“Büyüklerin ellerinden
Küçüklerin gözlerinden
Suriye’nin toprağından
Bosna’nın bayrağından
Ebu Zer in yalnızlığından
Bilal-i Habeşi’nin ilk ezanından
Tarık bin Ziyad’ın kılıcından
Filistinli Cafer’in haykırışından
Gazze’nin gözyaşından öpüyoruz…
iyi bayramlar meleklerin şehri Gazze.
iyi bayramlar utancımız,açlığımız Afrika.
iyi bayramlar Ömer Muhtar’ın soylu çocukları.
iyi bayramlar acının, ölümün başkenti Hama.
iyi bayramlar Recep onbaşı,Salih uzman,er Mehmet.
iyi bayramlar kırılganlıklar,üzüntüler
iyi bayramlar ey Hüzün…”
Yani sen şu saatte bana yarılma teminatli upuzun saçma sapan bi anı okutacaksın, ben yarılmayıp seni eleştirince yeni nesil olacağım, benden çaldığın 3 dakika sana kar kalacak öyle mi?
kompleks sahibi, eleştiriye tahammülsüz, özeleştiri diye bir kelime muhtemelen henüz duymamış, her onbir yazanı yeni nesil sanan yedinci nesil ama hala yazmayı öğrenememiş yazar.
senin yürüdüğün yolları biz çizdik çiçek. Ben sana yazar olamassın demedim, saygılı bir yazar olamassın dedim. Nitekim de öyle oldu.
bu çocuğun sevilen kız için saç örmeyi öğrenmek gibi böyle uzun yazılarını okumak hoşuma giderdi. iyi bir kalemdi kendisi. kapatmış hesabını. yolu açık olsun ne diyelim.