sanat tarihi ile ilgili bir konudur. çok kısa olarak osmanlı mimarisinde camilerde herkesin bir birini rahatça görebilmesi ve gök kubbe altında toplanma anlayışı vardır. bu durum selçuklu camilerinde aynı şekilde tezahür etmez.
ufoyu cami ile karıştırmanın neden olduğu derin sorgulamalardan biri.
not: "camiilerin" yazılmaz eskiden ateistler kültürlü olurdu, şimdi ateist bile olamıyorlar.
neyi inkar ettiğini bilen insanların yerini kendini bilmezlerin alması beni çok üzüyor tıpkı neye inandığını tam bilmeyen karşıtları gibi.
camii= camisi yani Ayasofya camii, sultan Ahmet camii dersin ama "camiilerin" diyemezsin "camilerin" diyeceksin.
betonarme çağından evvel, etrafı duvarlarla çevrili büyük alanların üzerini kapatmak için iki yöntem vardı birincisi bina içinde kemerler oluşturarak düz bir çatı yapmak ki bu da arka akaya giden ve yan yana belki onlarca direkten oluşan bir sütunlar dizisine sebep oluyordu. misal:
ikinci yöntem ise, bu duvarların üzerine kubbe oturtmaktır. eğer yapınız çok büyükse bu ana kubbeyi yarım, çeyrek kubbeler ve payanda duvarları ile sağlama alırsınız. bu sayede ses sütunlar yüzünden kesilmez ve mekanın içi ferah bir görüntü kazanır misal: