bu kadar az yorum almış olmasına şaştığım filmdir. down sendromlu bir oğlu olan kadının hayatıyla, çocukluk aşkıyla evli olan bir adamın evliliğinin nasıl mahvolduğunu anlatır. eklemeden edemem ki müzikleri filmi izlemek için başlıca bir neden oluşturur. vanessa paradis gerçeğinden hiç bahsetmiyorum.
paris sol yakada bulunan 40'lı ve 50'li yıllarda jean paul sartre ve albert camus gibi dönemin önemli düşünürlerinin müdavimi olduğu cafe. şu anda turistlerin uğrak yeri.
size de hiç oldu mu?
bazen yeni tanıştığınız birini kendinize çok çok ama gerçekten çok yakın hissettiniz mi?
onun mutluluğu ile mutlu olup, derdi varsa merhem olmak istediniz mi?
hiçbir karşılık beklemeden...
hiçbir geçmiş bağınız olmadan, gelecekten de bi beklenti taşımadan,
bugününde size ihtiyacı olduğunu gerçekten derin hissettiniz mi?
ve buna, bu yakın hissetmeye bir anlam veremediğiniz de oldu mu zaman zaman?
bu yaşıma kadar bana birkaç kez oldu.
ve ben hep geçmiş hayatımdan tanıdığım bir ruh olduğuna inandım.
ve bu film sanırım haklıyım dedirtti bana.
geçmişten tanıdıklarımızı yeni hayatlarımızda da sarıp sarmalamak istiyoruz sanırım.
abd yapımlarını yerle bir edecek güzellikte filmler yapılıyor ya, bu harbiden çok güzel bi şey. her şeyiyle sıradışı bir filmdi. n'oldu bütün ömrü umut etmekle, başkasını öpmemekle ve sevmemekle geçirdi kadın. bu bana çok koydu. hazmı zor yani filmin. 10/10
fransa'nın meşhur kafelerinden biri. kafe kültürüne hayranım ve bu kafeye jean paul sartre gibi isimler geliyormuş. dip dibe masaları ve sandalyeleri, sokakların köşe başında oluşları çok hoş. hayatın tam ortasında duruyorsunuz, oturduğunuzda.
dönemin ünlü düşünürlerinden sartre,beauvoir ve camus nün takıldığı özellikle onların sayesinde ünlenen ve şu an bile popüler olmasını onlara borçlu olan paris'te bir mekan. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1579868/+