cam tavan sendromu

entry15 galeri0
    1.
  1. psikolojik sınırı ifade eden söz öbeğidir.

    Bilim adamları pirelerin farkli yukseklikte ziplayabildiklerini
    gorurler. Birkacini toplayip 30 cm yuksekligindeki bir cam fanusun icine
    koyarlar.
    Metal zemin isitilir. Sicaktan rahatsiz olan pireler ziplayarak
    kacmaya calisirlar ama baslarini tavandaki cama carparak duserler.
    Zemin de sicak oldugu icin tekrar ziplarlar, tekrar baslarini cama vururlar.
    Pireler camin ne oldugunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engelledigini
    anlamakta zorluk cekerler. Defalarca kafalarini cama vuran pireler
    sonunda o zeminde 30 santimden fazla zipla(ya)mamayi ogrenirler. Artik hepsinin 30 cm
    zıpladigi gorulunce deneyin ikinci asamasina gecilir ve tavandaki
    cam kaldirilir. Zemin tekrar isitilir. Tum pireler esit yukseklikte, 30 cm ziplarlar! Uzerlerinde cam engeli yoktur, daha yuksege ziplama imkanlari vardir ama buna hic cesaret edemezler. Kafalarini cama vura vura ogrendikleri bu sinirlayici 'hayat dersi'ne sadik halde yasarlar.

    Pirelerin isterlerse kacma imkanlari vardir ama kacamazlar. Cunku engel artik
    zihinlerindedir. Onlari sinirlayan dis engel (cam) kalkmistir ama kafalarindaki ic engel (burada 30cm'den fazla ziplanamaz inanci) varligini surdurmektedir.
    Bu deney canlilarin neyi basaramayacaklari ni nasıl ogrendiklerini
    gostermektedir. Bu pirelerin yasadiklarina 'cam tavan sendromu' denir. Bir insanin
    gelebilecegine inandigi en ust nokta, onun cam tavanidir. Cam tavaniniz hayallerinizin tavan yuksekligini gosterir. insan inandigina denktir. Yapabilecegini dusundugu kadardir.
    17 ...
  2. 2.
  3. şirketlerde yıllarca aileden birinin veya eski bir gediklinin altında çalışan elemanlarda görülür. cam kalkar ama farkedemezler. bir de bakmışlar yeni gelen biri zıplayıp gidivermiş.

    ayrıca (bkz: yengeç sepeti sendromu)
    1 ...
  4. 3.
  5. kimilerinin tavanına basıp yürür baskaları, herkes hayallerinin yüksekliği kadar yükselebilir ancak! coğunlukla unuturuz o tavanı; camdır, seffaftır, unutulmaya müsaittir ve sorarız niye diye hatta kıyaslarız neden ben değil de o yükseldi diye cünkü'dür cam tavan iste, soruların cevabıdır farkında olmayı becerebilene...
    *
    2 ...
  6. 4.
  7. öss'ye hazırlık sürecinde haftada bir sınıfa giren rehberlikçi insanlarının farklı örneklerle defalarca anlattığı sendromdur.
    1 ...
  8. 5.
  9. 6.
  10. --spoiler--

    Bir Şeyin imkânsız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkânsız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım etmek için çalışmaya başlar
    Dr. David J. Schwartz

    --spoiler--
    3 ...
  11. 7.
  12. cesaret herzaman cam tavanı kırmıştır.
    1 ...
  13. 8.
  14. cam tavan araba kullanmaya alismis kisinin metal tavanda daralmasi.
    1 ...
  15. 9.
  16. işyerlerinde kadınların çok çeşitli sebep ve koşullardan ötürü yükselebilecekleri/terfi edebilecekleri/farklı sorumluluklar alabilecekleri halde; kendi kendilerini engelledikleri savını ortaya koyan sosyo-psikolojik bir kuramdır.

    (bkz: glass ceiling theory)
    2 ...
  17. 10.
  18. dünyaya geldiğimiz andan itibaren neyi yapabileceğimiz ya da yapamayacağımız sürekli ebeveynlerimiz, öğretmenlerimiz, sonra amirlerimiz daha sonra da eşlerimiz ve kuşak çatışması yaşadığımız çocuklarımız tarafından tekrarlanıp durmuştur. Düzgün konuşmalıyız, oturmalıyız, Okumalıyız, adam olmalıyız... edepli ve karşı gelmeyen... Asilik asla yapmamalıyız, Bir sevgilimiz olmamalı, arkadaşlarımızla bir yerlere gitmemeliyiz, çünkü ne olur ne olmaz. Yüzücü olmamalıyız çünkü üşütürüz, artiz! olmamalıyız çünkü çok ayıp. "Aman bırak çocuğum sen onu kaldıramazsın, ben yaparım; sen onu beceremezsin." Ya da birileri ile sürekli kıyaslanarak onlar! kadar olamadığımız vurulmuştur yüzümüze. Bunlar bizi ve yaşamımızı yönlendiren "cam tavanlarımız" işte... kaderimizi belirlemiş, bizler de bu 30 santimlik yükseklikte yükselip alçalmışız yıllarca kafalarımızı vura vura... karşı koymamayı öğrendik kurallara uymayı da, başkaldırmamayı da.... Bu kalıplardan kaçıp kurtulabilecekken kıramadık zincirlerimizi aşamadık duvarları - setleri; zihinlerimizde kalıplaştırtığımız engelleri. Hayat dersimize hep sadık yaşadık. birçok şeyi yapamayacağımızı düşünerek adım atmaya cesaret edemedik, yerimizde saydık. Bazılarımız da cesur davranıp yel değirmenleri ile bile olsa savaşmaya kalkışmıştır. O cam tavanlarının üzerinden atlayarak özgürlüğü armağan etmişlerdir kendilerine. Özgürce yaşarken, başarılara imza atmışlar; attıkça da yeni başarılar kovalamıştır onları. Çünkü kendilerine inanmışlardır, başaracaklarına inanmışlardır. oysa ki aslında fanus içinde yaşamayı reddeden Kendimize olan inancımızı arttırarak tüm engelleri kaldırmak gerek.
    0 ...
  19. 11.
  20. bugün tekrar hatırladığımız sendromdur.

    açıklama: 26 sene boyunca kupa alamayan takım, 27 nci sene psikolojik olarak alamamaya yatkındır.
    0 ...
  21. 12.
  22. Psikolojide öğrenilmiş çaresizlik olarak geçer. Kişinin kendine koyduğu sınırın üzerine çıkamaması durumudur. Uzunca süre aynı şekilde çalışmış, sınırlarını zorlamamış kişiler kendi koydukları sınırlar kadar çıkabiliyorlar. Bu sendrom kişide yetersizlik duygusu uyandırıyor. işini iyi yapamamasına neden oluyor. Daha çok aile şirketlerinde, aileden olmayan çalışanlarda ve kadın yöneticilerde görülüyor.

    38 yaşında, çalışan bir kadın yönetici işinde mutsuzmuş. Görüşmelerde bu mutsuzluğun nedeni olarak 3 senedir aynı pozisyonda çalıştığı, patronunun onu takdir etmediği, yakında yeni görev dağılımlarının yapılacağı ve kendisinin bir üst pozisyona geçemeyeceğinden dolayı duyduğu sıkıntılar ortaya çıkmış. Zaman içinde asıl gerçeğin iş hayatı yüzünden ailesinden uzak kalması, çocuklarıyla yeterli zaman geçirememesinden üzüntü duyduğundan aslında kişinin kendisinin bu engeli yarattığı saptanmış.

    Çalışana cesaret vermek, özgüveni kazanmasını sağlamak bu sendromun oluşmasını engelleyebilir. Kendi yapabildiklerinin üzerine neler katabilir, alternatifler neler, bunlara bakmak gerekir. Bir başka öneri de yatay kariyer. Yani yukarı değil de yana doğru kariyeri geliştirmek, farklı beceriler kazanmak, alanını genişletmek bu tür sendromların oluşmasına engel olur.
    2 ...
  23. 13.
  24. 14.
  25. (bkz: glass ceiling syndrome)

    ilk kez 1978 yılında Marilyn Loden tarafından bir konferansta kullanılan tabir, özellikle kadınların iş yerlerinde maruz kaldıkları ayrımcılık sebebiyle, iş yerinde yükselmelerinin engellenmesini anlatmak için kullanılan bir benzetmedir. Benzetme zaman zaman azınlıklara mensup kişilere yönelik olarak da kullanılabilmektedir. benzetmenin çıkış noktası olan dramatik hikaye ise;

    Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir.

    Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.

    Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı “hayat dersi”ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkanları vardır ama kaçamazlar. Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösterir. işte buna “cam tavan sendromu” denir.

    ''Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır. Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir.''

    yahut psikoloji biliminde bilinen yaygın adıyla;

    (bkz: öğrenilmiş çaresizlik)

    ''Avrupa Komisyonu tarafından 2008’de yayınlanan rapora göre, AB üyesi ülkelerde kadınların saatlik kazancı erkeklere göre %17,5 daha düşüktür. Konuya ilişkin dünya genelinde ülkelerin durumunu gösteren “Cam Tavan Endeksi” isimli bir liste tutulmaktadır. Bu listeye göre, kadınlara iş yaşamında en az ayrımcılık uygulanan ülkeler izlanda, Norveç, isveç ve Finlandiya’dır. Türkiye bu listede 27. Sırada yer almaktadır. Ülkemize ilişkin veriler ayrıntılı incelendiğinde, kadınların erkeklere göre %20 daha az ücret aldığı görülmektedir. Ayrıca ülkemizin nüfusunun yaklaşık yarısı kadın olmasına rağmen, yönetici pozisyonların sadece %12,2’si kadınlar tarafından doldurulmaktadır.''
    27 ...
  26. 15.
  27. Kadınlar ile erkeklerin iş yerindeki farklılıklarına ''güya'' ışık tutulmaya çalışılmış.

    acaba kadınlar neden daha az maaş alıyor hiç düşündünüz mü sayın denyolar? çünkü iş yerine verdikleri emek oranında karşılığını alıyorlar. aynı ortamda bir kadın bir de erkek varsa ve o ortamda işi yapan kişiyi öldürmesi muhtemel bir görev varsa bu görev erkeğin oluyor. istisnasız hangi iş dalı olursa olsun, bu söylediğimin sağlamasını yapabilirsiniz. yahut vakit alan, fiziksel-psikolojik yorgunluğa sebep olan ve hatta olabilecek her türlü çalışma koşuluna erkekler gönderiliyor.

    son olarak en basitinden, öylesine içselleştirdiğiniz bir kavrama parmak basayım ki belki anlamaya çabalarsınız.
    bir yerde gece nöbeti varsa onu hep, sürekli, devamlı erkekler tutuyor. neden? aynı maaşı alan kadın evinde fosur fosur uyusun diye mi? eh öyleyse ya herro ya merro. ya az ücrete tabii olacaksın ya da her türlü işin peşinden sen de koşacaksın.

    neyse. demek ki araya kaynar da bir anda ataerkillikten anaerkilliğe evrilirsek, nazi zulümlerini mumla arayacak hale geleceğiz. hayırlısı bacımslar.

    not: ataerkillik hiç de işime gelmeyen bir durum. çünkü sırtıma binbir çeşit malca sorumluluk yüklüyor. imkanım olsa onu da havaya uçururum. belirtmek istedim.

    edit: az aşağıda boş yapılmış. ek mesai mi? yapma yahu. zorla mesaiye kalmak diye bir tabirden haberiniz var mı? bir iş yerinde nöbet tutulacaksa ve o iş yerinde bir erkek bir de kadın çalışıyorsa erkek zorla mesaiye kalıyor. bak ''zorla''.
    ha diğer taraftan, masabaşı oturan memur da daha az maaş almalıymış. arkadaşım, daha verdiğin örneğin absürtlüğünden haberin yok. biz diyoruz ki iki elma da bir liraya satılsın. sen çıkıp diyorsun ki yok armutlar niye bir buçuk lira. yani ne alaka? doktorsa doktor, marabaysa maraba kıyası yapılıyor burada. aynı iş yerinde, aynı sosyal haklara ve statüye sahip çalışanları kıyaslarken sırf demagoji yapmak için laf salatası hazırlamayın yahu. komik oluyor.

    daha da tartışmam. şu örneği veren bir şahısla niye zaman harcayayım ki?
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük