bugün

şike soruşturması ile ilgili ilginç bir yazı kaleme almış yazar.
`
http://gundem.milliyet.co....2011/1413206/default.htm`
Şike soruşturması ile ilgili tespitleri çok anlamlı olan yazardır. Türkiye'de şike gündemiyle yine alttan alttan yapılan işler üzerine yazılmış bir yazıdır. tarihten örneklerle desteklenen bu yazı çok ilginçtir herkes okusundur.

hatta şöyle bir cümlede durumun ne kadar vahim olduğunu gösterir;

''iktidar, eski Türkiye'nin bayrak dikmediği son kalesi olan "Üç Büyükleri", en güçlüsüne taarruz ederek psikolojik bakımdan yıkıyor.
Dokunulmazlığını kaldırıyor. iktidar kümesinden düşürüyor."
tüm fenerbahçe taraftarı'nın okuması gereken bir yazı yazmıştır.

bu yazıyı okuyup hala akp'ye oy verecek bir fenerli çıkarsa malın önde gidenidir.
kendisinin "yağmurdan sonra" isimli toplama kitabı çok faydalı ve keyifli bir kitaptır. 90'lı yılların medyası ve olaylarıyla günümüzü karşılaştırmayı sağlayan kitap ayrıca can dündar'ın gazete yazılarının ne kadar da zamana meydan okuyan cinsten olduğunu gösterir.

not: iletişim fakültesi öğrencileri için medya dediğimiz organizmanın her yönünü göstermesi sebebiyle şiddetle önerilir.
an itibari ile (bkz: ntv) den ayrıldığını duyurmuş gazeteci-yazar.

bundan sonraki durağında başarılarının devamını dilemekten başka ne gelir elden.
artık senin ne okuduğun, kimin ne kaar izlendiğinin ne önemi var, önenli olan onların ne istediği.
"nası bildim ama şutlanacağını" diye düşündürten kişi.

"ntv'den bunu da şutlarlar yakında".
(cymbeline, 08.07.2011 19:49)
ntv'yi artık neden izlemememiz gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiş gazetecidir.

ulan bu adamlar öğlen bültenlerinde çıkardığın kimsenin tanımadığı kişiler mi? senin ekran yüzlerin, kanalının izlenme nedenleri. şimdi bir de tven midir ne melettir bir kanal açılıyor. olan üç-beş program da oraya kaydırılacak. o imajı falan kalmadı artık, bundan sonra ne yaparsa boş.
"Sevgilisinden ayrılan bir erkeğin suratının rengi değişir, Kadının ise saçının rengi..."
|Can DÜNDAR|
02/08/2011 tarihli milliyet gazetesinde ki köşe yazısı, bilinen lakin dile getirilemeyen gerçekleri hem eski paşaların yüzüne hemde akp hükmetine tokat gibi çarpmıştır;

(bkz: http://gundem.milliyet.co....2011/1421481/default.htm)
dayakçı koca dramını edebi diliyle çok güzel irdeleyip kaleme almış milliyet yazarı.
http://gundem.milliyet.co....2011/1423534/default.htm
liboşların akp'yi desteklerken kendilerini es geçeceklerini düşünmeleri tam bir safdillilik idi. iyi oldu.
safhınızı bilin.
gazeteciliğin konsamatrisidir. kitap da yazar, habercilik de yapar, şiir de yazar, gazetecilik de yapar, siyaseyete bulaşmıştır. be adam dur! sen sadece şiir yaz kitap yaz diyesi geliyor insanın.

--spoiler--
"Tamam, beni sevmesin; ama hiç kimse ona dokunmasın."
--spoiler--
son atatürk belgeselinden dolayı üzerine bir çizik attığım ajan-yazar. artık yurt dışında eğitim görüp, yazar, siyasetçi ve ekonomist olanlara kesinlikle güvenim kalmadı.
pink floyd'la ilgili güzel bir yazısı bulunan gazeteci - yazar.

--spoiler--
Gecikmiş bir hayalin peşinde...

16 yaşındaydık. Zorluğunu bilemediğimiz, uzunluğunu kestiremediğimiz dikenli bir yolun başındaydık.
70'li yıllardı. Sokaklarda kan vardı.
Melankolik, ürkek çocuklardık.
O dönem çıkagelen bir albüm, bizi bizden almıştı.
Kapağında alevler içinde bir adam, bir diğeriyle el sıkışıyordu.. içinde bir erkek sesi "Keşke burada olsaydın" ("Wish you were here") diye inliyordu.
O güne dek dinlediğimiz hiçbir müziğe benzemiyordu.
Gitar solonun peşine takılıp biz de yitirdiğimiz arkadaşlar, özlediğimiz dostlar, ayrıldığımız kızlar için söylüyorduk:
"Keşke burada olsaydın!
* * *

Pink Floyd, müzik dünyasını sallıyordu o zamanlar...
ilk albümleri için stüdyoya girdiklerinde yan stüdyoda Beatles, "Abbey Road"u kaydediyordu. Heyecan içinde gidip tanışmışlardı; sonradan "Kraliçe ile beş çayı içmek gibi bir heyecandı" diye yazmışlardı.
Beatles yolun sonuna yaklaşıyordu; onlarsa henüz yolun başındaydı.
Ve bu 4 genç adam, yakında Beatles'ın tahtını sallayacaktı.
* * *

1979'da "Duvar"ı, ("The Wall") çıkardılar ve ertesi yıl turneye çıktılar.
Biz, bir kan denizinde boğuluyorduk. Değil konserine gitmek, "Duvar"ı bulmak bile lükstü.
Kocabeyoğlu Pasajı yanındaki bir plakçıdan kasete kaydettirip dinlediğimizde ve sözlerini sözlük yardımıyla çözdüğümüzde anladık ki, bizi kuşatan duvardı anlatılan...
Siren sesleri, uçak sesleri, faşizmin ayak sesleri vardı fonda... Ama baskı, sadece militarizmden gelmiyordu; sudan programlarıyla televizyonlar, tüketime çağıran reklamlar, taze beyinleri koşullayan öğretmenler, hatta annenin kollayıcı kucağı bile, bizi duvarda bir tuğla yapmaya çalışıyordu.
Ve Pink Floyd, bu duvarı yıkmaya çağırıyordu.
Albüm, bu isyan çağrısı nedeniyle birçok yerde yasaklanıyor, yasaklandıkça daha çok ilgi görüyordu.
* * *

Bizse, bahsedilen duvarın içinde kıstırılmıştık.
Onu sadece dinlemiyor, hissediyor, yaşıyorduk.
O ortamda, Pink Floyd'un Avrupa'yı turlayan muhteşem sahne şovuna gitmeyi hayal bile edemiyorduk.
Zaten bir süre sonra onlar da her başarının üvey çocuğuna, "ego"ya yenildiler; kavga edip dağıldılar.
"Duvar", biz göremeden çöktü.
"Wall"u yaratan Roger Waters, yola yalnız devam edecekti.
* * *

Aradan uzun yıllar geçti.
Birkaç ay önce cep telefonuma oğlumdan bir mesaj geldi:
"-Baba, Roger Waters 'Wall'; turnesine çıkmış".;
Evde dinleye dinleye o da bir Pink Floyd hayranı olmuştu. Bütün albümlerini kaydetmiş, sözlerini tercüme etmiş, bize ısmarladığı kitaplardan, hakkında yazılanları hatmetmişti.
Akşama turne programını önümüze çektik. Parmaklarımız aynı şehrin üzerinde durdu:
Paris...
Eski bir düş için hakikate dönüşme vakti gelmişti.
Tüm Pink Floyd albümlerini i-pod'larımıza yükledik, çantalarımızı sırtladık ve yola koyulduk.
Yol boyu, kitaplardan öğrendiklerini anlattı bana...
Aynı kulaklıktan, aynı şarkıları dinledik; aynı sözlerin ruhumuzda aynı tellere dokunmasına sevindik.
"Kraliçe'yle beş çayı içmek gibi bir heyecandı"
O, 16 yaşındaydı.
Zorluğunu bildiğim, uzunluğunu hâlâ kestiremediğim bir yolun başındaydı.
Ve benim 16 yaş hayalimi yaşamaya birlikte gidiyorduk.
--spoiler--

http://gundem.milliyet.co....2011/1409230/default.htm
özür dileyerek söylüyorum ki evet bokunu cıkarttılar.
fethullah gülen gibidir kime hizmet ettiği asla anlaşılmaz.
her başarılı erkeğin arkasında bir kadın, her baş ağrılı bir kadının arkasında kesinlikle bir erkek vardır...
sadece neşet ertaş için yaptığı belgesel için bile sevibilirim sanırım.
http://alkislarlayasiyoru...dunya-garip-belgeselinden
dünkü yazısı ile etnik kışkırtıcılık yapıp bu gün bodrumda bomba patlamasına sebep olan ajan-yazar.
fazlasıyla kıl olduğum şahısların başı çekeni.
bir mekana girdiginde onemli sanatcilarin bile programi kesip hosgeldiniz can bey deyip selamlamasinin ardindan programa devam ettigi gazeteci, arastirmaci, yazar. bugunlerde arasi hukumetle aciktir ama kendi dogrusundan hic bir zaman vazgecmemistir.
ozellikle nuray mert^e itafen yazdigi mert dayanir yazisi cok etkileyici ve serttir, ulke gundemini o gun o yazi olusturmustur.
"artık başka biri alacak yerimi. Ve biliyorum zamanla unutacaksın beni, ama son kez düşün; sevebilir mi seni, benim sevdiğim gibi." *
--spoiler--
sıcak bir ele ihtiyacın olduğunda diğer elini tut.
kimseden fayda yok bu devirde.
--spoiler--
--spoiler--
Dün; "Dünyayı değiştireceğiz" diyenlerin çocukları, bugün yelkenleri indirip "Dünyayı bırak/keyfine bak" noktasına geldiyse bu, biraz da 30 yıl önce sırtımıza binen 12 Eylül'ün eseridir.
--spoiler--
“ &#8221 &#8217 &#8220 dir.