak, bir güzel bulaşık deterjanıyla parlatmak, saç kurutma makinasıyla kurutmak ama tuşları yerlerine bir türlü oturtamamak...
sonuç olarak can sıkıntısıyla kalkma zararla oturursun.