can alıcı şiirler

entry227 galeri0 video1
    1.
  1. seni bir yabancı gibi karşıma alıp
    bunun dayanıklı bir şey olmadığını
    sürekli kılınamadığını, çünkü aşkın
    yapılan bir şey olmadığını,
    başlangıçta bir melek konduğunu
    sonunda bir kelebek öldüğünü,
    yani kısacık sürdüğünü, oysa hayatın
    bir korkular ve alışkanlıklar bütünü
    olduğunu,
    bütün bunları sana
    nasıl anlatacağım?

    neden küçük bir gülümseme için
    büyük espriler gerekli bize
    ve neden cinnet besinci kattayken yakalar insanı?
    30 ...
  2. 2.
  3. yapraklarla dökülen acı bir güz yağmuru
    beni gözyaşı içmiş çevrem kadar ıslattı
    sensin diye inledim kim gelse bana doğru
    kim gitse sensin diye yüreğim hızla attı

    bütün bir gün bekledim sığınıp bir serviye
    esen rüzgarlarla döndü yarı yoldan dileğim
    son geçen yolcu sordu 'beklediğin kim?' diye
    beklediğim mi ben ah onu nerden bileyim

    bir kaldırım taşını bağrına basıp yatan
    çıplak adam soğuğu nasıl içten duyarsa
    nasıl aç yavrusuna binbir masal anlatan
    dul ananın içinde dinmez bir acı varsa

    benim de ufkum geniş benim de kollarım dar
    çekiyorum varılmaz güneşlerin yarısını
    çekiyorum aç kadar, çıplak kadar
    gönüllüsü olmayan bir gönül sıtmasını!
    3 ...
  4. 3.
  5. tatlı bir ömür gibi gitmeye niyetlendin
    ayrılık atını eğerledin inadına.
    git, yeni ülkeler gör, büyülü diyarlarda gez.
    ama benimle eğleştiğin toprakları da unutma, hatırla emi.

    gittin ey sevgili, şimdi yollardasın,
    ayın değirmisini başına yastık yapmış uyumaktasın
    güzel uykular, renkli düşler seninle olsun
    ama bir zamanlar dizlerimde yattığını da unutma, hatırla emi.
    0 ...
  6. 4.
  7. "isterdim öğrenmesin
    ta doğacak oğlum bile sana nasıl yandığımı'
    'kardeşime Mektup'
    2 ...
  8. 5.
  9. bekliyorum,
    öyle bir havada gel ki,
    vazgeçmek mümkün olmasın.
    9 ...
  10. 6.
  11. 7.
  12. " ben uzun yeni harmandım, sen tekinsiz bir bakış
    sen haldun tanerin duvar dibiydin, ben bodrum katta öğrenci evi
    sen yanlış alarmdın, ben sızlayan on yedi
    böylece karar verdim aşk şiiri yazmaya" *
    2 ...
  13. 8.
  14. şiir aşktan meşkten ibaret olmadığına göre:
    Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
    Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.
    Geçmez ele bir pâye, kavuk sallamayınca,
    Kürsî-i liyakat pezevenk, puşt olanındır.
    (bkz: neyzen tevfik)
    4 ...
  15. 9.
  16. Giden sevgilinin ardından
    hep biz olduk el sallayan
    Haykırsak duyarlarmı sesimizi
    hangi sevdadan galip çıktık biz

    (bkz: nevizade geceleri)
    4 ...
  17. 10.
  18. yalnızım.
    gündüzler, geceler boyu yalnız,
    ne elimden tutan dost, ne yüzüme gülen kız
    dolaşıp durduğum sokaklar ıssız.
    sokaklar unutturmaz yalnızlığımı,

    bekarım.
    beklemez yolumu penceresinde karım.
    ne bir türkü duyarım bekar odamda ince
    ne dağınık eşyama değer kadın eli
    ne olurdu her akşam eve gelince
    masal gözlü bir çocuk ;baba; deseydi.
    rüyalar unutturmaz bekarlığımı

    çirkinim.
    usandım tek başıma türküler çağırmaktan
    biliyorum güzel değil gözlerim, dudaklarım
    içinizden çıkıp gitsem bir gün diyordum
    başladığım bütün türküler yarım
    öyle bakmayın yüzüme kahroluyorum;
    türküler unutturmaz çirkinliğimi;

    üstelik şairim bilemezsiniz
    her akşam rüzgar gibi sokaklara düşürek
    elleri ceplerinde birisi gezer
    bir yürek taşı gögsünde duygulu, ürkek
    ceylan yüreğine benzer
    mısralar anlatmaz şairliğimi.

    (bkz: yavuz bülent bakiler)
    4 ...
  19. 11.
  20. sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    yalnız kalmaktan korkmuyorum da,
    ya canım ellerini tutmak isterse...

    evet sevgili,
    kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
    kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

    (bkz: can yücel)
    5 ...
  21. 12.
  22. Gece gelen telgraf
    dört heceden ibaretti:
    "VEFAT ETTi."
    imza yok.
    Bu dört hece bile çok.

    Bakıyorum duvara:
    duvarda bir yara-
    duvarda bir resim-
    vefat edenin,
    elimle çizmişim.

    Saat bir.
    Saat üç.
    Saat beş.
    Polis düdükleri, saatlar...
    Yatağım bozulmamış.
    Çekmecemde kaatlar:
    bazıları
    onun el yazıları.

    Gece gelen telgraf
    dört heceden ibaret...
    Şafak söküyor-
    odam
    geceden ibaret.

    Avuçlarımda
    ellerinin gölgesi dolaşan adam
    demir parmaklıklardan gördü son gündüzünü.
    Mahpushane doktoru
    örterek paltosuyla upuzun yatanın yüzünü:
    - Tamam!
    dedi.
    Bunu belki evvelki akşam
    dedi.
    Evvelki akşam
    ben......

    Satıcılar geçiyor mahalleden.

    Bakıyorum
    gece gelen
    telgrafa.
    O mükemmel bir kafa
    mükemmel bir yürek,
    yumruklarıyla erkek
    gözleriyle çocuktu.
    Hudutsuz ve Allahsız bir baştı o.
    Yoldaştı o..

    Düşmanlar kına yaksın
    dostlar girsin saflara.
    Sen gözyaşı göstermeden ağlıyacaksın
    gece gelen telgraflara...
    7 ...
  23. 13.
  24. an gelir
    Paldır küldür yıkılır bulutlar
    Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
    O eski, o eski heyecan ölür
    An gelir biter muhabbet
    Şarkılar susar heves kalmaz
    Şataraban ölür

    Şarabın gazabından kork
    Çünkü fena kırmızıdır
    Kan tutar & tutan ölür
    Sokaklar kuşatılmış
    Karakollar taranır
    Yağmurda bir militan ölür

    An gelir
    Ömrünün hırsızıdır
    Her ölen pişman ölür
    Hep yanlış anlaşılmıştır
    Hayalleri yasaklanmış
    An gelir şimşek yalar
    Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
    Direkler çatırdar yalnızlıktan
    Sehpada pir sultan ölür
    Son umut kırılmıştır
    Kaf dağı' nın ardındaki
    Ne selam artık ne sabah
    Kimseler bilmez nerdeler
    Namlı masal sevdalıları
    Evvel zaman içinde
    Kalbur saman ölür
    Kubbelerde uğuldar baki
    Çeşmelerden akar sinan
    An gelir
    -la ilahe illallah-
    Kanuni süleyman ölür
    Görünmez bir mezarlıktır zaman
    Şairler dolaşır saf saf
    Tenhalarında şiir söyleyerek
    Kim duysa & korkudan ölür
    -tahrip gücü yüksek-
    Saatli bir bombadır patlar
    An gelir
    Attila ilhan ölür
    (bkz: atilla ilhan)
    5 ...
  25. 14.
  26. gerçi tamamıdır ama, can alır, can bırakır. hatır koyar, çeker gider..

    "Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
    Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
    Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür;
    Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin."

    özdemir asaf.
    4 ...
  27. 15.
  28. 16.
  29. dikkat ettiysen henüz hiç biri can almamış. şiirler.
    10 ...
  30. 17.
  31. "aldırmam dünyevi kaderime
    çok az dünyevilik var içinde..."

    edgar allan poe

    "ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak,
    hiç doğmamayı isterdim ama
    bir kere doğmuşum ölmek yasak."

    atilla ilhan
    5 ...
  32. 18.
  33. gitti ah
    gecelere hüzünleri serperek
    yaralı bir kuş gibi kanarcasına gitti
    yalvaran gözlerime, elemi pay ederek
    bir kabahatmiş gibi, kaçarcasına gitti...

    gitti ah
    şarkılara bel bağlamak faydasız.
    üstüme kapıları kaparcasına gitti
    gecenin geldiğini haber vermeden; hırsız
    yaşanmış bir ömrü çalarcasına gitti

    gitti ah bir nehirdi,
    yazamadığım şiirdi.
    yüzüme son bir defa
    bakarcasına gitti...

    gitti ah
    gözyaşları yanaklarımda kaldı.
    hayatın perdesini çekercesine gitti
    belki doyulmamış toz pembe bir masaldı.
    göğsümden yüreğini sökercesine gitti...

    gitti ah
    karşılaşmak ömür boyu imkansız.
    beni hazanda koyup bahar dalına gitti...
    bilmiyorum ne yapsam, ne söylesem anlamsız.
    ayrılmıştı dünyamız; kendi yoluna gitti...

    gitti ah bir mevsimdi,
    çizemediğim resimdi.
    kalbime bir çiviyi,
    çakarcasına gitti...
    *
    4 ...
  34. 19.
  35. fırtınalar koptuğumda gelmedin
    kırık dal uçlarında sustu kaldı bekleşim,

    fırtınalar senden sene sürüklerken beni
    neredeydin?
    2 ...
  36. 20.
  37. ölülerin eksi oy verebileceğini görmeme sebep olmuş şiirler.

    (#5022809)
    3 ...
  38. 21.
  39. ah, nerde benim altından avaze sesim!
    yankısı bir duvara gömülmüş testide kaldı
    avaze sesim!

    şimdi başkalarının kalplerinde yankılanan
    bir zamanlar içinden geçtiğim aşklardı
    feryattan kimseler ölmez, denirken
    duvarlardan geçtim
    artık kimseyi sevemez aşktan ölmüş yürek, derlerdi
    şimdi kulağını dayadığın duvarda inleyen testi
    bir zamanlar feryatlarda unuttuğum avaze sesim!

    alacânım,
    mil yeşili gözlerin
    dindirdi gözlerimi
    kaç körü birden öldürdün bende
    mahsur kaldım, eksik oldum, kapına düştüm
    ben yandıkça
    ezber ettin ayazın demirini
    alacânım,
    indi mi göğsüne heves?
    hangi duvarın halısında
    gördün, bildin, vurdun beni
    kaç ormandan geçti
    içinde kaybolduğumuz o büyük takip
    içimizde bunca gurbet dururken
    yol ettik uzaktaki sılayı
    şimdi burdayız
    kanlar içinde
    alacânım
    indi mi göğsüne heves?

    etimdeki eksik yangın, sindi yüreğim
    seyreldi tenim sahtiyan tarih
    mahsur kaldım, meçhul oldum, şehit düştüm,
    alacânım,
    indi mi göğsüne heves?

    alacânım,
    rahat et ben gölgene ilişeyim
    her belanı ben göreyim
    yüreğimi ihbar et,
    bana bir uçurum ver, gideyim
    alacânım,
    indi mi göğsüne heves?
    biliyorsun adımın kıblesini
    bir meşhur hâfızla, meşhur bir şehvet
    alacânım,
    şuramda sinsi bir sızı
    gel öldüğümü farz et
    senden gelen her habere
    canımdan uçurduğum şahin
    pençesinde kaldı bileğim, yazım, harflerim
    bir yanım onla uçtu, sende kaldı, ben bittim
    alacânım,
    indi mi göğsüne heves?

    alacânım,
    yakılmış bir köyün adıydı adın
    görmedi kimse
    içinde ben de yandım
    o gün bugün kalbimin doğusunda tüten duman
    nerede olursan ol göğündeyim kanlı tarih her zaman
    Mardin'im, Midyat'ım
    ah benim altından avaze sesim
    kardeşlerimdi ölen de, öldüren de
    aranızdaki duvarda
    gömülü kaldım

    etimden uçurduğum uçurum
    meşhurdum, meçhuldüm, mahsurdum
    bir hâfızken eskiden
    mecnun kaldım şimdi
    aşktan, senden, kendimden
    n'olur sevmeden öldürme beni
    alacânım,
    söyle, indi mi göğsüne heves?

    MURATHAN MUNGAN
    2 ...
  40. 22.
  41. ''Delikanlım,
    iyi bak yıldızlara.
    Onları belki bir daha göremezsin.
    Belki bir daha
    yıldızların ışığında kollarını
    ufuklar gibi açıp geremezsin

    Delikanlım,
    sen ki,ya bi köşe başında
    Kaşından kan sızarak gebereceksin
    Ya da bir devrimci gibi darağacında
    can vereceksin.''
    (bkz: deniz gezmişin ağzından düşmeyen şiir)
    3 ...
  42. 23.
  43. ikisi de sürükleyip götürüyor ne varsa
    Kadınla nehir arasında bir fark göremiyorum
    Buluşuyor bir anlam iki ayrı sözcükte
    Saçları omuzundan akıyor birisinin
    Ötekinin mızrağı saplanıyor denize

    Biri ihanet istemez, köprü istemez öteki
    Kadından ve nehirden ancak aşkla geçilir
    Biri geyik barındırır sularına eğilen
    Öbürü bir avcıyı koynunda geliştirir...
    0 ...
  44. 24.
  45. ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    ben sende bütün aşklarımı temize çektim.
    .
    .
    .
    şimdi biz neyiz biliyor musun?
    akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    birbirine uzanamayan
    boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    bir zaman sonra
    batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    bizden diyorum, ikimizden
    ne kalacak?
    .
    .
    .
    murathan mungan
    7 ...
  46. 25.
  47. sefil bir nazara geldim nargile içinde duman
    baharsız sevişme edasındayım kimsesiz
    izah edemiyor durumumu hiçbir argüman
    ...
    *
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük