Ben bu dünyaya yanlış gelmiş olacağım ben
Ben öyle her insandan, o kadar uzağım ben
Yine bu gözlerimdir okşanacak şey arar
Yoksa içimde başka bir dünya hasreti var
Uyanır gibi birden bir korkulu rüyadan
O içimden sevdiğim, benim olan dünyadan
Bir ses bana: 'Gel! ' dese, ben o sesi işitsem
Kimsecikler duymadan bir kapı açıp gitsem
Sen ölümden o kadar kork tırs bi dünya şiir yaz ölümle alakalı sonra gel 46 yaşında öl. Bu mu lan adalet!? dedirten insan.
Ayrıca kendisi lise yıllarında bir gün havanın güzel olaması sebebiylen derse girmemiş ve bahçede çimenlere uzanıp sigara tüttürürkene müdür yardımcısı yanaşmış "oo cahit derse girmedin mi" diye sormuş ve aldığı cevap ,ya hocam bu havada derse mi girilir, tarzında olmuş. Bu olayı okuyuşumun ardından kendisine hayranlıgım bi kat artan çok güzel değerli şiirleri bünyesinde üretmiş ve barındırmış şair.
bugün hava güzel şiirinde güzelliklerden neşeden bahsederken bir anda nasıl olduysa ölümle bitirmiş şairdir. ölüm onun için ne demekti bilinmez ama ölümden korktuğu ve benden uzak ol dercesine ondan bahsettiği aşikardır. kendisi benim için bir rehber bir öğretmen olmuştur şiirleriyle. ah be var mıydı 46'sında verim çağında bizleri türk şiirini böyle boynu bükük bırakmak.
--spoiler--
bugün hava güzel,
bugün içim içime sığmıyor.
annemden mektup aldım,
memlekette gibiyim.
allaha çok şükür karnım tok;
elimi uzatsam kahve fincanı dudaklarımdadır.
kuşlar kaçmıyor benden;
bir güvercin kanadında okşuyorum
göklerin maviliğini.
serçelerin cıvıltısıyla siniyor içime
ağaçların yeşilliği.
bulutların ipek gölgesi
çocukların yüzünde hışırdıyor.
çember çeviriyorum çocuklarla beraber
elime çember almadan.
düşüncelerimi nura garkeden güneşe sor,
bu nisan rüzgarı da şahadet eder,
bütün insanları kardeş biliyorum,
cümlenin sağlığına duacıyım.
şayet ölürsem,
helallaşmaya vakit kalmadan,
hatırdan çıkarmayın beni;
dünyaya benden selam olsun,
her nefes alıp verişiniz.
--spoiler--
bir de şu vardır ki anlatmadan geçmek olmaz. abbas şiirini doktor kendisine "cahit bey çok fazla içki ve sigara içiyorsunuz. gündüzleri dahi içki içiyorsunuz bari akşamları için." demesi üzerine yazmıştır. bir de şu vardır ki 2. dünya savaşı sırasında viyana'dan istanbula'a bisikletle gelmiştir. ne alem adammış vesselam.
''haydi abbas vakit tamam, akşam diyordun işte oldu akşam'' der üstad. Sonra devam eder; ''Kur bakalım çilingir soframızı, Dinsin artık bu kalp ağrısı.''
bu sabah hava berrak;
bu sabah her şey billurdan gibi.
gök masmavi bu sabah,
güzel şeyler düşünelim diye.
yemyeşil oluvermiş ağaçlar,
bulutlara hayretinden.
ışıldıyor kanat seslerinde kuşların
ilk uçtukları günün altın sevinci.
karlı dağlardır sefere çıkmış,
vadideki suyun şırıltısında.
ben gülüm, ben karanfil, ben de yasemin diyor,
renk renk kokularla çiçekler,
sahiplerinden memnun evlerin bahçelerinde.
boy boy insan gölgeleri kımıldar
güneşi içmiş kaldırımlarda.
belli adım atışlarından,
içlerinden geçen şey.
bütün erkekler delikanlı,
bütün kadınlar genç kız,
fikrinde refah,
hastalarında sağlık.
sorulsa çocuk bahçesidir derim,
karşı bayırdaki mezarlık.
bu sabah hava berrak,
bu sabah her şey billurdan gibi.
4 ekim 1910 diyarbakır doğumlu. edebiyata tutkunluğu 19 yaşında başlamış bunu ailesine yazdığı bir mektupla anlarız: "benim de çizilmiş bir mefkurem var!" der.
"bir şey yapmak, ölmez, yıkılmaz bir eser ortaya çıkarmak..." amacı olmuştur.
ardında bir şeyler bırakma isteği ziya osman saba'nın desteğiyle hız kazanmıştır. muhib dergiisinde ilk şiiri yayınlanır.
gs lisesi'nin yayınladığı akademi dergisinde de şiirleri basılır.
siyasal bilimlerde okuduğu yıllarda uzak bir iklimde şiirini yazar. peyami safa "bugünkü türk şiiri" makalesinde ondan övgüyle bahseder. o nedenle ömrümde sükut adlı şiir kitabını cahit sıtkı, peyami safa'ya ithaf eder.
sembolist fransız şairlerine hayrandır. sıla, kuşlar, sulh bir hatıra oldu, bugün hava güzel, desem ki; fransa günlerinde yazılmış şiirleridir.
askerlik dönemi şiirleri daha berraktır. abbas o dönemin şiiridir. rahat bir askerlik geçirmesi şiirlerine yansımıştır.
aşk serüvenlerine kapılıp gitmiştir. tek taraflıi melankolik aşklar yaşar. sıkılgan bir yapııs vardır, utangaçtır. tek açıldığı sevgili "beşiktaşlı sevgili" adıyla tanıttığıdır. ama onla da mutlu sona ulaşamamıştır. ilk sevgili olarak tanımlar ve ondan hep bahseder. uçtu uçtu şiirnde biile ondan söz eder.
1951 sonrasında artık durulmuş, avare yaşamı bırakmıştır. bunun en büyük nedeni cavide tınaz ile evllenmesidir.
ama evliliğinde 2.5 yıl sonra felç olmuş, konuşamaz hale gelmiştir.
12 ekim 1956'da ölümden bir şeyler umarak hayata veda etmiiştir.
1933 ilk şiir kitabı: sükut (23 şiir)
1933-46 ikinci şiir kitabıı: otuz beş yaş (108 şiir)
3 şiir kitabı: düşten güzel (34 şiir)
4. şiir kitabı: sonrası
garip akımının ilkelerine aynen katılmamakla birlikte, onların sanat anlayışlarına katılmış cumhuriyet dönemi şairidir. şiirlerine karamsarlığını, korkularını ve özlemlerini yansıtır. 1946 yılında yapılan bir şiir yarışmasında 'otuz beş yaş' şiiriyle birincilik ödülü almıştır. kitapları: otuz beş yaş, düşten güzel, sonrası, ömrümde sükut.
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem ki...
inan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.
galatasaray lisesi'nde okumuştur.
sevgilisi olmadığından arkadaşlarını, kendine yazdığı mükemmel aşk mektuplarıyla kandırmıştır.
ölümden korkmuş, yatalak olsam yine de yaşasam demiş ve ömrünün son iki yılını yatalak olarak geçirmiştir.
kara sevda şiiri harikadır.
bir kere sevdaya tutulmaya gör;
ateşlere yandığının resmidir.
aşık dediğin, mecnun misali kör;
ne bilsin alemde ne mevsimidir.
dünya bir yana, o hayal bir yana;
bir meşaledir pervaneyim ona.
altında bir ömür döne dolana
ağladığım yer penceresi midir?
bir köşeye mahzun çekilen için,
yemekten içmekten kesilen için,
sensiz uykuyu haram bilen için,
ayrılık ölümün diğer ismidir.
Cahit Sıtkı Tarancı, (d. 4 Ekim 1910, Diyarbakır - ö. 13 Ekim 1956, Viyana). Şair. Melankoli yüklü dizeleri ile tanınmış, "Otuz Beş Yaş" şiiri ile özdeşleşmiştir.
ilkokulu Diyarbakır'da bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi'nde okudu. Asıl adı Hüseyin Cahit'tir. Fransızca çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarmê'yi özümsedi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris'te yaptı. ikinci Dünya Savaşının çıkması üzerine okulunu tamamlayamadan yurda döndü. 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı. Anadolu Ajansı ve Çevirme Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. 1953 yılında, genç yaşta ağır bir hastalığa yakalandı. 1956 yılında tedavi için Avrupa'ya götürüldü; fakat iyileşemedi. Aynı yıl Viyana'da öldü.
'Sanat için sanat' ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.
Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.
Ölümünden sonra yayınlanan eserleri şunlardır :
Şiir Kitapları:
* Ömrümde Sükût (1933),
* Otuz Beş Yaş (1946),
* Düşten Güzel (1952).
* Sonrası (1957).
Çeşitli gazetelerde tefrika edilen hikâyeleri 1976 yılında yayınlandı. Ayrıca mektupları da "Ziya'ya Mektuplar" (1957) başlığı altında kitaplaştırıldı.
Yaş otuzbeş yolun yarısı eder demiş, kırkaltı yaşında hayata gözlerini yummuştur.
Şiirlerinde aşk, ölüm korkusunun yanı sıra yaşama sevinci de hakimdir.
şair olmak böyle birşey olsa gerek dedirten büyük üstad. otuzbeş yaş isimli şiir kitabı okunmaya değer bir eserdir. Ölüme dair şiirleri apayrı bit tat ile sunmuşdur bizlere. Yalnızlık şiirleri ise herkesi yalnızlıkları ile bütünleştirmiştir.
Geniş, siyah gölgesi hayatımı kaplayan,
Tepemde kanat germiş bir kartaldır yalnızlık.
Kalp çarpıntılarıyla günleri hesaplayan
Bir benim, benim olan bir masaldır yalnızlık.
Gördüm yapraklarımın bir bir döküldüğünü,
Baharda yaşamanın bilmedim nedir tadı.
Gemi yüzü görmeyen bir limanın hüznünü
Kimsesiz gönlüm kadar hiçbir gönül duymadı.
Bir ayna parçasından başka beni kim anlar,
Bir mum gibi erirken bu bitmeyen düğünde?
Bir kardeş tesellisi verir bana aynalar;
Aynalar da olmasa işim ne yeryüzünde?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim.
Bir kere doğurdunsa sonra niçin büyüttün?
Kundakta beşikte de bir zahmetim mi vardı?
Koynundan niçin attın yavrunu bütün bütün.
Bilmiyor muydun ki o yalnızlıktan korkardı?
Sütünden tatlı mıdır anne sanki bu hayat?
Bana sorsana anne yaşamak bir hüner mi?
El aç yalvar gündüze geceye boyun uzat
Bu uğurda bir ömür çürütmeye değer mi?
Karnında yaşıyordum kafiydi saadetim
Anne istemiyordum ne tacı ne sarayı
Anne karnında fazla yaramazlık mı ettim?
Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?