Bir nevi özlem, bir nevi korku. Kimisi annesinin akşam pencereye çıkıp 'yemek hazır hadi eve' ya da 'bak baban geldi' diye kendisini çağırmasını özler. Kimisi de büyükçe onu çağıracak kimse kalmayacağından korkar. Hiçbir iyi yanı yoktur büyümenin çünkü asla kimse çocukluğundaki kadar masum kalamaz. Sorumluluk masumiyeti öldürüyor.Ama ya ben çocukluğumu yaşayamamışsam. Hem çocuk kalamıyor hem de büyümek istemiyorsam. Hayat bize zaman tanır mı yoksa o meşhur tokatlarını atmaya mı başlar?
buyuyunce alınacak sorumluluklardan korkmanın bir sebebi olabilir.hep cocuk kalmak,hep ekmek elden su golden yasamak isteyenlerınde icinde bulundugu durumdur.
büyüdükçe gözlerdeki pembe gözlüğün ortadan kalkması, sorumlulukların, acıların ve hataların sonuçlarının daha büyük olması, önceden ufacık bi şekerle mutlu olan bünyeyi şimdilerde hiçbir şeyin mutlu edemediğinin fark edilmesi, küçükken herkesin saf, temiz ve güvenilir olduğunu sanıp büyüdükçe bunun koca bir yalan olduğunu ve insanların nasıl da değiştiğini görebilenlerin haklı isteğidir.
bakkala girip sakız ücretimi almıyor, beni adam yerine diye koymuyor diye kızdığınız bakkal amcayı hatırlarsınız birden.. cebinizdeki sınırlı parayı ve 100 liraya aldığınız tombi cips gelir aklınıza.. misafir gelen bir amcanın getirdiği çikolatayla kocaman bir mutluluk duyduğunuz anlar bir de.. karşı apartmanda oturan sevdiğiniz oğlan ve oynadığınız sayısız oyunlar canlanır gözlerinizde.. hergün içinizdeki anlamsız mutluluğu, annenize-babanıza duyduğunuz sonsuz güveni ve başınıza birşey gelse onların herşeyi halledebileceğini düşündüğünüz günleri anımsayırverirsiniz.. en büyük sorumluluğunuz üç sayfa 'a' yazmaktır zira.. ve tek okuduğunuz 'ali ata bak', 'neşe topu tut' tur..
büyümek böylesine boktan bişeyken aklı olan bünyenin isteyip de kavuşamayacağı şeydir yani büyümek istememek..
hayata karşı bi nevi sert duruştur.. hayat sizi pek iplemez gerçi o ayrı.
hayattaki şanssızlıklarını, kadersizliklerini tekrar başa sarıp değiştirebilmek isteyen beynin ürettiği ütopya.herşeyin kötüye gittiğinin farkında olmak, bunu değiştirememek..kimi zaman benim de yanarcasına istediğim peri masalı..
keşke..
Annesinin yemek yedirmesini, babasının misafirlik dönüşü kucağına almasını, ekmek arası domates, peynir yemeyi ve küskünlüklerin gel oynayalım diyerek tatlıya bağlanmasını özlemek.
zeki, ileri görüşlü, nostradamus gibi bir veletin haklı isyanıdır.
çünkü bilir ki;
hiçbir video oyunu, taso oynamaktan alınan keyfin onda birini vermeyecek; atılan hiçbir gerçek gol, tsubasa'nın attığı gollerden daha güzel olmayacak; hiçbir halısaha maçı, mahalle maçlarından daha büyük çekişmeye sahne olmayacak; büyüyünce omuzlarına hergün başka sorunlar ve sorumluluklar yüklenecek; gün gelecek çok sevdiklerinden birinin toprağa verildiği anı görücek ve hayatındaki o güne kadar ki en büyük şaşkınlığı ve acıyı yaşayacak; ve hayat gün geçtikçe gökkuşağından, koyu bir griliğe dönüşmeye başlıyacak.
büyümeyim la ben. 20 de kalaydım keşke. tek ergen deselerdi. her gün finallere filan çalışsaydım tek amk. parasız kalıp sobada yakmak için odun çalmaya razıyım.
-herşeyin basit olduğu zamanları özlemektir.
-zamanında sahip olduğu masumiyeti özlemektir.
-aslında yalanlarla çevrili olan dünya'yı tekrar pamuk şeker tadında toz pembe olarak görmek istemektir.
-mutluluğun özlemidir.
-huzurun özlemidir.
-sevginin, ailenin özlemidir.
-güvende hissetmenin özlemdir.
buna verilebilecek bir sürü cevap var. birini seçin.
rüyalara giren lise anılarıyla ben de etkisinin bir hayli arttığını gözlemlediğim, bireyin çocukluk ve bazı ergenlik dönemine dönüş isteği. çocukken sorumluluğun neredeyse olmayışı, her şeyi daha büyük hevesle yaşamaktan dolayı büyümek istememek hatta geriye gitmek ister kişi.
şu sorunun çözümünü tam bulamadım iyi gelen şeyler arasında küçük prens okumakla çocukken izlenen fimlerin nostaljisini yapmak var şimdilik.
bu durumun tıpta adı peter pan sendromu.
zamanın herkese eşit davranması, herkesin büyüyor olması da biraz da olsa acımıza merhem oluyor.