cahit külebi

entry73 galeri3
    47.
  1. "Şu dünya güzelim dünya
    Tıkır tıkır işliyor,
    insanlar insanlar insanlar
    Neden böyle çekişir durur?
    Aklım ermiyor."
    3 ...
  2. 46.
  3. iğrendim senin gidişinden
    iğrendim
    günlerin kepaze birbirinden
    kışların soğuk, yazların sıcak
    insan nerdeyse
    nerdeyse
    öyle güzel günlerin var olduğuna inanmayacak

    neden kadınlar böyle sıcak
    neden kadınlar böyle taze
    yaz gelince basmalar giyerler
    sade

    ben yine çocukları severim
    bütün kadınlardan ziyade

    nasıl sevmezsin arkadaşları
    türkü söylerken
    nasıl sevmezsin tarlaları
    yeşerirken

    artık ne pencerem var seni koyacak
    ne masam
    sevgilim de yok bu şehirde
    çiçek seni alıp ne yapsam

    havalar güzel gidiyor
    sen de çiçek açtın erkenden
    küçük zerdali ağacım
    aklın ermeden

    o kadar çaldı ki yürekten
    türküler aşındırdı kavalı

    her gece gökte bir küçük yıldız
    seninleyim diye el eder
    ne onun uzaklığı azalır
    ne benim içimdeki kederler

    bir kurşundur umut
    attığın yere gitmez

    sevgi dediğimiz yalvaç olmaktır
    arınmaktır bütün kötülüklerden
    yıldız ırmakları akan gözlerden
    toprak bir testiyi doldurmaktır

    istanbul’dan bir yar sevdim
    adamı günaha sokar

    sevdamız kayboldu zamanlarda
    dişi ceylanla erkek ceylan
    ayrı yönlere koşar gider
    bir sevişmek kaldı romanlarda.
    0 ...
  4. 45.
  5. bilinmeyen şiirinin parantezlerinden emekli olduğuma inandıran şairdir. O parantezlerin her birinde gizlenmiş gerçek vardır. Bu yüzdendir bilinmezliği...

    O ki bardağa dökülen seraptır
    (Bal yoğunluğundadır, sıcaktır, ışıktır)
    O ki sabah erken, bir bahçedir
    (Çayır kokusudur, serinliktir, muttur)
    O ki esen yeldir kar erirken
    (Çiğdemdir, ağaç çiçeğidir, okşayıştır)
    O ki içilen sudur kana kana
    (Özlemdir, doymayıştır, kardeştir)
    O ki bir yüce ırmaktır akar
    (Ürküntüdür, baş dönmesidir, gidiştir)
    O ki maviliği belirsiz denizdir
    (Buğulanmadır, düştür, sevmekte ölümdür)
    O ki bir ince kızdır ak tenli
    (Yaşamdır, umuttur, gözyaşıdır)
    9 ...
  6. 44.
  7. gayrımilli eğitim bakanlığı tarafından sansürlenen şairimiz.

    yuh artık be! yuhhh!
    2 ...
  8. 43.
  9. biraz önce istanbul şiiriyle ilgili bir şeyler yazdıktan sonra kendisi hakkında da bir şeyler yazacaktım sonra facebookta şu habere rastladım: "Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, John Steinbeck, Edip Cansever, Melih Cevdet Anday ve en son haber Cahit Külebi ve Hikaye şiiri de üç nokta kervanına katılmış, buyurun haberi:

    Milli Eğitim Bakanlı tarafından hazırlanan edebiyat kitabında Cahit Külebi’nin “Benim doğduğum köylerde / kuzey rüzgârları eserdi / ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır / öp biraz!" dizeleri silinerek, yerine (…) üç nokta konuldu.

    Milli Eğitim Bakanlı tarafından lise 9’uncu sınıflarda okutulan Türk Edebiyatı kitabında Cahit Külebi’nin en fazla bilinen şiirlerinden “Hikâye” de sansüre uğradı. Daha önce de “Fareler ve insanlar” ile “Şeker Portakalı” kitapları sakıncalı bulunmuş, Yunus Emre, Kaygusuz Abdal, Edip Cansever gibi Türk edebiyatının önde gelen şairlerinin şiirleri de makaslanmıştı.

    Onur Caymaz’ın bilgicagı.com sitesindeki haberine göre, bu sefer Cahit Külebi’nin “Hikâye” şiiri lise kitaplarında sansüre uğradı. 9’uncu sınıflarda okutulan ve editörlüğü Dr. Sakin Öner’in yaptığı ders kitabında Külebi’nin “Benim doğduğum köylerde / kuzey rüzgârları eserdi / ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır / öp biraz!" dizeleri silinerek, yerine (…) üç nokta konuldu.

    Cahit Külebi'nin şiirinin tamamı şöyleydi:

    Hikâye

    Senin dudakların pembe
    Ellerin beyaz,
    Al tut ellerimi bebek
    Tut biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Ceviz ağaçları yoktu,
    Ben bu yüzden serinliğe hasretim
    Okşa biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Buğday tarlaları yoktu,
    Dağıt saçlarını bebek
    Savur biraz!

    Benim doğduğum köyleri
    Akşamları eşkıyalar basardı.
    Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    Konuş biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Kuzey rüzgârları eserdi,
    Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
    Öp biraz!

    Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
    Benim doğduğum köyler de güzeldi,
    Sen de anlat doğduğun yerleri,
    Anlat biraz!"
    bütün bu sansür işlerinin aslında bir şaka olduğunu düşünmek istiyorum, bu nedir ya? şiirlerden dizeleri çıkarmak gibi gerzek bir iş daha olabilir mi? şiir dili yücelten bir şeydir efendiler, siz şiirlerin dizelerini kafanıza göre çıkararak çocuklara iyilik etmiyorsunuz onları şiir gibi en yüce dil işleme sanatının nimetlerinden mahrum bırakıyorsunuz. bu kaçıncı? nereye kadar devam edeceksiniz? şiir yazmayı ve okumayı yasaklayana kadar gidecek mi bu iş?
    2 ...
  10. 43.
  11. Senin oturduğun şehirde
    Gökyüzü mavidir benimkinden,
    Çiçekler daha taze
    Kuşlar bile güzeldir birbirinden.

    Cahit KÜLEBi
    0 ...
  12. 42.
  13. Kamyonlar kavun taşır ve ben
    Boyuna onu düşünürdüm,
    Kamyonlar kavun taşır ve ben
    Boyuna onu düşünürdüm,
    Niksar'da evimizdeyken
    Küçük bir serçe kadar hürdüm.

    Sonra âlem değişiverdi
    Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
    Sonra âlem değişiverdi
    Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak.
    Mevsimler ne çabuk geçiverdi
    Unutmak, unutmak, unutmak.

    Anladım bu şehir başkadır
    Herkes beni aldattı gitti,
    Anladım bu şehir başkadır
    Herkes beni aldattı gitti,
    Yine kamyonlar kavun taşır
    Fakat içimde şarkı bitti.
    0 ...
  14. 41.
  15. ''Sen yokken gittim
    Korkularımın üstüne
    Hiç ardıma bakmadım
    Gümüş şiirler yazdım sen yokken
    Çok yangın çıktı yüreğimde
    Küllerini bile savurmadım
    Irak denizlerin fırtınasıydım
    Uzak iklimlerin sert rüzgarları
    Kulaçlarken denizinde gurbeti
    Kanlı savaşlarım,
    Belalı sevdalarım olmadı hiç
    Ama hep sustum,
    Hep ağladım, hep yandım sen yokken.
    Bekliyorum dönüşünü yeniden,
    Bir gelsen,
    Hayatın önünden alsan beni
    Bir gelsen,
    Sellerin önünden alsan beni
    Bir gelsen,
    Ölümlü düşlerimden alsan beni.

    Çok durdum güneşe karşı bir başıma
    Savrulurdum rüzgarlarında sensizlik denizinin
    Sen yokken,
    Az dolaşmadım gönlümün kuytularında
    Üşüyen karanfilim şimdi buruşuk parmaklarda
    Bir kırağı ayazıydım gecenin kollarında
    Zifirlerinde sadece ben üşürdüm.
    Hiç aldırmadım esen rüzgara
    Hiç dinlenmiş bir yürekle çıkmadım ortaya
    Yinede hiç yıkılmadım giden trenlerin ardından
    Ama bütün yangınlar beni yaktı önce
    Hep ortasında kaldım vurgunların
    Vurgun nedir ki? deme
    Bir babanın serzenişi nasılsa öyle
    Bayrakları indirilmiş,
    Bozguna uğramış bir hisardım sen yokken
    Hep sustum,
    Hep yandım, hep ağladım sen yokken.
    Bir gelsen,
    Yangınlardan alsan beni,
    Bir gelsen,
    Dünyalarımdan alsan beni,
    Bir gelsen,
    Şafaksız gecelerden alsan beni,
    Ama ne zaman gelsen,
    Akşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni.''

    (bkz: sen yokken).
    0 ...
  16. 40.
  17. Gözlerin gözlerime değince su katılıyor rakıya,
    Ülkeler de kadınlara benziyor,
    Başlıyor yansımaya.
    2 ...
  18. 39.
  19. şiirlerini genel olarak beğenmediğim ama çoğu şiirinde son iki dizede çok şeyler anlatan şair.
    1 ...
  20. 38.
  21. "
    izmir'in denizi kız
    kızı deniz
    sokakları hem kız
    hem deniz kokar!
    "

    dizelerinin sahibi.
    2 ...
  22. 37.
  23. yeşeren otlar kitabından bir istanbul şiiri:

    Şimdi Istanbuldan uzakta
    Istanbulu yaşamak ne hoş.
    Al başını deli düşünce
    Atlar gibi başı boş.

    Önce çık Köprü ye Haydarpaşa dan
    Köprüde kadınlar hoş.
    Etekleri rüzgarla kardeş
    Gözlerinde balıklar sarhoş

    Sonra Laleli ye tramvaylar
    Ağzına kadar dolmuş.
    Git bakalım, bulacak mısın
    Gençliğini ne olmuş?

    Küçük haberci bulut, sen
    Yosunlar kadar mayhoş
    Kızları hatırlatma şimdi
    Bir varmış, bir yokmuş.
    1 ...
  24. 36.
  25. KAYıP SEVDA

    bir yandan türkü söyler.
    Bir yandan yürür ağlıyarak,
    Sevdası rüzgâr gibi iter
    Dere boyunca yalnayak.

    Nilüferler gibi solgun Ophelia!
    Yanaklarına yapışır saçları.
    Açılır etekleri suyun yüzünde,
    Seyrederdi söğüt ağaçları.

    insan kalbi o zamanlar da vardı
    Daha küçüktü, daha kırmızıydı ama şimdikinden
    Kopardılar kalbini Ophelia'nın
    Nilüferler gibi sarardı.

    Şimdi de kızlar sokaklarda,
    Minnacık eller, ayaklar, saçlar.
    Ama nerde onlar, nerde Ophelia
    Nerde evvel zaman içindeki aşklar.

    Sevdamız kayboldu zamanlarda.
    Dişi ceylânla erkek ceylân
    Ayrı yönlere koşar gider.
    Bir sevişmek kaldı romanlarda.
    1 ...
  26. 35.
  27. HiKÂYE

    Senin dudakların pembe
    Ellerin beyaz,
    Al tut ellerimi bebek
    Tut biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Ceviz ağaçları yoktu,
    Ben bu yüzden serinliğe hasretim
    Okşa biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Buğday tarlaları yoktu,
    Dağıt saçlarını bebek
    Savur biraz!

    Benim doğduğum köyleri
    Akşamları eşkıyalar basardı.
    Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    Konuş biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Kuzey rüzgârları eserdi,
    Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
    Öp biraz!

    Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
    Benim doğduğum köyler de güzeldi,
    Sen de anlat doğduğun yerleri,
    Anlat biraz!
    0 ...
  28. 34.
  29. ismail yk'dan daha iyi sözler yazamayan amatör şair.

    edit: kaç sattı lan cahit külebi söyleyin bana!
    bak ismail yk'ya! 500.000 sattı adam 500.000 ya.
    0 ...
  30. 33.
  31. Bir gece habersiz bize geL... MerdivenLer gıcırdamasın. ÖyLe yorgunum ki hiç sorma... Sen haLimden anLarsın... SabahLara kadar oturup konuşaLım, kimse duymasın... Mavi bir gökyüzümüz oLsun, kanatLarımıza dokunarak uçaLım... insanLardan buz gibi soğudum... işte sen varsın... ÖyLe haLsizim ki hiç sorma... AnLarsın...
    0 ...
  32. 32.
  33. yirminci yüzyılın ilk yarısı

    Ölüm çağı oldu
    Zulüm çağı oldu
    Yalan çağı oldu.

    Yirminci yüzyıl insanları;
    Asıp kestiler,
    Kesip biçtiler,
    Tepeler gibi ölü yığıp,
    Deryalar gibi kan içtiler.
    Çocukları ağlattılar,
    Kadınların ırzına geçtiler.
    Yirminci yüzyıl, insanların
    Ağlamasın da kimler ağlasın!
    1 ...
  34. 31.
  35. temmuz

    vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak
    saat üçe doğru bir temmuz gününde,
    yani beni düşüneceksin, ya da bir başkasını
    gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
    incecik parmakların saçlarının içinde.

    o zaman kim bilir ben nerde olurum?
    vücudum çıra gibi tutuştu tutuşacak.
    bir kahveye de gidip oturamam
    dost yüzünden, ağaç gölgesinden, senden uzak.

    aklına eserse çık gel evinden
    güneşin sıcaklığını, rüzgarın kokusunu
    anasının memesi gibi emsin derin,
    bacakların görünsün basma eteklerinden.

    boş, dünyanın güzelliği de boş
    arkadaşlar da, hayal kurmak da boş, düşünceler de
    vücudun çıra gibi tutuştu tutuşacak,
    gülecek, konuşacak, dinleyeceksin
    saat üçe doğru bir temmuz gününde.
    1 ...
  36. 30.
  37. hikaye adlı şiiri *bir yakarıştır:

    senin dudakların pembe
    ellerin beyaz,
    al tut ellerimi bebek
    tut biraz!

    benim doğduğum köylerde
    ceviz ağaçları yoktu,
    ben bu yüzden serinliğe hasretim
    okşa biraz!

    benim doğduğum köylerde
    buğday tarlaları yoktu,
    dağıt saçlarını bebek
    savur biraz!

    benim doğduğum köyleri
    akşamları eşkıyalar basardı.
    ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    konuş biraz!

    benim doğduğum köylerde
    insanlar gülmesini bilmezdi,
    ben bu yüzden böyle naçar kalmışım
    gül biraz!

    benim doğduğum köylerde
    kuzey rüzgârları eserdi,
    hep bu yüzden dudaklarım çatlaktır
    öp biraz!

    sen türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
    benim doğduğum köyler de güzeldi
    sen de anlat doğduğun yerleri,
    anlat biraz!
    3 ...
  38. 29.
  39. tekerleği şiire kattığını söyleyen tokatlı şair..
    0 ...
  40. 28.
  41. ilkokul kitaplarindaki siirlerindenmi dir nedir, icime huzur vermis olan büyük sair.
    0 ...
  42. 27.
  43. Tek bildiğim ve içimde yer etmiş o şiirin yazarı.

    BEBEK
    Senin dudakların pembe
    Ellerin beyaz
    Al tut ellerimi bebek
    Tut biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Ceviz Ağaçları yoktu,
    Ben bu yüzden serinliğe hasretim
    Okşa biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Buğday tarlaları yoktu,
    Dağıt saçlarını bebek
    Savur biraz!

    Benim doğduğum köyleri
    Akşamları eşkiyalar basardı.
    Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem
    Konuş biraz!

    Benim doğduğum köylerde
    Şimal rüzgarları eserdi,
    Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır
    Öp biraz!

    Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin!
    Benim doğduğum köyler de güzeldi,
    Sen de anlat doğduğun yerleri,
    Anlat biraz!
    4 ...
  44. 26.
  45. cumhuriyet devri türk şiirinde anadolu konusunda uzman sayılabilecek seviyede bilgi sahibi olan birisi olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Anadolu'yu cahit Külebi kadar içten, sıcak, samimi ve lirik anlatan başka bir şair yoktur. bu yönüyle çoğu şaire de örnek olmuştur. taşradan çıkıp kentsoylu şairler arasına karışan hangi şair onun kadar anadolu kokabilir ki?
    1 ...
  46. 25.
  47. SiVAS YOLLARINDA

    Sıvas yollarında geceleri
    Katar katar kağnılar gider
    Tekerleri meşeden.
    Ağız dil vermeyen köylüler
    Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler?
    Ağır ağır kağnılar gider
    Sıvas yollarında geceleri.

    Ne, yıldızlar kaynaşır gökyüzünde,
    Ne, sevdayla dolar taşar gönüller,
    Bir rüzgâr eser ki bıçak gibi
    El ayak şişer.
    Sıvas yollarında geceleri
    Ağır ağır kağnılar gider.

    Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider
    Toz duman içinde,
    Şavkı vurur yollara,
    Arabalar dağılır şoförler söver,
    Sıvas yollarında geceleri
    Katar katar kağnılar gider.
    0 ...
  48. 24.
  49. ilköğretim türkçe kitaplarını açtığınızda kesinlikle en az bir tane şiirini görebileceğiniz şair.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük