Aksiyon ve gerilim filmlerinden sıkılan,farklılığa yönelmek isteyen arkadaşlarıma tavsiye ettiğim güzel film.Filmin baş karakteri Zac( (bkz: Marc-André Grondin)) sıradışı yaşamı ve bozuk aile ilişkileri olan,cinsel yaşamında buhranlar yaşayan ilginç bir tip.
Filmin müzikleri de bizi alıp başka yerlere götürmüştür.
2005 yılı kanada yapımı bir filmdir. başrollerinde marc-andré grondin, pierre-luc brillant ve michel côté'un yeraldığı filmin yönetmenliğini ise jean-marc vallée üstleniyor ve hafızam beni yanıltmıyorsa filmde kendi hayatından yola çıkarak bir senaryo hazırlanmıştır. aynı zamanda filmde yine kendi oğlu émile vallée'i oynatıyor ki bence ilk filmine göre fazlasıyla başarılı bir performans göstermiş velet. ayrıca film imdb'den 8.0 gibi bi puan almıştır ki bu da başarısını kanıtlar niteliktedir. 2005 toronto film festivalin'de en iyi film ödülü'ne layık görülmekle beraber tonla ödül kaldırmıştır.
ayrıca fena bir bağ vardır bu filmle aramda sözlük. izlerken yanınızda sigara stoğu bulundurmanız gereken filmdir, aksi takdirde nikotin nikotin diye zombi gibi dolaşır duruma gelirsiniz. bu açıdan constantine'le bile kapışabilir. öte yandan pink floyd, charles aznavour, the rolling stones, patsy cline ve david bowie gibi efsanelerle dolu bi soundtrack albüme sahiptir. kısaca izlenmesi gereken filmlerin başında gelir kendisi. anlatmakla bitmez güzelliği, tarzdır, klastır ama en önemlisi harbi yapımdır. en kısa zamanda izleyin der ve susarım!
güzel film. öncelikle diyebileceğim bu.
çok başarılı bir arada kalmışlık. (cinsellik açısından) zac'in ruhsal ikilemi çok ama çok iyi verilmiş. herkes her ne kadar babadan bahsetse de benim için asıl karakter anne idi. geride duranın asil tavrı.
müzikler keza çok güzeldi. ama jeruselam ile başlayan sahneler ki çöl-deve faslı falan, beni birden filmden aldı. açıkçası hiç olmamış o sahne. gereksiz bir soğukluk.
neyse, güzel bi iki saat. tavsiyedir.
Bir film ancak bu kadar güzel yapılabilirdi. Tam bir başyapıt. Not: izlemeyen çok şey kaçırır. Keşke daha önce izleseymişim dedim. müzikler de şahane..sırf müzikleri için bile izlenir bu film.
türkiye' de çekilmiş bir film olsaydı şaşırmazdım. baskı, beklenti, hayal kırıklığı vs... sanki empati yapmışlar bizim gençlerimiz ile. ya da gençliklerimiz ile. aile ilişkilerinin bir noktadan sonra insanı ne kadar gerdiğini, hatta ne kadar gereksiz olduğunu akıcı bir dille anlatmış, başarılı bir yapımdır. ayrıca hiç izleyecek bir sebep bulamadıysanız bile, sırf sahne-müzik uyumu için izleyebilirsiniz. çok başarılı şarkı seçimleri var. vitamini içinde. izleyin efendim.
konusu ve işleyişi ile sıradışı bir film.
eşcinsellik üzerine sürükleyici bir anlatıma, harika müziklere, felsefi konuşmalara sahip; dönem geçişlerini güzel bir dille anlatan film aynı zamanda.
sanıyorum bu konu ilk defa çocukluktan yetişkinliğe uzanan bir süreçte işlenmiş.**
bir baba-oğul hikayesi. filmin ana temasında baba ve oğul arasında gelişen sevgi ve nefret var. hem güldürüp hem ağlatan cinsten. ayrıca film jutra ödüllerinde 15 dalda ödül almış.
müzikler, oyunculuklar, esas oğlanın muhteşem tipi ve tavırları ama belki de en önemlisi böylesi yalın bir konunun içine bir çok konu daha katılarak bir bütünmüşcesine verilebilmesi ve buna ek olarak ait olduğu yıllar içine gayet iyi sindirilmesi ile herkesin izledikten sonra derin bir nefes alıp, çok güzel bir film cümlesini kurmasına sebebiyet verecek yapıttır.*
Güzel film. Bir babanın korkularını, bir çocuğun kimlik arayışını, kardeşlerin aslında birbirlerine ne kadar acımasız olabileceklerini ve aynı anda sevebileceklerini güzel bir dille anlatmış. Benim en çok dikkatim çekense gerek aile içerisinde gerekse dışarıda 15 yaşındaki çocukların ne kadar rahat sigara içmeleri -hatta abartı noktasında- oldu. Filmin her sahnesinde sigara vardı. Aklıma Orada olmayan adam geldi bu yönü ile.
dün akşam cnbe de yayınlanmış eşcinsellik üzerine çekilmiş başyapıt. harika müziklere sahiptir. filmde dikkati çekenlerden biri babanın eşcinselliğe karşı olmasından ziyade daha önce bunu cinsel yaşamlarında kullanmış olmaları. hem de birden fazla.
gece gece hakkında daha fazla bilgi edinmek için sözlükleri okutan ve yazma ihtiyacı hissettiren etkileyici film.
bol spoiler içerdiğini baştan belirteyim, henüz izlemeyenler okumasın.
annelik babalık , din, cinsiyet rollerini size de sorgulattırıyor. hangi cinsel kimliğe sahip olduğu konusunda kafası karışık olan asıl oğlan zach'ın bu durumu babanın eşcinselliğe bakış tarzına karşı bir tepki mi yoksa zaten böyle bir kimlik varsa ne olursa olsun engellenemezi mi anlatayor kavramak zor.
oğlan bir farklılık olarak farkında olduğu ve hoşgörülmeyeceğini bildiği eğilimi ve ailesi tarafından sevilmeme ( özellikle de babası tarafından) kaygıları arasında bocalıyor, baba da oğluna olan sevgisi ama onu kabullenemeyişi ikilemi içinde. baba uyuşturucu bağımlısı, serseri olan bir diğer oğluna bile çok daha hoşgörülü. çünkü o bir erkek!. ve bu gel-gitler filmde çok iyi anlatılmış.
nasrettin hoca gibi hem babayı ve oğlu haklı bulmak olası. babayı izlerken onu anlıyorsunuz ( hatta ilginçtir bana ne oluyorsa film boyunca yok canım değil çocuk diye inanmak istedim) oğlanı izlerken de onunla empati kuruyorsunuz, acısını içinizde hissediyorsunuz.
asıl etkileyici olan annenin tavrı. koşulsuz seven, herkesi olduğu gibi kabul edip gerçekten seven bir anne.
zach'ın yıllar geçtikçe ruhsal değişiminin yanısıra fiziksel değişimi de müthiş.
içerdiği güzelim parçalarla kendine hayran bırakan bir film. sadece biri: (bkz: space oddity)
senaryosuyla ve oyunculuklarla baş döndüren ve jean marc vallée nin yönetmenliğini üstlendiği yapıt. adını beş çocuğun baş harflerinden almştır. dünyanın neresine giderseniz ve hangi yılda olursanız olun eşcinselliğe sert bakış da ana mevzulardan biri.