işler atom reaktörleri işler
yapma aylar geçer güneş doğarken,
ve güneş doğarken ölür bir çocuk
ölür bir japon çocuğu hiroşima'da
on iki yaşında ve numaralı
ve ne boğmacadan ne menenjitten
ölür bin dokuzyüz elli sekiz de
ölür bir japon çocuğu hiroşima'da
dokuzyüz kırkbeş te doğduğu için.
ferman sendedir padişahım ama gönül bizde,
senden daha ayığız bu sarhoş halimizle,
sen insan kanı içersin biz üzüm kanı,
söyle padişahım akıl hangimizde?
bir söz söyledim ve sen öldün.
sustum ve sen öldün.
bir şey yaptım ve sen öldün.
hiçbir şey yapmadım sen yine öldün.
seyrettim ve sen öldün.
düşündüm ve sen öldün.
isyan ettim ve sen öldün.
sen ölmeden, sen ölürken ve sen öldükten sonra.
sordum, neden?
bu akılsızlığın hiçbir akıllı yanıtı yok.
çünkü gerçek herkesten önce öldü. bundan ki ölüm nedeninin hiçbir önemi yok.
öldüğün için;
"sen haklıydın ben haksız."
dedim ve ben öldüm.
şimdi ben de haklıyım. artık eşitiz, artık kardeşiz ve artık özgürüz.
peki mutlu muyuz? mutluysak neden hala ölüyoruz? mutlu değilsek neden hala savaşıyoruz?
ortak akıl asgari deliliğimizin ortak paydasında buluşmak.
gerçeğin/doğrunun olmadığı bir kaosta, deliliğin de aklın da hiçbir anlamı yoktur.
bin fersahtan duyarım kimle gülüştüğünü.
alnından öz kardeşin öpse ben irkilirim.
değil yalnız ardına kimlerin düştüğünü,
kimlerin rüyasına girdiğini bilirim.
faruk nafiz.
ya bende de nasıl bi hafıza varsa rtık yuh diyorum kendime.
bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
o olmazsa yaşayamam. demeyeceksin.
demeyeceksin işte.
yaşarsın çünkü.
öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
çok sevmeyeceksin mesela. o daha az severse kırılırsın.
aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci,
üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten;
ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci?
hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten.
iyi nişan alırdı kendini asan zenci,
bira içmez ağlardı, babası değirmenci,
sizden iyi olmasın, boşanmada birinci...
çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen.
Elyazını yaktım, dürüsttü ve aşınmamış
Sevgi sözcüklerini yaktım, hoyrattır onlar
Sıcaklığı saklı akarsuyu anlamazlar
Sorular, kurutur incitir sorarlar
Elyazını yaktım
Adresini yaktım
Yakmak gibiydi biraz da dünyayı herşeyi
Bastığımız düşümüzde gördüğümüz
Özlediğimiz yaklaştığımız
Hayatım özlemdi ansımaydı düştü
Yaktım adresini şimdi özlem oldu hayatım
Resimleri yaktım birini saklasam dedim
En çok onu yaktım onu yaktım
Kış göğünü yaktım, bir kavak büyüttüm balkonumdan
Akşam desem değil, yangın desem değil
Dışarda apansız bir kıyameti yaktım
Sevgidir kendimi bildiğim, onunla başladım
Elyazın mı, adresin mi, resimlerin mi
Sen mi ömrün mü
Çıkardım onları şimdi sakladığım yerden
Kıyameti göğü kışı akşam sözlerini
Sevgiyi yaktım
şimdi, bu acıya bir son vermesi, kendisini terketmesi, sonsuzluğa bırakıp gitmesi için birbirine yalvaran iki yüreğiz artık. "ayazda iki yürek" gibiyiz.
sen benim şizofren aşkımsın... ben senin kanayan vicdanınım. affet beni sevgili... verdiğim sözleri tutamadım.
Aklımda ki gözlerin geceyi aralıyor yine ve ben bu namussuz gecenin koynunda bir hiç gibi çırılçıplağım yine...
gece uzun, adını ve asıl kimliğini unutmaya yüz tutan yüreğimin sevdası, hangi dölünü taşırsın hayatın ?
Ve hangi kanı beş kuruş etmedik kahpenin diş izleri var boynunda ? (bkz: murat ince)
Tenhaydı düşlerim geceydi
Çıkıp geldim işte
Su ve ateş
Bir de gülünç Yalnızlığım var
sana getirebildiğim
Kokularını yitirmişti çünkü güller
Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu.
boğdular seni
her tarafta töre cinayetleri vardır
adet kanamasının dışında her yer kan kokar
ellerinde gerçek onurun da sesi yoktur bazılarında
ey rahim duyuyor musun sesimizi?!
ey rahim kaç kişinin kanın yaktılar işte
hiç geçersiz yere
piç!!!