eskiden yaşayan, şimdiyse yaşama eylemini sadece nefes alıp vermek olarak gören...
ve içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi ölmek eyleminin gerçekleşmesi olarak gören...
tüm bu eylemsizlikler bütünün, sebebi olan kişiye; son yakarışıdır...
öyle bir durumdur ki;
ne tekil olabilirsiniz ne de çoğul...
tekil olamayan tarafınız, sürekli o'nu arar... o'nunla 'biz' olmak ister...
çoğul olamayansa;
o gittiği için, sözde teselliyi başkalarında ararken, dokunduğu her tende midesi bulanmasıdır...
bir yere ait olmaya çalışırken; başka bir yere ait olamamaktır...
ve siz her zaman -arabeskin amına koyayım- kaybedensinizdir...
zaten o'nu kaybetmişsinizdir akabinde kaybettiğinizse benliğinizdir...
biraz daha karmaşıklaştırırsak; 'ben'lik var ya, zaten siz o'nun olduğunuz için; giderken götürmüştür...
siz; o'ndasınız ya; bilir... zaafı...
ve her seferinde kanırtmaya gelir, o kapanmayan yarayı!
kanadıkça kanarsınız, düştükçe düşmeye benzer bu... düşersiniz, bir yere çarpamazsınız... kanama da böyledir, kan kaybının verdiği halsizliği yaşarsınız ama bir türlü ölmezsiniz... oysa ölüyor olduğunuzu bilirsiniz... ki ölüm size daha çok yakışmaktadır, bunu da bilirsiniz...
son istektir bu o'ndan...
bırak rahat rahat öleyim...
bari ölümüme karışma...