şimdiye kadar gelmiş geçmiş en iyi flamenko sanatçısıdır. sesi sanki dudaklarının arasından değil yüreğinden çıkar. dinleyenin kalbini dağlar. maalesef 1992 yılında kanser yüzünden aramızdan ayrılmıştır. zamanında paco eşliğinde söylemiştir. son eşlikcisi tomatitodur. como el agua, soy gitano, verde que te quiero verde yorumladığı inanılmaz eserlerdir.
1992 yılında lenf kanserinden ölen flamenk müziğin unutulmazlarındandır. rosa maria'nın dinlenmesini tavsiye ederim. rahmetli paco de lucia'yla da sıkı dosttu.
como el agua adli parcasi ile hatirladigim, belki de paco de lucia nin bugunlere gelmesinde en buyuk etkenlerden birisi de olan, oldugu gun, ispanya da yas ilan edilmis, buyuk cante icracisi; flamenko sanatcisi. soy gitano adli parcasinin klibinde, bir parca da olsa, hayatindan kesitlere yer verilmistir.
flamenko tarihinin unutulmaz sanatçısıdır. flamenkonun hararetli karakterini sesiyle mükemmel bir şekilde yansıtmıştır. paco de lucia ile mükemmel bir ikili oluşturmuştur. flamenko, bugün bile onun yerini doldurabilecek kapasiteye ve potansiyele sahip bir cante yorumcusu bulamamıştır.
itiraf ediyorum ki tek bir şarkıyla üç ay boyunca oturup 'duende'yi tefekkür etmeme vesile olmuştur.
şarkı, 1987 paris konserinde çığırdığı "trititando de frio" idi ki, soğuktan dondum anlamına tekabül ediyordu ve bulerias makamında tomatio tarafından icra edilmişti.
günlerce düşündüm: camaron, şarkının sonunda "la vida la vida la vida es..." diye nida ederek gözyaşları içinde ayağa kalkıyordu. peki bu cümle bitseydi nasıl biterdi?
cevap aslında şarkıda gizliydi:
canto allegre este guapando
porque la vida se acava.
camaron, paco'nun şöhrete tırmanmasındaki en önemli faktörlerden biridir. sesi kaç oktav bilmiyorum, ama hayatımda bir şarkının içinde bu kadar inip çıkan adam görmedim. hatta tsm assolistleri bile dahil. diyeceğim o ki, gitarı bilmeyen biri bile ona eşlik edebilir ve sesini iyi takip ederse muhtemelen yanlış nota basmaz.
paco ile on yıl çalışmışlardı. sonra paco caza sarmış ve al di meola ile filan takılmıştı. camaron ise paco'nun öğrencilerinden tomatito ile yoluna devam etti. flamenkoya bas gitar soktu ve ketama gibi 90lı yıllarda ispanya müziğinin tanımı kabul edilen grupların tezahür etmesine önayak oldu. birçok geleneksel flamenkocu tarafından pure flamenco'dan saptığı için eleştirildi. ama kulak asmadı. ta ki 92 yılında lenf kanseri sebebiyle hayata veda edene kadar.
cenazesine yüz binden fazla kişi katılmıştı. barcelona'da yas ilan edildi. tvler yayın akışını kesti.
küçük karides dünyadan ayrılmıştı. bugün endülüs çingelelerinin sesi hala onun diskografisiyle dünyayı anarşik bir tekneyle turluyor. bana da uğradı.
hala birlikteyiz.
teşekkürler camaron.
şarkıları ve sesiyle ispanyolca bilmeyen, flamenko dan bihaber insanları bile gözyaşlarına boğduğuna tanık oldum. el duende yi şarkılarında yaşadım. huzur içinde uyusun...
yeryüzünde dinleyebileceğiniz en can acıtıcı ses. işte bu küçük karidesin sesidir. paco de lucia' nın vokal karşılığı gibidir ve birlikte 10 albümleri vardır.(ve paco 1991' e kadar nota okumayı bilmemektedir) tomatito ile çalışmaları da oldukça güzel.
karidesin sesinden duyabileceğiniz her şey müthiştir. bir kaşık soy gitano, bir kaşık como el agua dan sonra şurup şişesini tepenize dikmek isteği peydah olur. ve bir anda kendinizi endülüste elinizde kastanyetlerle bulursunuz. onlar çingene olmaktan gurur duyan çağımızın ozanlarıdır. gerçek anlamda çingene ruhunun ne olduğunu ve samimiyetini kavratır size.
üstelik dilini bilmediğiniz halde.
sadece 41 yaşında lenf kanserinden gitmiştir. 87 paris konserleri efsanedir. tomatito ile birlikte (gbkz: tiritando de frio) parçası şimdiye kadarki en başarılı buleiras yorumu olarak zikredilir. ve tabi bu konsere çıkmadan 5-10 dakika önce kanser olduğunu öğrenen karidesin şarkının sonunda ayağa kalkıp durmadan ''la vida'' diye haykırması insanın kalbini adeta mengene ile ezer. (bkz: la vida)
hani bazı manzaralar vardır, tarif edemezsiniz, anlatamazsınız. sadece görmek lazımdır.
bazı hisler vardır, anlatmaya hiçbir kelime yetmez. sadece ağzınızda garip bir tat bırakır.
camaron nasıl anlatılır bilmiyorum ama tanrı' nin bir lütfu demek hiç yanlış olmaz sanırım.
flamenko bir din olsaydı, camaron şüphesiz en büyük elçisi olurdu.