Modern kimyanin kurucusu, meshur Islam alimi. Horasanli, Tuslu, Harranli ve Kufeli oldugu söylenen Câbir'in ailesi hakkinda çok az bilgi vardir. Islam aleminde Sufi , Avrupa 'da Al-Geber ismiyle söhret oldu. Dogum tarihi tam olarak bilinmemekte ve yaklasik 815 yilinda vefat ettigi kabul edilmektedir.
Asrinin fen alimiydi. Bütün Islam alimleri gibi fen ilmini Islami ilimlerle beraber okudu. Tip , astronomi , fizik , kimya ve zamanin diger ilimlerinde yetisti. Ilim arastirmalarinda hususi metotlar gelistirdi. O zaman meshur olan simya (büyücülerin olmasi mümkün olmayan seyleri yapiyorlar gibi göstermeleri) ilminin bir fen ilmi olmadigini ispat edip, ondan ayri olarak tecrübeye, analize ve matematige dayali kimya ilmini kurdu. Böylelikle bugünkü modern kimyanin temellerini atmis oldu.
Kristallesme , damitma , kalsinasyon , sublimasyon gibi kimyevi teknikleri kimya ilmine kazandirdi. Sülfürik ve nitrik asitler gibi birçok asitler ile sodyum karbonat ve potasyumu buldu. Zehir ve zehirli maddelerin yapilarini inceledi. Bu konuda Kitâb-üs-Sümum adli eseri yazdi. Bitkilerden elde edilen bir boya ile derilerin nasil boyanacagini ortaya koydu. Ateste yanmayan kagit imalini gerçeklestirdi. Ilk defa imbik yapti. Çesitli metallerin kullanilir hale getirilmesi, çeligin gelistirilmesi, su geçirmez kumaslarin verniklenmesi, cam imalinde mangan dört oksidin kullanilmasi, paslanmanin önlenmesi, altin yaldizli süsleme, boyalarin ve yaglarin tespiti gibi alanlarda bir çok bulus yapti.
Câbir bin Hayyân, maddelerin atomik yapisini gösteren tespitler yaparak, reaksiyonlarda belirli kütlelerin belirli kütlelerle reaksiyona girdigini söyledi. Atom hakkinda, ancak asirlar sonra anlasilabilecek su sözleri söyledi: "Maddenin en küçük parçasi olan "el-cüz'ü la yetecezza" da yogun bir enerji vardir. Yunan bilginlerinin söyledigi gibi bunun parçalanamayacagi söylenemez. Atom parçalanabilir. Parçalaninca da öyle büyük bir güç olusur ki bir anda Bagdat'in altini üstüne getirebilir. Bu, Allahü tealanin kudret nisanidir."
George Sarton onu "Orta çaglarin ilimler ansiklopedisi" olarak degerlendirmekte, söhret ve tesirlerinin 17. asra kadar devam etmis oldugunu belirtmektedir. Gerçekten 17. asra gelinceye kadar kimya ilimleri alaninda onun seviyesine kimse çikamamis, kimse onu gölgede birakamamistir.
Islam aleminde Ebu Bekir Razi, Ibn-i Sina, Mesleme el-Macriti, Farabi ve daha birçok bilgin onun eserlerinin gölgesinde yetismistir.
Ünlü Fransiz bilim tarihçisi M. Berthelot, Orta Çağlarda Kimya Tarihi adli eserinde söyle demektedir: "Aristo'nun mantik ilmindeki yeri neyse, Câbir bin Hayyân'in kimya ilmindeki yeri de odur. Aristo, mantigin kurucu ve üstadi olarak kabul edildigi gibi, Câbir bin Hayyân da kimyanin kurucusu ve üstadidir".
Câbir bin Hayyân tip, astronomi ve mantik, felsefe, fizik, mekanik gibi ilim dallarinda da çalismalar yaparak bunlarla ilgili eserler verdi. Maalesef Câbir'in eserlerinin büyük bir kismi kayboldu.
islamla din bi arada yürümez diyenlere cevap kişi..tek değil de ayrıca..ama sanılmasın ki , bu köktendincileri , tüm hayatını aynı sureyi okuyarak ve bunun ona bi yarar getirmeyeceğini söyleyenlere kafir diyenleri haklı çıkarıyor..
cabir'in irili ufaklı 826 kitap yazmış olduğu tesbit edilmiştir ki, bu sayı gerçekten şaşırtıcı bir rakamdır. eserlerinin 112'si uygulamalı fizik ve kimya, 70'i teorik kimya, 144'ü madenler fizik ve kimyası ve 5oo'ü teorik ve pratik fizik, kimya, matematik, astronomi ve felsefe konularındadır.
cabir'den önce yunan fizikçileri, maddenin bölüne bölüne nihayet bölünmez bir parçada karar kılınacağına inanırlardı. islâm fizikçileri de bu teoriyi kabul edip atomu, "parçalanmaz" mânâsına gelen cüz'i lâyetecezza tabiriyle arapçaya tercüme etmişlerdi. işte cabir bin hayyan, asırlardır gelen bu düşünceye karşı çıkmış, atomun parçalanmasının mümkün olduğunu ve bu gerçekleştiğinde de korkunç bir enerjinin ortaya çıkıp her yeri altüstü edebileceğini iddia etmiştir. bu iddiasıyla o , einstein'den bin küsur yıl önce, atom fiziği ilminin de temelini atmış oluyordu.
ona göre, cisimleri teşkil eden atomların kontrol altında parçalanıp değerlerinin değişmesi sonunda, madenleri birbirine dönüştürmek mümkün olabilir. cabir bu teorisini kitabü'l-mükteseb fi sanaati'z zehep adlı eserinde izah eder.
cabir'in bu eseri, 820 yıllarında yazdığı sanılmaktadır.
Aristotalesi izleyerek maddeyi hava, su,toprak, ateş kuramıyla açıklamaya çalışır. bunun yaninda Helenistik dönem dimyagerlerinden de etkilenmiştir. Ona göre bütün maddeler doğada saf olarak bulunmaz ama damıtma işlemiyle onları saflaştırmak olanaklıdır. kimya bilimine yaptığı katkıları üzerine uzun uzun konuşulabilir.
bir ansiklopediden okuduğum kadarıyla; anlatılana göre ölümü, odasındaki, yazdığı fen kitaplarının üstüne yıkılmasıyla olmuş. yazdığı kitaplarının altında kalarak ölmek de her bilim adamına nasip olmaz. taş dahil bir çok madeni altına çevirme alanında çalışan simya biliminin öncülerindenmiş.
ayrıca bir tabloda gördüğüm; cabir urfada öğrencilerine açık hava sınıfında kimya anlatırken tasfir edilmişti. urfa o dönem bilimin menbağı denecek yerlerden biriymiş. kısacası; 721 yılında, 2000 li yıllarda, ''urfa'da oxford vardı da biz mi okumadıkk?'' diye yakınan ibrahim tatlıses'e tepki olarak doğmuştur.