oyuncular ve teknik kadronun döktürdüğü, ama senaristlerin git gide sıçtığı dizi.
herşey giderek daha kötü olmaktadır.
asıl oğlan bunalım üstüne bunalım yaşar, kızı kaçırır, zaten hanımı ölmüştür, çocuğunu başkası almıştır, üstüne ayrılmayı düşünür; asıl kız da gitme der de aralar durulur, bu sıralarda şantajcı osmanlıları batırır, anne ölür, yedek oğlan asıl oğlanın kız kardeşinden ayrılır, metres hatun hamile zanneder kendini olmaz, ölen annenin miras borcu, ölmek üzere olan osmanlının başı, ebesinin dingili; bunalım üzerine bunalımla illallah dedirtmektedir.
güzel bir tane atraksiyon olmaz mı lan? topu topu marangozhanenin ilk ürünü oyuncak bebek. alın sokun o bebeği götünüze. sevişin, öpüşün, paranın amına koyun, mutlu olun lan!
edit : an itibariyle heleşükür bir sevişme olayıyla sona ermiş, ama yedek oğlan asıl oğlanın kız kardeşinden ayrıldıktan sonra asıl oğlana aşık olan hatunla yatmıştır. bi bok anlamadınız di mi? ben de anlamadım.
mükemmel oyunculuklarıyla her hafta kendini izlettiren mis gibi dizi.
--spoiler--
bu haftaki bölümünde, nisan ve ali'nin birbirlerine aşklarını itiraf ettikleri an, adeta türk filmi tadında geçmiştir. ali sevdiceği nisan'ı ibrahim tatlıses kıvamında öpücüklere boğmuş, kızın suratında öpülmedik nokta bırakmamıştır.
--spoiler--
anlamadığım bir sebebten ötürü fazlasıyla sessiz olan dizidir. yani bütün oyuncular her sahne ve her durumda aynı ses tonuyla, sessizce konuşmaktadır. yani herhangi bir alçalma yükselme yoktur seste, anlatamıyorum farkındayım ama sesleri ninni gibi sanki. bağırırken bile sessiz olabiliyorlar, böyle değişik bir şey işte. *
tek sezonluk dizi olmasıyla sakız gibi uzaadan biteceği için takdir edilesi dizi. ayrıca oyuncu kadrosu ve her biri hüzün kesesi müzikleri de çok başarılı.
çok ağır tempolu bir dizi. seveni vardır muhakkak. ben işin orasında da değilim zaten. benim kafamı kurcalayan nokta: neden bu nisan denen kadın keje gibi konuşuyor, anladıysam na böyle olayım.
funda arar dizinin adını taşıyan bir şarkı yapmıştır,hiç beğenmedim hep aynı bu kadının ürettikleri sadece sözleri değişiyor,ne olur buraya girmeseydin funda içim kalktı senden.Aksiyon katmışlar diziye,sanırım iyice klasik dizi formatına giriyorlar çocuğu da kaçırsınlar tam olsun.ne olur toparlansın bu dizi yoksa çöplüğe gidicek,gelecek bölümde orhan karakteri çöpe nasıl para bırakıyordu seyirci de diziyi böyle giderse çöpe bıraakacak.
an itibariyle erkan can'in mezarlık sahnesindeki müthiş oyunculuğu ile beni ağlatan oyunculuğun üst düzey, senaryonun kofti olduğu acımtırak televizyon dizisi.
senaryosu nedeniyle korkunç bir hale gelen, oyuncuların tümüne ve tüm film ekibine yazık edilmiş türk dizisi.
Bir prensesin, her nasılsa 30 yıllık ömründe başka tek bir arkadaş edinememiş olması nedeniyle çakma bir şöförü önce dert ortağı yapması, ardından bütün izleyicileri şok eden (!) bir gelişmeyle söz konusu marangoz bozmasına aşık olması gibi basit ve artık gına gelmiş bir hikaye senaryonun omurgasıdır. Ayrıyetten, dizinin zengin insanlar familyasından olan bu prenses, herhalde gelir seviyesi yerlerde sürünen ortalama izleyiciye yaranmak için olsa gerek, mahalle düğünlerine, limonatalara ve marangoz kardeşimizin terli atletine de bayılmaktadır. Ha bir de dizideki çocuğun marangoz-şöför'e, biyolojik babası olduğunu bilmemesine rağmen hemencecik kanının ısınması da bize "tabi canım tabi" dedirtmektedir. Keşke dizi Selim Reşat bey'in aşkından ve Orhan Ertuğrul'un aldatma/aldatmama ikilemlerinden ibaret olsaymış. Ha bir de ya o avukat kızla çıkan, iyilik timsali, sürekli orgazm olmak üzereymiş gibi konuşan Orhan Ertuğrul'un kardeşi olacak adam nedir allahaşkına ya! Ayrıca bu marangoz ve onun kardeşi olan karakterler, aşkları ve çocuk sevgilerinden mi ibarettirler, neden düzgün bir kişilikleri falan yoktur!!! Sonuçta oyunculara (özellikle Fikret Kuşkan'a) ve onca emeğe yazık oluyor. Ama onlar da dizi teklifini kabul etmeden önce diğer oyuncuların ve yönetmenin adından ziyade az biraz da senaryoya göz atsalarmış. Reytinglerine bakılırsa 3 vakte kadar bir yol görünüyor bu diziye...
tesadüfen denk gelinen bir sahnede fikret kuşkan ın söylediği şu cümle akılda kalmıştır:
"oğlum, hayatımın tek yalanı ama hayatımın yalan olmadığının tek kanıtı "
kadrosunu gördüğümde büyük merakla beklediğim. 2-3 bölüm sonra fikret abinin hatunu yine nejat'ın götüreceğini anlamamla senaristlerine lanet yağdırdığım. fikret kuşkan'ın devleştiği, sesli çekimiyle değişik bir hava yaratan. yönetmeni ve oyunculukları gayet başarılı ancak senaryosu boka saran kanald dizisi.