Siyahilerin yaptığı Müziğin 1940'lardan 1960'lara uzanan değişimini ve gelişimini dönemin efsanevi müzik insanı isimlerinin hikayesi üzerinden ele alan izlenesi bir film.
şu anda dinlediğimiz çoğu müzik türünün atası olan blues müziğin rock müzik olma yolunda iken ki hikayesini konu alan müthiş ötesi film.
(bkz: chess records)
etta james, muddy waters, little walter gibi blues sanatçılarının keşfedilişi ve yaşanan olaylar dizesini konu alan 2008 yapımı bir başyapıt. birçok duyguyu birden veren, blues'un doğuşundan rock'n roll'a geçiş sürecini iyi anlatan bir film. en önemlisi şu an en iyi bildiğimiz grupların (Led zeppelin, The Doors, Queen, Rolling Stones) birçok şarkısını Willie Dixon gibi bir blues müzisyen tarafından yapıldığını öğreten film. Rolling Stones'un daha tanınmadığı dönemde Muddy Waters'la karşılaşma sahnesi insana tebessüm ettirir.
hani bir şarkı takılır dilinize ve nereden nasıl geldiğini hatırlamazsınız, ya da bir yerde yemek yiyorsunuzdur da o arada kulağınıza çalınan şarkı çok da tanıdıktır size ama kim söylüyordu acaba, bestekarı güftecisi kimdir dersiniz. işte bu film size bunları öğretiyor. tüm oyunların oyunculukta "hadi canım sende" tepkisi vermemize neden olan başarıları, şarkıların güzellikleri ve naifliği, kıyafetlerin harikalığı, filmi nereden tutsanız işte oradan güzel bir şey yakalıyorsunuz mutlaka. daha ne diyelim ki etta james'in at last şarkısını dile dolayandır.
Beyonce'nin muhteşem bir performans sergilediği, blues ile başlayıp rock'n roll'a ve bugün dinlediğimiz birçok türe dönüşen zencilerin muazzam müziğinin hikayesi. Bazen, beyonce'nin filmdeki şarkıları Etta James'ten daha güzel söylediğini düşünüyorum; ama sonra Etta James'in bir peri olduğunu hatırlıyorum. Bir adam.. Bir hayal.. Ardından cadillac ile gezen zenciler.. ideallerin coşması diyelim..
keyifli bir film. gerçek ile hayali ayırt etmeye kalkışmadan özümseyerek izlenilmeli.
blues ve rock'n roll'un milyonlarca kitleye ulaşmasını bu birkaç adam sağlıyor. karakterler gerçek.