can alıcı şiirler

entry227 galeri0 video1
    175.
  1. seni yaşamadan ölmeyeceğim
    aşka özgü zakkum bahçelerinde
    gene acılara kalıyorum ben
    deniz ölesiye yakın ayaklarıma
    ey ülkemin pusatsız kahramanları
    erzurum garında, banklar üstünde
    sükut-u hayale uğrayan kalbim
    geceyi kavrayan parmaklarımla
    bu hasret, bu hicran zelzelesinde
    beni kurtarmaya gücünüz yetmez
    çünkü mutsuzluğun mekteplerinden
    ıstırap dersleri alıyorum ben
    gittikçe yaklaşan bir afet gibi
    intihar yanılgısıyla
    yolar beni esarete çekiyor
    şehrayin şarkıları söylüyorum içimden
    şarkılar ki, hep aynı nakaratla bitiyor
    sen bir garip delisin
    gözleri perdelisin

    erzurum garında, banklar üstünde
    susuzluktan ağlayan bir güvercin
    içime vuruyor kanatlarını
    nağmelerin ateşinde parlayan
    kuşlar bölük bölük hayatıma giriyor
    bütün çığlıkları kuşanmış ölüm
    dudaklarında siyanür
    oysa bilmiyor ki, bu yolculuktan
    yollar tükense de, dönmeyeceğim
    seni yaşamadan ölmeyeceğim
    o çin harikası bakışlarını
    o pekin gözlerini
    gözlerin ki, gece donanmasıdır
    yoksul ve yabancı mısralarımın
    bedenimde çıban çıban ağrılar
    ben bu ağrılardan zevk alıyorum
    ejder tepesinde bunalıyorum
    bir yanda kum frıtınası
    diğer yanda esrarengiz
    karakalem çalışması bir deniz
    rüzgarla, yağmurla ve yıldızlarla
    başlamak üzere son ayinimiz

    erzurum garında gece yarısı
    bankların üstünde şimşekler konar
    bazen bir yıldırım gezinir saçlarımda
    bazen bir melek saatler boyu
    yakama ölümsüz çiçekler takar
    erzurum garında gece yarısı
    hıçkırıklar boğazıma tıkanır
    nemrut ateşiyle sabaha kadar
    içimde binlerce ibrahim yanar

    koltuğumda efsaneler kitabı
    kafdağından nergis devşiriyorum
    başını dayamış omuzlarıma
    o eski, o yaşlı zümrüdüanka
    ben bir çin şarhoşu samanyolunda
    denizi tartışan bakışlarını
    geçmişime asla gömmeyeceğim
    seni yaşamadan ölmeyeceğim

    perdeler kalkıp da sabah olunca
    aldırma aras’ın öyle bulanık
    öyle mahsun aktığına
    palandöken yine sisli, aldırma
    ben hem sise, hem çamura alıştım
    senelerdir bu acıyla buluştum
    mutluluk ne zaman çıksa karşıma
    yalnızlık bir zindan, çöker başıma.

    nurullah genç
    0 ...
  2. 176.
  3. seni severim seni sevenide severim seni benden cok sevenide anasini bellerim.
    0 ...
  4. 177.
  5. seninle hiç istanbulda olamadık
    göremedi istanbul ikimizi

    ne emirgânda bir semaver tüketebildik
    ne aşîyanda hüzün
    bir tepeden seyretmek için bu güzelim kenti
    ne çamlıca kısmet oldu ne piyer loti
    hiç bir vapur taşımadı bizi marmarada
    bir güvertede seni
    liseli aşıklar gibi dakikalarca öpemedim
    ellerini avuçlarımda tutup ta içimi dökemedim

    şöyle bir elimi atıp ta omzuna
    kolun belimde
    yürüyemedim seninle beyoğlunda
    bir sinema ya da tiyatro koltuğunda
    parmak uçlarıma değmedi dudakların
    pasajda arjantinleri çekip
    nevizadede bir iki tek atamadık
    doyulmaz uykulara bir türlü yatamadık

    seninle hiç istanbulda olamadık
    duyamadı istanbul sesimizi

    sahaflarda yorulup ta kitaplara bakmaktan
    çınaraltında mola veremedik
    karışıp çılgın kalabalığına kapalı çarşının
    tadına varamadık bir öğlen rakısının
    ya da sultanahmette bir müzeyi gezip
    dostlara uğrayamadık
    gülhaneden uzanıp sarayburnuna
    intiharı düşünemedik enine boyuna
    ne lâleliden geçebildik sevgilim
    ne kendimizden
    bir çalgılı kumkapı meyhanesinde
    ağlayamadım doyasıya sımsıcak göğsünde
    eski istanbulda gezdiremedim seni
    yemişte, asmaaltında
    ne kaldırımlarımı gördün ne çayhanelerimi
    ne çocukluğumu bildin ne gençliğimi

    seninle hiç istanbulda olamadık
    saramadı istanbul hiç bizi

    çılgınlar gibi dolanamadık otobüslerle
    trenlere binemedik
    bırak bütününü bu koca kentin
    sadece bir tek semtin
    içinde bile olamadık
    istanbul hiç doymadı bize bir tanem
    biz de ona doyamadık
    0 ...
  6. 178.
  7. doğduğumda, siyahtım.
    büyüdüğümde, siyahtım.
    güneşe çıktığımda, siyahtım.
    korktuğumda, siyahtım.
    hastalandığımda, siyahtım.
    öldüğümde ise, hala siyahtım.
    ve siz beyaz arkadaşlarım,
    doğduğunuzda, pembeydiniz.
    büyüdüğünüzde, beyaz.
    güneşin altındayken, kırmızı.
    üşüdüğünüzde, maviydiniz.
    korktuğunuzda, sarı.
    hastalandığınızda, yeşil.
    öldüğünüzde ise, gri.
    ve bana renkli diyorsunuz.
    3 ...
  8. 179.
  9. gitme demiyorum, hobi olarak gene git
    biraz dolaş, hava al, hava ver, ekonomiye can ver
    köpeğini gezdir mesela, parklar hepimizin
    elimde senedin var sen kaybedersin

    kutuna gidebilirsin yahut sinemaya
    hava güzel olacakmış yarın şemsiyeni alma
    sen yokken ben biraz uyurum, elma soyarım
    çıkmışken ceketimi de terziye verirsin

    gitme demiyorum, hobi olarak gene git
    saçlarını boyat, ne bileyim balyaj yaptır
    sahafları dolaş mesela, ucuz oluyormuş
    elimde elinin izi var, yıkarım görürsün bak

    suyuma gidebilirsin yahut yoğurt almaya
    hava sıcak olacakmış yarın öğlene kalma
    sen yokken ben biraz özlerim, çekirdek yerim
    çıkmışken raketimi de servise verirsin

    gitme demiyorum sevgilim, hobi olarak gene git
    hatta ayı yogi olarak git, kobi olarak git mesela, kredi al
    yüzde on büyü, değişiklik olsun

    gitme yani
    bak, hobi lazımsa ben olurum hobi
    gitme
    bir daha söylemiycem.
    3 ...
  10. 180.
  11. 181.
  12. diyelim yağmura tutuldun bir gün
    bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
    öbür yanda güneş kendi keyfinde
    ne de olsa yaz yağmuru
    pırıl pırıl düşüyor damlalar
    eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
    dar attın kendini karşı evin sundurmasına
    işte o evin kapısında bulacaksın beni
    diyelim için çekti bir sabah vakti
    erkenceden denize gireyim dedin
    kulaç attıkça sen
    patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
    ege denizi bu efendi deniz
    seslenmiyor
    derken bi de dibe dalayım diyorsun
    içine doğdu belki de
    işte çil çil koşuşan balıklar
    lapinalar gümüşler var ya
    eylim eylim salınan yosunlar
    onların arasında bulacaksın beni
    diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
    çakmak çakmak gözleri
    meydan ya taksim ya beyazıt meydanı
    herkes orda sen de ordasın
    herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
    yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
    özgürlüğe mutluluğa doğru
    her işin başında sevgi diyor
    gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
    bi de başını çeviriyorsun ki
    yanında ben varım!
    can yücel
    2 ...
  13. 182.
  14. Hep böyle içinde uzak bir ışık mı yanar?
    Hep böyle çocuksu mu bakar senin gözlerin?
    Bakışlarında beni dinlendiren bir şey var.
    Kıyısındaymış gibi en sakin denizlerin...
    0 ...
  15. 183.
  16. Dünyanın üstünde kurulu direk.
    Emek zay olmadan sızlar mı yürek.
    Bu yolu kim kurmuş bizlerde bilek.
    Söyle canım söyle dilesin canlar
    Pir Sultan’ım farz ile sünnet.
    Yola gelmeyene edilmez minnet.
    Cümlenin muradı dünyada cennet.
    Söyle canım söyle dinlesin canlar.
    pir sultan abdal
    0 ...
  17. 184.
  18. 1-Avsa adasinda üç daire, dört üçgen, bes dikdörtgen
    2-Gökyüzünde bi bulut
    3-Bitlis'te beş minare
    4-Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili
    5-Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı
    6-Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü
    7-Palandökende bir palan, iki döken
    8-Kastamonu'da üç kasto
    9-Üç fay hattı
    10-Bir çarsamba, iki persembe, üç cuma
    11-Dünyada mekan
    12-Ahirette iman
    13-Denizde kum
    14-Uzayda yerçekimsizlik
    15-Bi çuval gazoz kapagı
    16-Bi kibrit kutusu sigara izmariti
    17-On sekiz saç biti
    18-Biri ingilizce 6 adet küfür
    19-Yirmi tane bos naylon po s et
    20-Sevenlerin kalbinde kurulmus bir taht
    21-Bi sürü saç sakal, kil, tüy, yün
    22-Üç ayri parkta üç ayrı belediyeye ait üç ayrı banka reklamlı bank
    23-Bi ayakkabı çekeceği
    24-Iki büyük taş kütlesi
    25-Bir adet agaç gölgesi
    26-Üç kuş kanadı sesi
    27-Bi sürü kedi köpek
    28-Bi marmara denizi
    29-Camına yaslanip seyredilen iki piliç çevirmeci
    30-Her aksam karıştırılan dört çöp bidonu
    31-Çalıp çalıp kaçılan bes melodili apartman zili
    32-Nakit 15 kuruş
    33-Anne babadan kalma yarısı yasanmış bi ömür

    MAL BEYANI ŞiiRi- CAN YÜCEL

    edit: neden acıtır yüreğimi bu şiir hiç anlayamacağım. dudaklarım gülümsüyor oysa.
    0 ...
  19. 185.
  20. 186.
  21. içimde ikinci bir insan gibidir seni sevmek saadeti.

    (bkz: Nazım Hikmet ran)
    0 ...
  22. 187.
  23. MONA ROZA



    Mona Roza, siyah güller, ak güller

    Geyvenin gülleri ve beyaz yatak

    Kanadı kırık kuş merhamet ister

    Ah, senin yüzünden kana batacak

    Mona Roza siyah güller, ak güller



    Ulur aya karşı kirli çakallar

    Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa

    Mona Roza, bugün bende bir hal var

    Yağmur iğri iğri düşer toprağa

    Ulur aya karşı kirli çakallar



    Açma pencereni perdeleri çek

    Mona Roza seni görmemeliyim

    Bir bakışın ölmem için yetecek

    Anla Mona Roza, ben bir deliyim

    Açma pencereni perdeleri çek...



    Zeytin ağaçları söğüt gölgesi

    Bende çıkar güneş aydınlığa

    Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi

    Seni hatırlatıyor her zaman bana

    Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi



    Zambaklar en ıssız yerlerde açar

    Ve vardır her vahşi çiçekte gurur

    Bir mumun ardında bekleyen rüzgar

    Işıksız ruhumu sallar da durur

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar



    Ellerin ellerin ve parmakların

    Bir nar çiçeğini eziyor gibi

    Ellerinden belli oluyor bir kadın

    Denizin dibinde geziyor gibi

    Ellerin ellerin ve parmakların



    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona

    Saat onikidir söndü lambalar

    Uyu da turnalar girsin rüyana

    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar

    Zaman ne de çabuk geçiyor Mona



    Akşamları gelir incir kuşları

    Konar bahçenin incirlerine

    Kiminin rengi ak, kimisi sarı

    Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine

    Akşamları gelir incir kuşları



    Ki ben Mona Roza bulurum seni

    incir kuşlarının bakışlarında

    Hayatla doldurur bu boş yelkeni

    O masum bakışlar su kenarında

    Ki ben Mona Roza bulurum seni



    Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza

    Henüz dinlemedin benden türküler

    Benim aşkım sığmaz öyle her saza

    En güzel şarkıyı bir kurşun söyler

    Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza



    Artık inan bana muhacir kızı

    Dinle ve kabul et itirafımı

    Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı

    Alev alev sardı her tarafımı

    Artık inan bana muhacir kızı



    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak

    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış

    Bir gün gözlerimin ta içine bak

    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış

    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak



    Altın bilezikler o kokulu ten

    Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne

    Bir tüy ki can verir bir gülümsesen

    Bir tüy ki kapalı gece ve güne

    Altın bilezikler o kokulu ten



    Mona Roza siyah güller, ak güller

    Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak

    Kanadı kırık kuş merhamet ister

    Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!

    Mona Roza siyah güller, ak güller
    0 ...
  24. 188.
  25. Bazen

    Yıldızları süpürürsün, farkında olmadan,
    Güneş kucağındadır, bilemezsin.
    Bir çocuk gözlerine bakar, arkan dönüktür,
    Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın.
    Koca bir sevdadır yaşamakta olduğun, anlamazsın.
    Uçar gider, koşsan da tutamazsın...
    William Shakespeare
    2 ...
  26. 189.
  27. En güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    Ben sokakta rastlasam bile tanımayım diye
    en güzel günlerimin bu üç mel'un adamını
    yer yer tırnaklarımla kazıdım
    hatıralarımın camını..
    En güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    Biri sensin,
    biri o,
    biri ötekisi..
    Düşmanımdır ikisi..
    Sana gelince...
    Yazıyorsun..
    Okuyorum..
    Kanlı bıçaklı düşmanım bile olsa,
    insanın
    bu rütbe alçalabilmesinden korkuyorum..
    Ne yazık!..
    Ne kadar
    beraber geçmiş günlerimiz var;
    senin
    ve benim
    en güzel günlerimiz..
    Kalbimin kanıyla götüreceğim
    ebediyete
    ben o günleri..
    Sana gelince, sen o günleri -
    kendi oğluyla yatan,
    kızlarının körpe etini satan
    bir ana gibi satıyorsun!.
    Satıyorsun:
    günde on kaat,
    bir çift rugan pabuç,
    sıcak bir döşek
    ve üç yüz papellik rahat
    için...
    En güzel günlerimin
    üç mel'un adamı var:
    Biri sensin,
    Biri o,
    biri ötekisi...
    Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
    Sana gelince...
    Ne ben Sezarım,
    Ne de sen Brütüssün...
    Ne ben sana kızarım
    ne de zatın zahmet edip bana küssün..
    Artık seninle biz,
    düşman bile değiliz..

    NAZIM HiKMET
    4 ...
  28. 190.
  29. saniyeler gözlerimde birer can
    her saniyede bir can veriyorum*.
    1 ...
  30. 191.
  31. Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
    Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
    Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
    Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
    Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
    Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
    Sende tattım yemişlerin cümlesini
    Desem ki sen benim için,
    Hava kadar lazım,
    Ekmek kadar mübarek,
    Su gibi aziz bir şeysin;
    Nimettensin, nimettensin.
    Desem ki...
    inan bana sevgilim inan
    Evimde şenliksin bahçemde bahar
    Ve soframda en eski şarap
    Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
    Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
    Günlerden sonra bir gün,
    Şayet sesimi farkedemezsen
    Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
    Bil ki ölmüşüm.
    Fakat yine üzülme müsterih ol
    Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
    Ve neden sonra
    Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
    Hatırla ki mahşer günüdür
    Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum ..

    cahit sıtkı tarancı
    1 ...
  32. 192.
  33. at
    var idiyse eğer, ve yapabilecektiyse ve yapılmadıysa
    atlarım bil ki bu sebepten dağa bayıra vurmuştur,
    her biri başka yolu koşmaya, dağılmaya kendilerini.
    yeşil bir çayır hayali okşasındı yeterdi, onları
    çok şey değildi istediğim, akşamları eski bir ninniye
    koysunlardı başlarını.
    bilmezsin sen, nasıl yorulup aldandığımı kendime,
    atlarıma, onlara neler anlattığımı yol boyunca.
    bana da onlara da at oynatan dünya, duydun mu?
    yaz atı, kış atı, kiang, tarpan... hepsi gittiler
    bir benatı kaldı benimle şimdi; boz atı, kır atı
    onun da sebebi var;
    başında mavi çekim, ayağında demir bukağı.
    imdi, bunca yıl içimde taşıdığım atlar, onlar
    boşaldılar benden.
    dünya, söyle bakalım, benden gidenleri
    nerene sokacaksın şimdi!

    birhan keskin- kim bağışlayacak beni- at
    0 ...
  34. 193.
  35. önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık.
    sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
    orada doğmaya çabalayarak öldük.
    meleğim nehir kanatlarını uzaklıklarda yıka şimdi.
    soğuktu, ısınamıyorduk. bu kadar yakınken. aramızda
    yalnızca o hava boşluklarının dolaştığı odalardaydık.
    biriken bütün rüzgarlar işte orada, o deniz kasabasında
    o çok köpekli, çok rüzgarlı yerde patladı. ikimizi aynı
    gökyüzüne baktıran, neydi o, ışık söndü. sustum.
    sustum. sustum. sustum.
    bütün aşkların sonunda yaptığım gibi,
    konuşmak hiçbir şeyi, hiçbir şeye ulaştırmıyordu.
    biliyordum.
    rüzgarlar... pansiyon... teras
    blue cult.
    akşam yürüyüşleri. akşamın batısına
    meleğimin kanatlarını da oraya götürerek.
    metropollerin asi özlemi sonra
    ah benim kaçık sevgilim: istanbul.
    fincanlarda yaz görünmedi bana yaz boyunca.
    terin ter, gövdenin diğer gövdeyle buluştuğu yer.
    kaç sevişme hatırlıyorsun o günlerden. güç. zor.
    yitik hafızam: öksüz çocuğum benim
    kendini unutma olur mu?
    sustum. sustum. sustum. başkalarının ilgili yollarına
    adım atan ayaklarına susarak baktım. yanımdaydın kalktın.
    gövdeni gövdemin karşısına, sana ilgili gövdelerin
    yanına bıraktın. sustum. seni yabancı olduğun gövdelerin
    arasından çekip çıkaramıyordum.
    bunu yapamayacak kadar büyümüştüm. kendini yormanı
    sessizce izleyecek kadar büyümüştüm.
    meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.
    yaprağın ağaçsız kalışını
    ağacın çıplaklığını
    rüzgarın şiddetini ve rüzgarın
    onların her ikisine de ne yaptığını gördüm.
    meğer dalından düşecek kadar büyümüşüm.

    bu gece ay dörtte bir hilal olacak
    ben sana ne olmadığımı anlatacağım.
    düşen yaprakların sokaklara vuran gürültüsünü anlatacağım.
    yaprağa, ağacından düştükten çok kısa bir süre sonra
    ne olduğunu anlatacağım.
    senin elementlerin yollara çıkacak.
    ellerin, gece ve keder.
    ve hala akan ne varsa senin iyiliğinden olacak.

    ...önü denizle başlayan rüzgarlı bir kasabadaydık.
    sanki yıllardır oradaydık. her şey düzelecekti.
    orada doğmaya çabalayarak öldük.

    şimdi beni unut sevgilim. tenimi alçaklıklarımı unut.
    beni kanadı kırık küçük bir yavru gibi bulduğun, çoktandır
    sanki birini beklediğin varmış gibi katlandığın, o çöplükte
    bulduğun beni, baktığın, büyüttüğün beni unut.
    şimdi bu acıya ne benim kuş kadar yüreğim, ne senin anaç
    kalbin dayanır.
    sana son kez sarılıp uyuduğum o son gecede tüller ve
    silahlar gördüm düşümde.
    bugün ayrılığın ilk günü. hiçbir şeyi hiçbir şeye yoramayacak
    kadar kara bir kının içindeyim. kara bir kan içindeyim.
    tüller ve silah nedir bilmiyorum.
    yaşlı doğuda herşey mümkündür diyorlar:
    sonsuz sevgi, sonsuz bağlılık
    ani ışık, ani ayrılık.

    birhan keskin- kim bağışlayacak beni- tüller ve silah
    0 ...
  36. 194.
  37. “Kız kaptırdı gönlünü
    Sevdiği oğlan kalpsizin biri
    Alay etti güldü…
    Hiç aşka gülünür mü?

    Ne çare, cahil aklı
    Kız hastalandı, yattı
    Mumda yandı pervane..öldü.

    Oğlan sormakta haklı
    Hiç aşktan ölünür mü?”
    -Behçet Necatigil
    0 ...
  38. 195.
  39. şimdi açsam pencereyi de beklesem..

    Sen gelsen..

    Olmaz ya hani geliversen..

    Hiçbir şey sormasan..

    Hiç birşey söylemesen..

    Sussam..

    Sussan..

    Sussak..

    Susuşların anlattığını dinlesek..

    Sırt sırta otursak..

    Katılasıya ağlasak…

    Sormasak birbirimize sebebini…

    Sonra dönsek yüzyüze..

    Sarılsam..

    Sarılsan..

    Sarılsak..

    Ve yine hiçbirşey konuşmasak..

    Ama anlasak..

    Ne vardı sahi..

    Olmaz ya..
    3 ...
  40. 196.
  41. duvarları annesi sanan bir deliydim
    karanlıkta şiir okuyordum
    yerde cansız yatan çocukluğumu bir hamamböceği yedi
    antenleri kafka ölürken nasıl titrediyse öyle titriyordu
    kalabalık bir kilise avlusunda kanımı döktüm
    rodrigo tırnaklarını batırıp gitarına sürdü
    gitarı kan tuttu, konçerto kustu
    bir bardak demli çay ve bir sigarayla
    geçip karşısına kusmasını izledim.
    avludaki kandan bir parça da bardağa damlamıştı
    bu sefer ben ölüm kustum.
    geceleri kendime çaktırmadan kalp krizi geçirdim
    geri kalan içorganlarımı aksarayda bir pavyonda pazarladım
    bedenimi afrikada bir çöle sürgüne gönderdim
    veda mektubunu yazarken
    bir yandan güzel yüzlü bir bunalımı rendeleyip sos yaptım
    adam olmak üzerine çok atasözü çizdiler vücuduma
    en efendi yanlarımın gözlerini çıkartıp
    meleklerin gözü önünde kurşuna dizdim
    şair kelimesini silah zoruyla şayir yaptım
    azrail ruhumdan kalan kırıntıları toplayacakken yerden
    ensesine sivriltilmiş bir şiir sapladım
    cesedini katlayıp cebime koydum
    köşeyi dönerken tanrıyla çarpıştım
    elimdeki bütün dualar yere düştü
    bakıştık
    bakıştık
    bakıştık.
    eğilip yerden duaları kaldıran olmadı
    ben de ona edgar allAn poe'dan bir dize bağırdım
    ve kaçıp nietzsche'nin bıyıkları ardına saklandım.
    psikolojik sorunlarımı bir cami avlusunda kuşlara attım
    kafamı gözümü kırarak kendimi mutlu olacağıma inandırdım
    oturup bir kağıda bir şeyler yazdım, biraz resmini çizdim
    kağıdı katlayıp kalbime soktum
    oradan tesadüf gibi geçen bir şeytan bunu gördü ağladı
    oradan tesadüf değilmiş gibi geçen bir Rab bunu gördü öldü
    ben de antenleri hala kafka gibi titreyen hamamböceğini öldürdüm
    sonra oturup sana taptım.
    bir şiyir yazdım,
    duvarları annem sanmayı
    ve karanlıkta şiir okumayı bıraktım
    sigaraya başladım.
    sonra piano gibi bir şeylere taşındım
    bir daha kendimden haber alamadım.
    nokta.

    Batuhan Dedde
    1 ...
  42. 197.
  43. bir prenses için mektup

    karanlık yollarda karanlık esen
    bir rüzgarım ki ben membaı çamur,
    o yeşil gözlerle öyle bakma sen,
    başka bir gönülde git tahtını kur...

    gözlerinde yanan o alevi sil,
    atılırım aşkı görsem her kimde.
    ben iblisim kadın, yanmaktan değil,
    yakmaktan zevk duydum cehennemimde!

    nazım hikmet (30.10.1920 alemdar)
    1 ...
  44. 198.
  45. Ne zaman bir yasamak dusunsem, sus deyip adinla basliyorum. (bkz: ben sana mecburum)
    1 ...
  46. 199.
© 2025 uludağ sözlük