Cama iyice sokulmuş bakıyor öyle uzağa
Düşmüş gibi tuzağa
Kendime sarılıyorum der gibi
Gözleri her harbiden.net şeyden çok
Her şeyden çok bu koyuyo bana
Herkes geçiyor aynı yollardan
Tanıdığımız yok yukarılardan
inatla sarılacaksın sabredecek yaşayacaksın
Herkes geçiyor aynı yollardan
Tanıdığımız yok yukarılardan
Azmedeceksin azmedeceksin
Her gece görüyorum balkonda
Elinde sigarası gizli içiyor hızlı hızlı
Kendine darılıyor belli ki benzi safran sarı
Dünler durgun hayat aynı kan kırmızı
Herkes geçiyor aynı yollardan
Tanıdığımız yok yukarılardan
inatla sarılacaksın sabredecek yaşayacaksın
Herkes geçiyor aynı yollardan
Tanıdığımız yok yukarılardan
Azmedeceksin azmedeceksin
Azmedeceksin hazmedeceksin
her ülkede değişik seslerde kırıldığına şahit olduğum kumdan yapılan cisim.
evet sevgili yazarlar, eses taraftari porsuk canavari üşenmedi ve uzak diyarlara bu konuyu bizzat araştırmak için gitti.
lafı daha fazla uzatmadan elde ettiğim sonuçlarla sizleri başbaşa bırakayım.
amerikan camının kırılma efekti: şangıryankee
rus camının kırılma efekti: şangırovsky
suudi camının kırılma efekti: şangırallah
romanya camının kırılma efekti: şangırescu
bulgar camının kırılma efekti: şangırov
eski yugoslavya ülkelerindeki camların kırılma efektleri: şangırovic (bosna-hersek camının kırılma efekti şangır-hersek, bu yuzden sırp camları ile bosna camları ara sıra diplomatik krize girer)
japon camının kırılma efekti: şangırsony
azeri camının kırılma efekti: şangıraybalam
çin camının kırılma efekti: şangay
isveç camının kırılma efekti: şangırsson
alman camının kırılma efekti: şangzse
fransız camının kırılma efekti: şanreno
evet sonuçlar gerçekten inanılır gibi değil, kulaklarımıza inanamadık, ha bu arada türk camının kırılma efekti: cCc türk camı kırılmaz cCc.
250-300 yıllık bir kilisenin kırılan camlarını değiştirmek için gelen camcı; değiştirdiği camların alt kenar kalınlıklarının üst kenar kalınlıklarına göre çok yüksek olduğunu görmüş ve nedenini merak etmiş. bu merak, dönmüş-dolaşmış ve akademisyenlere kadar ulaşmış ve onlar da meraklanmışlar. konu incelenmiş, araştırılmış ve görülmüş ki; herkesin katı olarak bildiği cam, aslında bir akışkanmış.
en sevdiğim ağaçtır çam ağacı. gökyüzüne doğru uzadıkça uzar, iğneli yaprakları bulutları muzipçe patlatmak ister sanki. sararıp dökülen yaprakları üstünde yükseldiği zemini samandan bir yatak gibi sarmalar, zarif çıtırtıları duyulur üzerinde yürürken insan bu ottan yatağın.
yavruları miniciktir, çimenden daha bir açık yeşildir. birkaç ayda küçük bir yılbaşı ağacı gibi olur ağacın boyutu.
''anne, şimdi ben beş yaşındayım, yirmi yaşına basınca mı kozalak verecekler?''
10 senede kozalak vermeye başlar çam ağacı. kozalaklar yazın sonuna doğru esner, açılır ve lezzetli fıstıkları cömertçe yerlere bırakır. çocuklar heyecanlar kaptıkları taşları alır, ellerinin kömür karasına boyanmasına aldırış etmeksizin kırıp yerler fıstıkları.
''bir kavanoz da bana kır yavrum, dolmalık fıstık yaparım onları.''
ağaçlarım kesildi. çok üzgünüm. kesildi yüklemindeki pasif duruma gelince... kim kesti, neden kesti, bunun hikayesi ayrı terane, bahsetmek bile istemiyorum.
"inatla sarılacaksın sabredecek yaşayacaksın
herkes geçiyor aynı yollardan
tanıdığımız yok yukarılardan
azmedeceksin azmedeceksin
azmedeceksin hazmedeceksin.."