80 lerin başları ve daha öncesinin jenerasyonu için gayet doğal bir hadise. yoktu evlerde bilgisayar, internet. çamaşır makinesi lükstü ve eve geldiği ilk zamanda çoluk çocuk meraklı gözlerle seyredilmişti.
yillar önce annem tatildeyken ilk kez camasir makinasini yalniz basima kullandigim bi denemede kendisinin bir saga bir sola tur attigini farketmistim ki bu acidan faydalidir.
devinimsel hareketleri izleme ve bundan zevk alma hastalığımsının bir koludur. akabininde çalışan vantilatör izleme,vs gibi eylemlerden haz alma durumunda adı hastalık olur ki kişi evet ben otistiğim diyebilmelidir.
evet ben otistiğim.*
mütevazi öğrenci evine 2. el çamaşır makinası satın alındığında ve bu makina surekli arıza çıkardığından dolayı uzun zaman çamaşır yıkanamadığı zamanlardan sonra tamir edilince sevinçten yapılan eylemdir.
tarih: mart 2005
yer: eskişehirdeki evim
eskişehire iş dolasyısı ile taşınılmış ve makul oranda maaş alınmaktadır. öğrencilik yeni bitmiştir ve para kazanmanın verdiği huşu ile artık bir çamaşır makinesi alma vakti gelmiştir. beyaz eşya bayine gidilir, işi görecek ve kullanımı basit bir makine alınır. teknik servis gelir, makinanın nasıl kullanıldığını anlatır ve giderler. çamaşır makinası ile başbaşa kalınmıştır. ocağa hemen çay konur. çay bir yandan demlenirken diğer yandan kirliler güzelce ayrılıp özenle makinanın içine yerleştirilir. sonra en pahalı deterjan ve kireç önleyicide yeteri miktarda konur. sandalye makinanın karşısına yerleştirilir. yeni demlenmiş tavşan kanından da bir bardak eklendikten sonra sehpa üzerine; sigara ve kültablası eşlik eder. artık makina çalışmaya başlar. bir yandan çay içi
lip, sigara keyifle tüttürülürken diğer yandan akla geçmişte giyinilen kirli çamaşırlar, yakası kirli gömlekler mazisi hatırlanır. hüzün ve neşe ile arasında kalır insan ve umutla bakar artık yarınına. *
dede bir günlüğüne torununa bakacaktır. 2-3 yaşlarındaki torun tv izlemek dışında pek bi canlılık belirtisi göstermez zaten, sabahtan akşama,yemek yerken bile gözleri tv dedir. çok zor bi görev diildir yani dedeninki. ancak birkaç saat sonra olan olur ve tv bozulur.o en düşük düzeyde canlılık belirtisi gösteren çocuk, gözüne sabun kaçmış yüz çocuğun ağlamasına bedel bir sesle yırtınmaya başlamıştır. dede naparsa yapsın susturamamaktadır.
birkaç sahne sonra çocuğun sustuğunu ve yine bi yere odaklandığını görürüz. dede renklileri makinaya atmış ve radyoyu açmıştır. ikisi de mutludur.
(çok güzel bir italyan filmiydi, adı neydi neydi?)
yurdum insanının malaklarından biri.t.v. mi lan bu öküz gibi bakıyon.bi sağa bi sola çeviriyo işte.sokakta kazı yapan iş makinasının başında toplanıp kazıya refakat eden insanın bi level ilersi...
vandal mimar ile ekseriyetle giriştiğimiz aktivite. ne zaman bir araya gelsek aşure kaşıklar ardından bir tatlı huzur bulabilmek için çamaşır makinesine hayvanlığımızdan üzerimize aşure döktüğümüz çamaşırlarımızı atarız. bu aktivite resmen bir şölen olabiliyor, bir kere onun çamaşırları döndürürken yaptığı hareketlere, suyu almasına bakarken insan hayat üzerine felsefeler üretebiliyor, katatonik bir bön bakma durumu yok yani. sonra vandal entel ve marjinal bir insan olduğu için kitap okuyor, böyle kafaya vurunca pekmez akıtan kalınlıkta, tırtığım için ben de okuyorum onunla birlikte. sayfaları çok hızlı çeviriyor, kesin okumuyor olm bu! şimdi farkettim!
neyse efendim, çamaşır makinesi belirli hareketlerini tekerrür ederken birden su boşaltıyor ya en çok o kısmı seviyorum. her seferinde ayrı bir heyecan duyuyorum. halbuki dakikalarını bile ezberlemişim. gördüğünüz gibi çamaşır makinesi izlemek sıradan bir iş, oluş değil, emek ister, sevgi ister.
bazen televizyon seyretmekten daha anlamlı bir eylem olabilir. ayrıca bordo bluzün solduğunu makineden çıkmadan farkedip, kendinize kızmaya daha önce başlayabilirsiniz.