doğru düzgün cümle kuramayan yazarın cümleye estetik kazandırma çabasıdır o noktalar. iki kelimeyi yan yana getirebilirse hemen sıralayacaktır noktaları, sanki biz nokta koymayı bilmiyoruz gibi.... al işte bal gibi de koyabiliyoruz, duyguysa duygu, ben senden onlarca nokta istemiyorum sahiplenebileceğim, ufkumu açacak fikirler istiyorum. eğer başkalarına dağıtabileceğin düşüncelerin yoksa noktalarla bir yere kadar gidersin ve kalırsın yaya, boş ve arkanda bıraktığın noktalarla. söyle o zaman ne yapacaksın?
insanın kendini sanal alemde farkettirme çabalarından biri daha efendim, her cümle sonuna salça olabilir bu sayısız noktalar..... ne gariptir ki o noktaların insanı cezbeden bir büyüsü de vardır.... kurulan cümlenin anlamına bakılmaksızın sadece noktaların büyüsüne kaptırır gider kendini okur kişi....
Bitiremediği, başaramadığı bir eylemi veya hissiyatı sonlandırmak adına kullanılan, bilinçsizce yapılan bir eylemdir. Virgül koysa kaldığı yerden devam etmesi gerekir. Ünlem koysa kime kızacak veya utanacak? Soru işareti dersen zaten hayatın kendisi alabildiğine soru işaretleri ile dolu... Nokta başarının ve öz güvenin sembolüdür, karizmatiktir. Üç nokta ise daha tamamlanmamıştır, anlatacak o kadar çok şey vardır. işte bu nedenle imdada sıralı noktalar yetişir; hem susuşun, hem bıkkınlığın hem de eksik kalan bir şeylerin var olduğunu karşıya iletme biçimidir.
Ve fakat bilinçlice yapılan bir eylem de değildir. Daha ziyade sözcüklerin gücünü ve sihrini görememiş, yazdığı metni noktalarla süsleme çabasına düşmüş bireyler tarafından kullanılır.