Kendinde hayata karşı mücadele gücü bulmaktır. Öz güvendir. Kabuğunu kırmaktır. Düşünerek hareket etmeyi öğrenmektir. Dünyaya salt kötülük ya da salt iyilik dolu değil de ikisinin de bir arada olduğunu görerek bakmaktır. insanlara güvenmek ama tedbirli olmaktır. En çok budur galiba. Sanırım büyüdüm. iyilik ve tecrübeden gelen bir güç var. Egonun beslendiğinden farklıdır efendim bu güç. Hakkaniyetli tarafta olmak ama kötüye ya da haksızlığa pasif kalmamaktır. Yani suya sabuna dokunmayan kişi iyi değil korkaktır. Gerçek güç korkuların üstünde. Bazı şeylere şükrediyorum. iyi ki böyle oldu.
başa beladır. getirdiği yük seni karmaşık tecrübelerin içine çeker. her çabanın içinde debelenirken bitime biraz daha yaklaşırsın hayatında. misyonunun farkında olacağın, dertlerinin akın etmeye başladığı bir dönemin içine girmektir.
sevmediğim, sevmeyeceğim durum. bok varmış gibi büyüdük. yetişkin olduk. her türlü boktan haberimiz var maşallah. şu devirde, çocuk olmak bile tehlikeliyken, biz bu dünyada her şeye katlanarak, her şeyden az çok kaçarak yaşıyoruz. belkide karamsarlık. ama ben böyle düşünmeye devam edeceğim.
yaş 4 falan karıncalara çok yakınım o zamanlar koltuğa çıkardım büyüyünce karıncalara ne kadar uzaktan bakabilicem diye. ben büyüdükçe karıncalar küçüldü gözümde.
insanın geçmişte ne kadar gerizekalı ve saf olduğunu farketmesidir sanırım.
Geçmişteki hatalar akla geldikçe "nasıl böyle bir şey yapmışım ben" diye düşünmesidir.
annemden uzakta, geccenin bilmem kaçında kalkıp sahura bir şeyler hazırlamaya çalıştığım an gerçek anlamda hissettim böyle en derinlerden. üzüldüm yeminle. allah tuttuğumuz oruçları kabul etsin.
Çocuktum. Biraz meraklı bir çocuk. Aklıma geleni sorar cevabını alana dek beklerdim. Bir cevap gelmeyince ugrasirdim cevabı bulmak için. Babama zorla aldirdigim büyük larousse ansiklopedi setini 4. Kattaki evimize tek tek ben tasımıştım. çünkü aradığım her şeyin cevabı orada olmalıydı..
Okudum Okudum atlaslar ansiklopediler ellerimde parçalandı. Nasıl toz toprak içinde misket oynarken haz duyuyorsam her sayfayı cevirdigimde yeni bir şeyler görecek olmaktan da öyle bir haz duyuyordum. Çok şey öğrendim ama dünyalar kadar şeyi hiç bilmediğimi de öğrenmiş bulundum.
Bir şekilde geçti zaman. Bir ırmağın menderesler yaparak denize belki de ölümüne doğru ilerlemesi gibi. Geçerken farkında olmuyor insan. Geçtiğinde de biraz pişman oluyor.
Büyümek insanın başına gelen en beklenmedik hadise. Hiç ummadığın bir anda görüyorsun annenin saçına düşmüş akları. Önce bir tel görüyorsun sonra iki üç. Ve bırakıyorsun saymayı. Annenin sacindaki aklari, babanın yüzündeki çizgileri..
Bana da öyle oldu, büyüdüm herkes gibi. Benimle birlikte de her şey büyüdü. Kardeşim, o ufaklık parmaklarını sıkarak sevdiğim çocuk Beni geçti kocaman oldu. Lan diyorum ne zaman büyüdün sen? içimden neden büyüdün ki bok mu vardı diyorum..
Bir zamanlar her şeyin peşinden deli gibi koşan o cocuktan pek bir şey kalmadı. Bunu görmek, bunu hissetmek beni üzüyor. Kaldı ki artık o günleri yasayamayacak olmak da cabası. Ama kabullendim artık. Zor oldu belki ama kabul ettim.
Bazen düşünüyorum tertemiz kalplerimiz vardı, nasıl kirlendik böyle? Büyüdük ya belki bu yüzden böyle oldu...
Eskiden bir kulaklık ve telefonum oldu mu yanında keyfime diyecek olmazdı. Okula giderken biraz daha fazla müzik dinlemek için yolumu uzatırdım. o kurduğum fantastik ve ahmak hayallerin içinde dünyadan uzaklaşmak çok kolaydı.
Bugün de bir deneyim hadi diyip taktim kulaklığı tramvayda. Açtım müziği fakat acaba yanımdaki kadın duyuyor mu, yok arkamdaki adam rahatsız mi oluyor diye kısa kısa azalttım iyice sesi, sonra aklıma daha yeni beni arayıp iğneyelen patron kılıklı kadın geldi, sonra babam ve borçları, alttan kalan derslerim, bir türlü laf anlatamadığım hoca vs. Vs.
O müzik sesi kafanın içindeki çığlıklarla birleşince hiç çekilmez bir hal alıyormuş. Müzik bile işkenceye dönüşebiliyormuş.
Hemen telefonu kapatıp çantaya attım.