abdülhak hamit tarhan'ın da bir beyitine konu olan büyücü kadınlardır.
Oldu eşkim gülşen ara-yi heves cular gibi
Aktı gönlüm bir nihal-i içveye sular gibi
Turfe Mecnunnum ki peyderpey hayal-i çeşm-i yar
Dolaşur etrafımı ser geşte ahular gibi
Hep siyeh-puş oldular kasd-i şebihun-i dile
Girdiler müjganların bir cenge cadular gibi
Bir nihal-i ahtır kaddin hevasıyla gönül
Sahn-i gülşende hiraman serv-i dil-cular gibi
Ab ü tab-i tal'at-i ebkar-i nazmın Naili
Ta'neder ayine-i hurşide meh-rular gibi
skolastik düşüncenin çemberinde savrulan ortaçağ avrupa'sında, anlatılardan sıyrılarak ete kemiğe bürünmüş halde, enkarne olmuşlardır. daha çok kilise ve din adamlarının rant devinimlerine ters düşecek veya yataklık edecek; bir büyüğü, sahibi, herhangi bir yardımcısı bulunmayan, biçare genç kızlara atfedilerek, bir nevi günah keçisi olarak imhalarında kullanılan kavram.
ortaçağın karanlık atmosferi boyunca kadınları cadılıkla suçlamanın teolojik çekirdek anlayışında, kutsal kitap ahdi atikte yer alan;
"büyücü kadını yaşatmayacaksınız!"(mısırdan çıkış 22:18) sözü dikkate alınarak suçlamalar temellendirilmiştir.
ya bu kutsal kelam efsunluyu öldürün derken, kimin büyücü olabileceğini de ayrıntılı anlatsaydı ya amk? adamlar asırlar boyunca gözüne iliştirdikleri biçare kadınları, orasından tutup burasından tutup, "büyücü" kılıfına sokarak cadı diye yaftalayarak yaktılar amk.
uçan süpürge, elektriklenmiş çok kabarık saçlar, kocaman bir sivilce, delici bakışlar ve iç gıcıklayan bir kahkaha ile hafızalara kazınmış, bir örnek siyah giyinen ve tencerelerde ne idüğü belirsiz balçık kıvamında iksirler hazırlayan sıradışı insanlardır bunlar. genelde kadın olurlar, fakat kimi çevrelerde bu kelimenin kullanımı erkekler içinde uygun görülmektedir.
dışarda kopan fırtınayla birlikte evde olduklarını düşündüğüm kişiler. biliyorum sözlük, kişisel yazıyorum. ama çok korkuyorum şuanda. ya, diyorum, bizim ev evrenler arası geçiş için bir geçit barındırıyorsa? ya o cadılar buraya gelmişse ve bana işkence yapacaklarsa. kanımı kötü büyülerinde kullanacaklarsa. her gelen seste kalbim biraz daha hızlanıyor. az önce salondan çıktım, mutfakta su içtim, 15 dakika salona gidemedim korkudan. sonra koşturarak ışıkları kapattım ve koşturarak salon girdim. kimse yoktu. salona gelmezler umarım. beni bu havada bu karanlık evde bırakanlar utansın. korkuyorum sözlük, korkuyorum.
cadı çoğu inanışta kötü büyüler yaptığı söylenen, genelde kadın olarak tasvir edilen kişi.
hindistan da 5 tanesi dövülerek öldürülmüştür.istatistiklere göre, Hindistan'da 2000-2012 yılları arasında çoğu kadın olmak üzere 2 bin 100 kişi cadı oldukları gerekçesiyle öldürüldü
1912 yılında yazılmış bir hüseyin rahmi gürpınar romanıdır. evde çok çok eski bir baskısı var. kalın siyah kapaklı, sarı sayfalı, sayfaları aşınmış ve incelmiş. en sevdiğim kitap tarzı yani, görmüş geçirmiş.
konusu itibari ile de eşi vefat eden bir adamın tekrar evlenmesini ve ölen eşin ruhunun aileyi rahatsız etmesini ele alıyor. eski türkçe kelimelerle metafizik olaylarını eleştiriyor filan, oraları efsaneydi. ortaokul çocuğuyken beni ürkütmüştü. gerçi şimdi okusam yine ürkütür büyük ihtimalle. meraklısına tavsiye ederim.
bir de konudan alakasız; geçenlerde 3 yaşındaki yeğenime cadı diye seslenmiştim. çocuk bana "ben kız değilim ki, kızlar cadı olur" diye cevap verdi. bu yaşta çözmüş olayı. aklıma gelince yazayım dedim.
filmlerde izleyip kitaplardan okuduğumuz, cadı mahkemelerinde yargılanıp kazıkta yakılmaya mahkum edilen cadıların hep aşağı sosyal tabakadan olduğunu fark etmişsinizdir. " hiç mi cadılık suçuyla yargılanan soylu yok?" diye düşünürken şunu buldum.
irlandalı bir soylu olan alice kyteler hakkında, dördüncü kocasını zehirlemekten ötürü çocukları tarafından cadı pratiği yaptığına dair ihbarda bulunulmuş. hatta psikopos tarafından yakalanmış, mahkemede yargılanmış, ölüm kararı verilmiş ama ölümü beklediği hücresinden infazından bir gece önce kaçıp ingiltere'ye gitmiş, bir daha da kendisinden haber alınamamış.