Her insan özünde biricik olsa da farklı bir sona sahip değil. Doğar, büyür ve ölür. Bu sebepten böyle günler bana gayet sıradan geldiği gibi bütün bir yıl içten bir "nasılsın?" sorusunu çok gören arkadaşların/akrabaların cıvık ve samimiyetsiz kutlamalarının tahammülü de zor gelir.
Bugün kuzenlerim arayıp Yarın adalara gidelim diye tutturdular. Sürpriz(!) kutlama yapacaklarını bildiğimden isteksizce kabul ettim. "Madem istemiyorsun niye kabul ediyorsun?" dediğinizi duyuyorum. Çünkü süslenip, fiyakalı fotoğraflar çektirip, daha sonra onları paylaşıp mutlu olacaklar. Yani benim doğum günüm bir başkasını mutlu edecek. Buna neden mani olayım? Tek sorun, bunun beni mutlu etmediğinin yıllardır farkına varamadılar.
Hiç Karşınızda bir insan konuşurken ona gülümseyip aslında onu duymadığınız oldu mu? işte doğum günlerimde sırf bu sebepten yanaklarımın acıdığını hissediyorum. Biliyorum, bu sahtecilik. Fakat kırmamak için kırılmayı tercih ederim. Klişe bir deyim vardır, 'kalabalık içinde yalnız olmak' diye. Doğum günlerimde Tam olarak bu klişenin öznesi olma şerefini yaşıyorum!
Dipnot: aşırı derecede subjektif bir entry oldu, mazur görün.
zaman hiç duraksamıyor ki,
göçebe hayatlar hep gelip geçiyor..
nasıl mı önce doğuyor bir uykudan,
sonra büyüyor umutlarla,
daha sonra mı karışıyor toprağa..
ama büyümek nasıl oluyor ki..
sorgulasam mı biraz sessizliğimi,
buldum sanırım sorgulayabilirim çocuk kalbimi.
insan için, büyümeden kısıtlı bir dünyada yaşar derler,
peki büyümek gökyüzüne uzanmak mı ..
hadi sonsuz olalım ne fayda..
o kısıtlı dünyada milyonlarca hayal kurulamaz mıydı sanki..
peki zaman mı büyümemize neden oluyor ,
yoksa yaşadıklarımız mı..
sorumluluklar katlanırken kalbim ,
hep çocuk kalsan daha mı fazla acır..
susmak mı daha az acıtır peki ,
yoksa konuşmak mı kendi kendine..
rüyalar ileride de olacak mı peki,
derinlerde bir yerde bulabilecek miyim umutlarımı..
pişmanlık yaşarsam ,
ya hazin bir hikayenin baş kahramanı olursam ..
aklı uzak,
ama kalbi tuzak bir çocuk gibi vadettiği ..
sabır taşı misali tüketir ki beni..
yolum uzak ki yıllar bir birini hızla kovalasa da ..
günden güne solsa da..
gerçi ne diyorum ben ,
ben zaten büyüyorum ki ,
peki sen neden büyümüyorsun kalbim..
tanım : zamandan çok zamanın getirilerinin ve biraz da katlanan sorumlulukların zihinlerimizde yansıması..
Küçükken en büyük hayalimdi benim. Büyüyüp gitmek istiyordum buralardan. Neresi olursa. Yeterki uzaklaşayım herkesten ve her yerden. Tek başıma kuralsız bir şekilde yaşayayım. Bunu beklerdim hep. Beklerken de, o an hâlâ çocuk olduğumdan, çocukluğun gerektirdiği gibi yaşamaya göz yumardım mecburen.
Mesela bir gün, 9-10 yaşlarımdayken okuldaki resim öğretmeninin yönlendirmesiyle bir resim seçmelerine katılmıştım. günlerce çizeceğim resmi düşünüp çalışıp seçmelerin olduğu yere gitmiştik o gün. heyecandan nefesim tıkanmıştı ama çok umut doluydum. o yüksek tavanlı binaya girip büyük tablonun önünde elimde fırçayla durduğum o anı hiç unutamayacağım. hayatımın en umut dolu anı olarak kalabilir hafızamda.
1 hafta sonra sonuçlar açıklanmıştı. Kontrol etmeye gitmiştik babamla. listede adımı göremedik. ben baktım, babam baktı. yoktu. orada yaşadığım üzüntüyü tarif edemem. o kadar çok üzülmüştüm ki ağlayamamıştım. taş kesilmiştim sanki üzüntüden. ağlayacak oluyordum sonra yutkunuyordum babama ayıp olmasın diye. babam anladı tabii evladının halinden. bana üzüntümü unutturmak için bir dünya şey teklif etti. ben de tabii ki en cazip seçenek olan "atari"yi seçmiştim. o gün bana atari almıştı babam. yüksek tavanlı bina da, resim de, diğer seçmeler de umurumda değildi. Unutup gitmiştim.
Ve gel zaman git zaman artık büyüdüm haliyle. birkaç yıl sonra otuza ayak basacağım hatta. Çocukken istediğim şeyi faaliyete de geçirdim. Uzaklaştım her yerden ve herkesten. Aradan birkaç yıl geçince de kürkçü dükkanına dönen tilki misali, geri döndüm doğduğum topraklara, istanbul'a. Ve anladım ki, insanlar ancak üzülerek büyürlermiş. Çünkü ağaçlar gibi değillerdir insanlar. çünkü ağaçlar güzeldir. ayrıca ağaçların çevrelerine faydaları vardır. yaşam verirler, mutluluk verirler ve suyla büyürler. insanlarsa üzüldükçe büyürler. büyümeleri için üzülmeleri gerekir. belki de çevrelerine zarar vermeleri bundandır. ağaçlar suyla büyür, çevrelerine hayat verirler. insanlar mutsuzlukla büyür, çevrelerine üzüntü verirler.
sevmediğim, sevmeyeceğim durum. bok varmış gibi büyüdük. yetişkin olduk. her türlü boktan haberimiz var maşallah. şu devirde, çocuk olmak bile tehlikeliyken, biz bu dünyada her şeye katlanarak, her şeyden az çok kaçarak yaşıyoruz. belkide karamsarlık. ama ben böyle düşünmeye devam edeceğim.
Çocuktum. Biraz meraklı bir çocuk. Aklıma geleni sorar cevabını alana dek beklerdim. Bir cevap gelmeyince ugrasirdim cevabı bulmak için. Babama zorla aldirdigim büyük larousse ansiklopedi setini 4. Kattaki evimize tek tek ben tasımıştım. çünkü aradığım her şeyin cevabı orada olmalıydı..
Okudum Okudum atlaslar ansiklopediler ellerimde parçalandı. Nasıl toz toprak içinde misket oynarken haz duyuyorsam her sayfayı cevirdigimde yeni bir şeyler görecek olmaktan da öyle bir haz duyuyordum. Çok şey öğrendim ama dünyalar kadar şeyi hiç bilmediğimi de öğrenmiş bulundum.
Bir şekilde geçti zaman. Bir ırmağın menderesler yaparak denize belki de ölümüne doğru ilerlemesi gibi. Geçerken farkında olmuyor insan. Geçtiğinde de biraz pişman oluyor.
Büyümek insanın başına gelen en beklenmedik hadise. Hiç ummadığın bir anda görüyorsun annenin saçına düşmüş akları. Önce bir tel görüyorsun sonra iki üç. Ve bırakıyorsun saymayı. Annenin sacindaki aklari, babanın yüzündeki çizgileri..
Bana da öyle oldu, büyüdüm herkes gibi. Benimle birlikte de her şey büyüdü. Kardeşim, o ufaklık parmaklarını sıkarak sevdiğim çocuk Beni geçti kocaman oldu. Lan diyorum ne zaman büyüdün sen? içimden neden büyüdün ki bok mu vardı diyorum..
Bir zamanlar her şeyin peşinden deli gibi koşan o cocuktan pek bir şey kalmadı. Bunu görmek, bunu hissetmek beni üzüyor. Kaldı ki artık o günleri yasayamayacak olmak da cabası. Ama kabullendim artık. Zor oldu belki ama kabul ettim.
Bazen düşünüyorum tertemiz kalplerimiz vardı, nasıl kirlendik böyle? Büyüdük ya belki bu yüzden böyle oldu...
insan için büyümeyi yüzeysel ve sınırlı duyular ışığı altında ele alırsak; iki türlü düşünülebilecek bir değişimdir.
'durum ' ifadesi , değişmeyi ve gelişmeyi ifade etmekten uzak. o yüzden değişim kelimesini kullanmak istedim.
büyümenin fiziksel boyutunu her insan yaşıyor. doğuyor, büyüyor , büyüyor ve büyüyoruz. ta ki ölüme yaklaştıran çöküş anı gelene kadar. fiziksel ve bedensel boyutu her insanda - hemen hemen- aynı olduğu için araştırılması dualist kesim için önemli olsa da, ortalama insan için önem teşkil etmez.
metafiziksel büyüme diyebileceğimiz diğer boyutu ise çok katmanlı, etkileşimli, lineer olmayan, organik ve kompleks bir süreçtir.
bu büyümeyi fark ettiğimiz minik varoluşsal an'lar vardır. hayatın durağan olmadigi , akıp gittiği anlardan koptuğumuz ve tam anlamıyla kendimizle kaldığımız minik zaman dilimlerinde bizi saran ve iliklerimize kadar hissettiğimiz varoluşu yakalarız. bu varoluşsal farkındalıklar' da kendimizi gözden geçirir ve hatırlamaya çalışırız. "ben ne yapıyorum" soruları ile "parcasi oldugum ve kendisine ait hissetmediğim bu toplum nereye gidiyor?" gibi daha kolektif sorular birbiriyle yarışma haline girerken, beyin önceki varoluşsal farkındalıklarını o ankiyle kıyaslamaya doğru yönelir. işte tam o sırada, " vay be, eskiden böyle düşünüyordum, ne kadar eksik ve kusurlu bir kabulmüş." dediğiniz durumlar kafanızda canlandiği gibi, gecmiste simdiye nazaran daha sofistike dusundugunuz noktalari da kesfedersiniz. bu sorgulamalar sizin yaşla ilerlediğini düşündüğünüz varlığınızın, aslında bir türlü lineer çizgide ilerlemeyen kendiliğiniz yüzünden hiç de "büyümediğini" görmeye götürür. varlığınız taşa takılır. ama bir türlü yere düşüp, sert zemini yüzünde hissetmez. büyümek bu anlamda kendisinden kacamadigimiz çarpık bir devinimdir. Garip.
Hayata dair tüm fikir ve düşüncelerin boyut değiştirmesidir.
Bir nevi, küçük şeylerle mutlu olmak yerine, herşeyin var olmasına rağmen yetinememektir.
Bu davranışların hayatın getirdiği, baskı ve yaşama mücadelesinin bir gereğidir.
Gerekli olduğu için, gelişir. Geliştikçe, zaman boyut değiştirir.
Büyürsünüz..