canı sıkılmış hıncal uluç

entry16 galeri0
    16.
  1. ortaköy sahilinin girişindeki ertekinin yerinde otururken, kafenin camla çevrili oluşundan dolayı rahatlıkla görebileceğimiz hıncal uluç'tur. her canı sıkıldığında orda oluyor diye düşünmeye başladım.
    0 ...
  2. 15.
  3. - kalli gitmesin
    + iyi misin hıncal abi?
    - canım sıkkın ya değişiklik olsun dedim
    + heee anladım abi
    - şenol güneş'i çok severim ben
    + peki abi.
    5 ...
  4. 14.
  5. godzilladan daha tehlikeli olan hıncal uluçtur. *
    0 ...
  6. 13.
  7. çıkar gider bir güzellik yarışmasına jüri üyesi olur, cemiyet hayatının(!) güzel kadınlarıyla takılır, o olmadı futbol yorumlar, ondan da mı memnun kalmadı, entelektüel bir oluşumda 4. olur...çok yönlülük bu olsa gerek!
    1 ...
  8. 12.
  9. terbiyesiz bankacılar.. oh mon dieu!

    günlerden pazar, can kuzum kazım ile birlikte beşiktaşa inmişiz amacımız kuruçeşme' de birbirinden leziz nişlerden tadarak biraz gevezelik etmek ve gloryada hot çaklıt moka eşliğinde boğazın dingin ve bir o kadar neşeli sularına gömüle gömüle hayattan bahsetmek..

    ama o da ne cep telefonum çaldı birden. zaten şu cep telefonlarının çıktığı güne içten içe sinir oluyorum. eskiden insanlar birbirlerine mektup yazarlardı azizim. sevgililer mektubun ucunu yakar, yiğitler limon kolanyası kokan mektuplarını kalplerinin üzerinde taşırlardı.

    neyse efendim logomelodiden yüklediğim oy asiye melodili telefonum kazımla muhabbetimizin içine etmeden açtım telefonu. neymiş efendim hesabımda yeterli bakiye yokmuş, otomatik ödemeli faturalarım için ne yapacaklarmış?

    bu nasıl terbiyesizliktir, bu nasıl pazar gününü katletmektir, bu nasıl kazımımla muhabbetimizi bölmektir arsızca, bu nasıl, nasıl?...o an etrafımda polis aradım ama yoktu. zaten işin düşünce bulamazsın hiçbirini. nerde bu emniyet teşkilatı azizim..aradın mı bi tanesi yok ortada neyse buna bir çözüm bulurum dedim, muhabbetime ve boğazın dingin sularına geri döndüm kadim dostum kazımla..
    1 ...
  10. 11.
  11. 34 got 4843

    muzo ve şirinler şirini arzu ile kadim dostum kadri'nin papermoon'undan çıktık (0 212 514 32 31) 8 tabak mum ateşinde pişmiş gergedan kulağı yemişim. nasıl bir mutluluk var üzerimde hiç bitmesin istiyorum.

    tam akmerkez kavşağında kendisine kırmızı ışık yandığını göre göre, gözümüzün içine baka baka, gözlerinde canavarca bir pırıltıyla, arabasını iki teker üzerine kaldırarak önmüzden geçti bu hayvan.

    şöförüm ercan eski bir formula pilotu olmasa, doğaüstü refleksleri ile arabadan inip arabayı tekme atarak durdurmasa şu an burada yoktum.

    bu istanbul valisine açık mektuptur. biliyorum cevap veremeyecek, yine sinsice kaçıp saklanacak, olaylarda herzaman olduğu gibi korkup sinecektir.

    sayın valim suç işliyorsunuz. en az o hayvan kadar hayvansınız. yüzsüzsünüz, terbiyesiz bir eşcinselsiniz.

    en az orada bulunup bu hayvana sadece trafik cezası kesen, bir tokat, bir tekme bile atamayan trafik polisi kadar suçlu bir tapirsiniz.

    bu kafayla istanbul'da bir manhattan olacak ha.

    bre aman geçin efendim geçin.

    acıktım lan yine.
    6 ...
  12. 10.
  13. 9.
  14. 8.
  15. hıncal'ın o gıcık gülüşünü duymak zorunda kalmayacağımız durumdur. sadece kendinin güldüğü salak esprileri de yapamaz duruma düşmesidir.
    1 ...
  16. 7.
  17. efendim...
    bildiğiniz gibi iki gündür paristeyim. yok trafik sıkışıklığıymış, yok gerets' in cihan inadıymış, hepsini geçtim. muzo ve kazım ile paris' in mavi göğü altındayız ya, daha ne?
    daha otelden çıktık ya, galatasaray formalı bir delikanlı yanıma gelmez mi? yok galatasaray ne yapacakmış, bordeaux' u yener mi imiş? kem küm edip uzaklaştım. yarın galatasaray fransa' da ama ben paristeyim. futbola benzemeyen futbolu izlemek mi? paris' te iken hele?
    kafayı dinliyorum ya, daha ne?
    grup çok neşeliydi, taksi şöförüyse çok sessizdi, seinne nehri' ne gidiyoruz, kazım başlamaz mı ' hakan şükür şöyle yapmış...böyle yapmış... ' diye! şöför sevinçle başını çevirdi. ' sukurr! hakan sukur! galatasaray! ' kazım başladı eleştirmeye hakan' ı. az kalsın kaldırıma çıkıyorduk. yine galatasaray... heryerde galatasaray... yok şaşırmıyorum ama tatildeyim...
    seinne nehri kenarında cafe le blanche vardır, jean paul sartre ' bulantı ' adlı ünlü eserinin çoğunu burada yazmış. o masaya oturmuşuz. keyifle gülümsedim. özgürlüğü damarlarımda hissettim. biri çıkmaz mı ' hıncal! hıncal! ' diye! buyrun burdan yakın.
    yarın devam. ne de olsa tatildeyiz.
    4 ...
  18. 6.
  19. 5.
  20. nihayetinde nesesi yerinde bir ajdardan daha cok tercih edilecek kisilik.
    0 ...
  21. 4.
  22. Keneler!..

    BiR kenedir gidiyor.. Ayşe de keneleri sormaz mı bana.. Bugün Günaydın'da var..
    Döndüm gazeteye geldim, dehşet saçan kenelerin bir komik öyküsünü Şok'ta okudum. Burcu yazmış..
    Hani piknikte her çalı arkası tuvalettir ya.. O anda bir delikanlının teşkilata yapışmış kene de haber olmuştu.. Burcu'nun yazdığı daha matrak..
    Diyarbakır mezrasında bir genç kız sık sık terlemeye, çığlıklar atıp kendinden geçmeye başlamış. Durum devam edince hastaneye taşımışlar. Uzun uzun tetkik ve tahliller sonuç vermezken, işin içine gene kenenin karıştığını bulmuş doktorlar sonunda.
    Kocaman kene bu defa genç kızın içine girmiş ve de affedersiniz efendim, tam klitorisin üzerine konuşlanmış.. Sonuç.. Durmadan orgazm!..

    not : vallahi noktasına dokunmadım. aha linki.

    sabah.com.tr/2006/07/02/yaz02-10-122.html
    5 ...
  23. 3.
  24. aşağılık thy hostesleri

    pazar günü muzo ile şöyle güneye gidelim dedik. yasemin businessten ayırmış iki bilet. neyse bindik efendim. hostes değil sanki maymun karşıladı daha girişte. soğuk bir "hoş geldiniz efendim" ile yerimize ittirdi bizi. nasıl suratsız, nasıl meymenetsiz, nasıl lümpen, nasıl hakaretamiz, nasıl soysuzca yemeğimizi önüme koydu bilemezsiniz. 45 dakikalık yol efendim. insan ayı gibi acıkıyor. bunların ne kadar pis olduğunu bildiğim için ertekin'de 6 tabak mantı yemiştim allahtan. (bu arada ertekin'de rezervasyon için 0 212 123 45 67) tam bu sırada kaptan köpeğe seslenirmiş gibi "lütfen kemerlerinizi bağlayın" demesin mi? bre aman, bu nasıl insanı köpek yerine koymak, bu nasıl ırkçılık, bu nasıl nasıl? allahtan 45 dakika sonra antalya'ya indikte kurtuldum bu pis faşistlerden.

    sonra muzo'yu taktım koluma kadim dostum taki'nin restoranına gittik. bre aman, o nasıl kebap, o nasıl güveç, o nasıl patlıcan, o nasıl nasıl? (tel 0 242 345 67 89) neyse efendim. taki yi gelecek yazımda daha detaylı anlatacağım.

    bu thy'nin başına adam gibi bir adam şart. ben fatih terim'i öneriyorum.
    13 ...
  25. 2.
  26. cok tehlıkeli bir durumdur.canı sıkılmamıs ve oyalanan bir hıncal uluctercıhımızdır.zira canı sıkılmıs bır hıncal uluc un herseye her kımseye bulasma laf atma ıhtımalı vardır.uludag sozluk e bıle.
    3 ...
  27. 1.
  28. aslı "canı sıkılmış hıncal uluç" olan başlık (ciddiyim).

    yazısına aşağıdaki şekilde başladı ise şıp diye anladığım durum.

    "bir haftadır ses çıkarmıyorum, bakalım kim yazacak diye bekledim. nerdeee? bizim üstüne ölü toprağı serpilmiş kutsal ittifak medyasının bunu yazacak cesareti var mı? 7 gün önce kanatçı hıdır diye bir restoran açıldı sevgili okurlarım. nasıl taze tavuklar, nasıl mis gibi kokan kanatlar, nasıl ilgi, nasıl temizlik anlatamam. "nasıl yahu" dedim kendi kendime. parmaklarımızı yedik ben, muzo bir de ayten. ama benim medyam ayakta uyuyor. bre aman, bu nasıl aymazlık, bu nasıl vurdum duymazlık. bu nasıl nasıl?
    işiniz gücünüz yok "israil lübnan'a girmiş" yok "türkiye'de açlık artmış"

    gidin, görün parmaklarınızı yiyin.

    0 216 123 45 67
    86 ...
© 2025 uludağ sözlük