"Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun; Kuşların çiçeklerin diyarı olsun. Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun. Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun. Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun; Olursa bir şikâyet ölümden olsun."
Her ne kadar şiirlerindeki ölüm korkusuyla bilinse de aslında tamamen hayat aşığı bir şairdir. Ölüm korkusu ise bu yaşama arzusunun baskın olmasından gelir.
Şiirlerinde bu temaları işlemesinin altında acı olaylar yatmaktadır. Cahit Sıtkı, almanya'da tedavi gördüğü sıralarda ikinci dünya savaşı başlamış ve kendisinin bulunduğu şehri rus uçakları bombalamaya başlamıştır. insanlarla birlikte bombardımandan kaçmak için isviçre'nin bir kasabasına doğru uzun ve zorunlu bir yolculuğa çıkar. Bu yolda savaş sebebiyle ölmüş ve sağda solda kalmış bir çok ceset görür. Bu görüntü bilinçaltına o kadar işler ki hayattan ayrılma fikri ona çok ürkütücü gelmeye başlar. "her mihnet kabulüm yeter ki, gün eksilmesin penceremden." Satırları sanat anlayışını özetler niteliktedir artık.
Ne şairane mevsimdi eskiden sonbahar
Bahçeleri talan eden bir deli rüzgardı
Kırılan dal düşen yaprak şaşkın uçan kuşlar
Eskiden sonbaharın bir güzelliği vardı
Gel gör ki Atatürk'ün ölümünden bu yana
Sonbahar dahi bir tuhaf bir başka geliyor
Vatan gerçeklerini hatırlatıp insana
Türk yüreklerimizi burka burka geliyor
abbas adında güzel bir şiiri vardır, ne vakit karşıma çıksa içimi yakar. hikayesi de ilginçtir ya, onu da bir ara yazacağım.
--spoiler--
Haydi abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalp ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber Sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan..
--spoiler--
korkarım felekte bir gün
bir bayram yemeğinde
anam, babam gibi kardeşlerim de
en güzel dalgınlığında ömrün
beni gurbette sanıp
keşke gelseydi bu bayram diyecekler
ve birdenbire yürekler
aynı acıyla yanıp
hepsinin gözleri yaşaracak
öldüğümü hatırlayarak.
türk edebiyatının en önemli şairlerinden birisidir. herkes onu otuz bes yas siiriyle tanır. ancak bence en güzel şiiri desem ki dir...
desem ki
desem ki vakitlerden bir nisan aksamıdır
ruzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
ormanların en kuytusunu sende gormekteyim
senden kopardım ciceklerin en solmazını
toprakların en bereketlisini sende sürdüm
sende tattım yemislerin cümlesini
desem ki sen benim icin,
hava kadar lazım,
ekmek kadar mubarek,
su gibi aziz bir seysin;
nimettensin, nimettensin.
desem ki...
inan bana sevgilim inan
evimde senliksin bahcemde bahar
ve soframda en eski sarap
bırak ben soyleyeyim guzelligini,
ruzgarla nehirlerle, kuslarla beraber.
gunlerden sonra bir gun,
sayet sesimi farkedemezsen
ruzgarların nehirlerin ku$ların sesinden,
bil ki ölmü$süm.
fakat yine uzulme musterih ol
kabirde böceklere ezberletirim guzelligini
ve neden sonra
tekrar duyduğun gün sesimi gok kubbede
hatırla ki mahser günüdür
ortalığa dusmusum seni arıyorum
4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır'da Camiikebir mahallesinde doğmuş, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)'da ölmüş olan önemli şairlerimizdendir. Asıl adı "Hüseyin Cahit" tir. Mezarı Ankara'dadır.