bugün bilkent üniversitesinde denk geldiğim durumdur. eminim bir çok kişinin pek çok kere denk geldiği bir durum. insanlar fakülteye giriyor ve birisi çalılıkların içinde türbanını çıkartıyor.
olaya 2 açıdan yaklaşalım. 1) insani olarak 2) siyasi - sosyal boyutlarıyla. evet bugun birisinin sırf kıyafetinden dolayı okuma hakkının elinden alınması yahut, istediği kıyafetle istediği eğitimi alamaması insanlık haklarına uymaz. bir kişinin en temel hakkıdır başkalarına zarar vermeden ki serbestliği. başta bulunan bir kıyafetin * kimseye göründüğü ölçüde zararı yokttur.
lakin buraya kocaman bir ama ile devam edelim;
okulda türbanlı öğrenciler kendi aralarında türbansız öğrenciler kendi aralarında takılmaktadırlar. bu bile kutuplaşmanın en küçük resmine bir örnektir. mesele din meselesi değildir. mesele oradaki kıyafettir. çünkü türban takmayan öğrencilerden de bir çoğu dinine en az türban takanlar kadar bağlıdır. evet türban kişisel bir tercihtir. ama sorarım size ünivrsitesye, liseye türban takarak gelmek isteyen kaç kişinin özgür iradesidir bu? türban takanlar, takmayanlar şeklinde bir ayrımın olduğu yerde eşitlikten bahsedilebilir mi? laiklik ilkesi açıkça kimsenin dini veya mezhepi inançlarından dolayı kayırılmamasını/aşağılanmamasını ön görür. kamu alanlarına getirilen türban yasağı da bu nedenledir zaten. bugün bir öğrencinin sırf türban taktı diye kayırlırmayacağı yahut tam tersine hak etmediği notlar alacağının bir garantisi var mıdır? yoktur.
o zaman cevap bellidir. kamu alanlarında kıyafet sınırlamasını getiren kanun koyucu bireyi değil toplumu düşünür. zaten sosyal devletin, jandarma devletten farkı budur. önemli olan toplum menfaatidir, birey menfaati değil. kimse giyimiyle inançlarını açık etmez böylelikle doğabilecek eşitsizlik sınırlanmış olur.
Din ve vicdan hürriyeti olduğu söylenen ülkemizde malesef sırf başındaki 1-2 metrelik bir kumaş parçasından dolayı birçok baskıya maruz kalan hatta bu kumaş parçasını kullandığı için eğitim görmesine bile izin verilmeyen kızdır...
