can alıcı şiirler

    1.
  1. seni bir yabancı gibi karşıma alıp
    bunun dayanıklı bir şey olmadığını
    sürekli kılınamadığını, çünkü aşkın
    yapılan bir şey olmadığını,
    başlangıçta bir melek konduğunu
    sonunda bir kelebek öldüğünü,
    yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
    bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
    olduğunu,
    bütün bunları sana
    nasıl anlatacağım?

    neden küçük bir gülümseme için
    büyük espriler gerekli bize
    ve neden cinnet besinci kattayken yakalar insanı?
    30 ...
  2. 5.
  3. bekliyorum,
    öyle bir havada gel ki,
    vazgeçmek mümkün olmasın.
    9 ...
  4. 12.
  5. Gece gelen telgraf
    dört heceden ibaretti:
    "VEFAT ETTi."
    imza yok.
    Bu dört hece bile çok.

    Bakıyorum duvara:
    duvarda bir yara-
    duvarda bir resim-
    vefat edenin,
    elimle çizmişim.

    Saat bir.
    Saat üç.
    Saat beş.
    Polis düdükleri, saatlar...
    Yatağım bozulmamış.
    Çekmecemde kaatlar:
    bazıları
    onun el yazıları.

    Gece gelen telgraf
    dört heceden ibaret...
    Şafak söküyor-
    odam
    geceden ibaret.

    Avuçlarımda
    ellerinin gölgesi dolaşan adam
    demir parmaklıklardan gördü son gündüzünü.
    Mahpushane doktoru
    örterek paltosuyla upuzun yatanın yüzünü:
    - Tamam!
    dedi.
    Bunu belki evvelki akşam
    dedi.
    Evvelki akşam
    ben......

    Satıcılar geçiyor mahalleden.

    Bakıyorum
    gece gelen
    telgrafa.
    O mükemmel bir kafa
    mükemmel bir yürek,
    yumruklarıyla erkek
    gözleriyle çocuktu.
    Hudutsuz ve Allahsız bir baştı o.
    Yoldaştı o..

    Düşmanlar kına yaksın
    dostlar girsin saflara.
    Sen gözyaşı göstermeden ağlıyacaksın
    gece gelen telgraflara...
    7 ...
  6. 220.
  7. kim o, deme boşuna...
    benim, ben.
    öyle bir ben ki gelen kapına;
    baştan başa sen.
    6 ...
  8. 24.
  9. ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    ben sende bütün aşklarımı temize çektim.
    .
    .
    .
    şimdi biz neyiz biliyor musun?
    akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    birbirine uzanamayan
    boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    bir zaman sonra
    batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    bizden diyorum, ikimizden
    ne kalacak?
    .
    .
    .
    murathan mungan
    7 ...
  10. 15.
  11. 36.
  12. beni güzel hatırla!
    bunlar son satırlar...
    farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
    ya da bir yağmur sel oldum sokağında
    sonra toprak çekti suyu...
    kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
    uyandın ve ben bittim...

    beni güzel hatırla!
    çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
    sana sırdaş oldum, dost oldum,
    koynumda ağladın.
    yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
    beni üzdün, kınamadım.
    alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...

    beni güzel hatırla!
    sayfalarca mektup bıraktım sana.
    şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
    sakladım günahını, sevabını içimde
    sessizce gittim...
    senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

    beni güzel hatırla!
    sana unutulmaz geceler bıraktım
    sana en yorgun sabahlar...
    gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
    en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
    söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
    vedalar bıraktım duraklarda.
    ne ararsan bir sevdanın içinde
    fazlasıyla bıraktım ardımda.

    beni güzel hatırla!
    dizlerimde uyuduğunu düşün,
    saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
    mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
    alnından öptüğüm dakikaları...
    birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
    şaşırtmayı severim biliyorsun.
    bu da sana son sürprizim olsun.
    şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
    beni güzel hatırla.
    gidiyorum...
    5 ...
  13. 13.
  14. an gelir
    Paldır küldür yıkılır bulutlar
    Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
    O eski, o eski heyecan ölür
    An gelir biter muhabbet
    Şarkılar susar heves kalmaz
    Şataraban ölür

    Şarabın gazabından kork
    Çünkü fena kırmızıdır
    Kan tutar & tutan ölür
    Sokaklar kuşatılmış
    Karakollar taranır
    Yağmurda bir militan ölür

    An gelir
    Ömrünün hırsızıdır
    Her ölen pişman ölür
    Hep yanlış anlaşılmıştır
    Hayalleri yasaklanmış
    An gelir şimşek yalar
    Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
    Direkler çatırdar yalnızlıktan
    Sehpada pir sultan ölür
    Son umut kırılmıştır
    Kaf dağı' nın ardındaki
    Ne selam artık ne sabah
    Kimseler bilmez nerdeler
    Namlı masal sevdalıları
    Evvel zaman içinde
    Kalbur saman ölür
    Kubbelerde uğuldar baki
    Çeşmelerden akar sinan
    An gelir
    -la ilahe illallah-
    Kanuni süleyman ölür
    Görünmez bir mezarlıktır zaman
    Şairler dolaşır saf saf
    Tenhalarında şiir söyleyerek
    Kim duysa & korkudan ölür
    -tahrip gücü yüksek-
    Saatli bir bombadır patlar
    An gelir
    Attila ilhan ölür
    (bkz: atilla ilhan)
    5 ...
  15. 17.
  16. "aldırmam dünyevi kaderime
    çok az dünyevilik var içinde..."

    edgar allan poe

    "ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak,
    hiç doğmamayı isterdim ama
    bir kere doğmuşum ölmek yasak."

    atilla ilhan
    5 ...
  17. 11.
  18. sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
    ya canım ellerini tutmak isterse...

    evet sevgili,
    kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
    kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

    (bkz: can yücel)
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük