cahil yazisi

entry1 galeri0
    1.
  1. Basınımızda şu ünlü '1 Mart Tezkeresi'nin' tantanası sürüyor, daha da sürecek. Olumlu ya da olumsuz, söylenecek her şey de söylendi... Mi acaba?

    Söylenmiş ve söylenebilecek her şey eninde sonunda 'spekülasyon', çünkü olay geçmiş gitmiş, üç yıl önce bitmiş bir olay... Bu tür spekülasyonları yapanlara 'zevzek' diyorum, herif de bana 'cahil' diyor... Peki, cahillik suçlamasından kurtulmak için biz de topa girelim bari.

    Önce, herkesin unuttuğu bir gerçeğin altını çizelim: Tezkere, meclisten, aslında geçti sayılır!

    Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi, Amerikan ordusunun bizim topraklarımız üzerinden Irak'a saldırmasını onaylamıştı! Şeklen değil ama 'gönül' açısından!

    Nitekim oylamadan sonra ilk dakikalarda da böyle algılandı ve iş işten geçmeden uyarı geldi, küçük bir 'oy sayısı cilvesi' yüzünden karar geçersizdi. Tezkere reddedilmiş sayılmalıydı. Ucundan dönmüştü. Öyle de yapıldı.

    O günlerde, bu işte çok para kokusu alarak Güneydoğu bölgemizde sahip olduğu tesis ve topraklarını Amerikan ordusuna kiralamaya kalkan 'solcu ve devrimci' babayiğitler de gördük! Bunlar utanmadan ve de sıkılmadan ' o iş başka bu iş başka' da dediler. (Bu gerçek, 'solda birlik' çabalarına niçin kıçımla güldüğümü de açıklar.)

    Peki, şimdi Türk basınında çok sevilen tartışmaya gelelim: Geçseydi ne olurdu, geçmedi ne oldu?

    Bazı arkadaşlar, geçseydi Irak'a 'Amerika'yla birlikte saldıracağımızı', dolayısıyla Kuzey Irak'ın da bizim elimize geçeceğini ve böylece PKK'nın belini kırıp (tabii PKK olmayan diğer Kürt güçlerinin de belini kırıp) Kürt devletinin kurulmasını önlemiş olacağımızı sanıyorlar.

    Hayır, Amerika hem topraklarımızı kullanacak, hem de bize o kaymağı yedirmeyecekti. Amerika'ya istediğin kadar yaltaklan, Kerkük ve Musul petrolünü sana bırakmaz. Üst tarafı, 'Türkmen kardeşlerimizi korumak' falan edebiyatı, işin folklorik süsüdür.

    Üstelik bütün islam dünyasını (Arap ve Acem) çok ciddi biçimde karşımıza alacaktık. Zaten tarih boyunca varolan sevgisizlik, güvensizlik, açık ve sıcak düşmanlığa dönüşecekti. Kemalistler bunu göze alırlar, ama AKP alabilecek miydi? Almıştı galiba, çünkü tezkereye hayır oyları 'hükümete ne pahasına olursa olsun uyuzluk etmek amacıyla' hareket eden bürokrat partisinden ve iktidarın 'radikal fraksiyonundan' gelmişti, AKP yönetimi esas olarak Amerikan dostluğunu islam dostluğuna tercih edecekti!...

    Bugün, islam dünyasıyla aramızda dostluk yok, 'hafif düşmanlık' var, 'düşük yoğunluklu' ve soğuk düşmanlık... Çünkü, istesek de istemesek de, beğensek de beğenmesek de, görmezden gelsek de gelmesek de, biz Osmanlı'yız.

    Temelde bir şey değişmemiş oluyor.

    Bugün emperyalizmin 'figüran' uşağıyız, o zaman 'aktif' uşağı olacaktık ama Arap ve Acem için temelde farketmiyor!

    Bazı arkadaşların yazdığı 'Amerikan ordusunun ikmal yollarını yani göbek bağını elimizde tutacaktık' falan gibi iddialar, it kopuk ne kadar bozulursa bozulsun tekrar söylüyorum, hoş ve boş zevzekliktir.

    MiT Müsteşarı'nın demecini 'artık seyirci olmayı bırakıp Kuzey Irak'a gireceğiz' şeklinde yorumlayanları da ciddiye almayınız. Giremeyiz. Biz bu 'sınır ötesi harekât filmini' o kadar çok seyrettik ki artık gülemiyoruz bile. Ancak faşolara ve lumpenlere saçmasapan televizyon dizileri ve filmler yaptırıp yüreğimizi soğuturuz, tıpta 'mastürbasyon' diyorlar. Avamı avuturuz, o kadar.

    (Merak ettiğim diğer bir husus da, Kuzey Irak'a şimdi girmek isteyen bürokratların, bunu on yedi yıl önce düşünen Turgut Özal'a o zaman niçin küfür ettikleri tabii...)

    Kuzey Irak Kürt Devleti'ni, bizim efelenmemize hiç aldırmadan kuracaklar, kurduracaklar. Boş konuşmak yerine oturun da, ondan sonra ne halt edeceğimizi düşünün. Bir halt etme gücümüz olacaksa tabii... Irak'ı demiyorum, kendi topraklarımızı koruyabilecek miyiz?

    *
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük