bisikletle gezerken bana "yavaş git ibne" diye bağırmış olan fayton sürücüsüne sahip adamız. tabi arkasından şikayet mekanizmamız çalışmıştır. aklınızda olsun 149 nolu faytonun sürücüsü kasketli bir organizmadır.
istanbul un karmaşasında istanbuldan çok uzak olan ada. Hafta sonu kesinlikle gidilmesi tavsiye edilmez. Taksimden farkı kalmıyor. Şehrin gurultu ve karmaşasından bunalıp kafa dinlemek, doğa yuruyuşu yapmak için ideal. Ulaşım basittir Kabataş Kadıköy Eminönü bostancı kartaldan vapurla ulaşımı var. Ben kabataştan gittim ve an itibariyle 5 lira jeton. Yolculuk 1.5 saat sürüyor istanbulu denizden görüyorsun uzaklaşırken garip bir sevinç ilk kez gidiyorsanız acaba nasıl geçecek ne yapacağım gibi hafif tatlı bir telaş ve heyecan. Adaya mavi Marmara iskelesinde iniyorsunuz ve indiğinizde karşınızda dondurmacılar var. ilk iş dondurma alın,4 top 5 lira ve aç karınla alın, aşırı büyükler doyuruyor. Külahları normal külahların 4-5 katı ve tadı mükemmel ötesi. Nane ve italyan karamelini tavsiye ederim. Kalacaksanız merkezi yerde princess oteli tavsiye ederim biraz yürürüm veya faytonla giderim diyorsanız prenses koyu otel var adanın ortalarında sahilin dibinde küçük hoş bir otel, deniz manzarası ve hizmeti güzel kahvaltı dahil. Faytonlar gereksiz pahalıdır. Kmsi 10-15 liraya denk geliyor diyebilirim ve tezek kbok kokusu cabası. Bisiklet kiralayın derim günlük 5-6 lira. Adanın ortalarına gidecekseniz önce çantanızı yiyecekle doldurun zira küçük işletmeler normalin iki katına satıyor. Sahilde bin carrefour Express var bunun için, aşırı para harcadım bu ihtiyaçlar için başınıza gelmesin. Şimdi gelelim gezilecek nereler var. Meydanı dolaşın. Hoş küçük sevimli bir meydanı var. Orada saat kulesi önünde fotoğraf çektirin. Taş fırın pidecisinfe lahmacun yeyin karnınız acıkınca, pidesi hoşuma gitmedi. 3.5 lira lahmacun pideler ise 12-17 arası değişiyor. Hemen yanında balık türleri için küçük sevimli bir restaurant var. Hile miydi neydi adı balık ekmeği gayet güzel. Aya Yorgi kilisesi var tepede oraya gidin. Prenses koyunda denize girin. Evleri çok güzeldir iç geçirerek bakın evlere. En büyük ahşap yapı olan tüm yetimhanesşne çıkın ve manzaranın sukunetine kaptırın kendinizi. Sakinlik taraftarıysanız eğer adanın diğer ucu hala bakir kalmayı başarabilmiş. Orada kamp kurun denize girin. Muhteşem zamanlar geçiteceksizin.
esnafların günlük ada gezilerine gidenleri resmen kucaklarına aldıkları ada. özellikle ''krepso cafe'' hayatınız boyunca göreceğiniz en rezil işletmedir. biraz sakinlik, sessizlik için gittiğiniz adada dangoz çalışanları keyfinizi kaçırıp sinir stres yaşamanıza sebebiyet verebilir. unutmadan siz istesenizde istemesenizde hesaba %10 bahşiş vermek durumundasınız.
2 sene önce gittiğim zaman daha sakin bir yerdi. 2 senede dikkatimi ceken degisikler ise şunlar oldu: fayton sayisi aşiri derecede artmis durumda, bu kadar cok faytona izin verilmesi tek sebeple açıklanabilir: mafya. Cunku yayalarin ve bisikletlerin guvenligi ciddi anlamda tehlikede, adada rahat gezmek imkansiz, her an arkayi kollamak durumundasin. Ortadogu kokenli turist sayisi asiri derecede artmis durumda ve son olarak vapur seferleri arttirilmis bu olumlu bir degisiklik. Ancak benim gorduklerim , turk milleti olarak adanin da icine etmeye yavas yavas baslamisiz. Para ugruna bizim milettin yapmayacagi hic birsey yok. Ben eski tadi alamadim , 2 sene once daha sakin, guzel ve temizdi.
tatil gunlerinde gitmenizi tavsiye etmem fazlasiyla kalabalik oluyor. faytonlar o kadar buyuk sorun ki adamlar yollari sadece kendilerinin saniyorlar. bisiklet ile tur yapacaklar biraz yorucu olsa da kesinlikle buyuk turu denemeli adanin her tarafini dolasmali.
istanbul ilinde, Marmara Denizinin kuzeydoğusunda bulunan adaların en büyüğü. Anadolu kıyısına 4 km, Galata Köprüsüne 20 km uzaklıktadır. Yüzölçümü 5.36 km2, uzunluğu yaklaşık 4 km, genişliği 1.3 kmdir. Temiz havası, ılıman iklimi, kumsalları, doğal güzelliğiyle kent turizmine elverişli bir adadır.
osmanlının ada-i kebir adını verdiği adadır. büyükada ile ilgili eski bilgilere bakacak olur isek, evliya çelebi, 17. yüzyılda şöyle bahseder:
"bayındır bir adadır. yirmi mil genişliktedir. iki yüz kadar rum evi vardır. dağları kızıl olduğundan, buna kızılada derler. üsküdar toprağına yakındır. kilisesi, bağı ve bahçeleri, dört tarafında kalabalık dalyanlar vardır."
dün bir arkadaşla gezmeye diye gittik. merkez leş gibi. adım başı at boku. basmadan yürümek mümkün değil. şu zamana kadar "faytonlar kaldırılsın!" diyenleri hep duyardım, fazla ciddiye almazdım. ama gidip görünce anladım. bu faytonlar ada için büyük bir sorun.
elbette faytona binenler için sorun yok. onların keyfi yerinde, etrafı kameraya çekiyorlar, eğleniyorlar, gülüyorlar. ancak biz yayaların iflahı s*kiliyor. boka basmamak için önünüze çok dikkatli bakmanız lazım (buna rağmen bastık). mayın tarlası gibi. belli bir yerden sonra bu eziyet oluyor. kokuya alışırsın ancak bu nedir yahu? rezillik!
biz arkadaşla zaten orman kısmında takıldık çoğunlukla. oralarda da var ancak ilçe merkezindeki kadar yok allah'tan. orman kısmında rahat ettik. ancak iskeleye geri dönmek için ormandan çıktığımızda bizi yine aynı ortam karşıladı.
bu faytonlar kaldırılacak arkadaş, yada temizlik yapılacak. bu kadar turist çeken bir yerde bu durum rezillikten öte bir şey. kazara kayıp düşseniz boku yediniz. hayır, gerçekten boku yediniz, iki adımda bir bok çıkıyor önünüze çünkü.
belediye çalışmıyor mudur nedir amk. ama duyduğuma göre belediye de faytonları kaldırmaya uğraşmış ama faytoncular ayaklanmış, "bizim ekmeğimiz bu, biz bundan başka iş bilmeyiz" diye. e be kardeşim, sen gereken temizliği gösterme, atların kıçına delik değiş poşetler koy veya düzgün poşet koyarsan da o poşeti geri yola dök, etrafı bok götürsün, sonra "faytonuma dokunma". sikem faytonunu yahu, adayı bok götürüyor, rezil etmişsiniz adanın içine! sıçmışınız yahu adaya!
yok arkadaş yok. ya bu faytoncular işlerine gereken özeni gösterecekler, yada faytonlar kaldırılacak. kendi düşen ağlamaz. adadaki bok oranı, hava taneciğinden fazla. eve geldim, ciğerlerimde hala at gazı var. çıkmak bilmedi. şu an bunu yazarken bile ağzımdan at boku kokusu çıkıyor.
çok harika güzellikleri olan fakat sokaklar çok pis at kakası kokan, bol miktarda kedisi olan ve orta doğulu turistlerle dolup taşan adadır.
bisiklet kiraları günde 15-20 Tl arasında değişmekte olup, fayton turu 50 liradır, yiyecek içecek bakımından diğer adalara göre daha az seçenek vardır ve fiyatlar daha fahiştir.
şu bulunduğumuz günlerde hala tırtıl alerjisi olup olmadığını merak ettiğim mükkemmel mekan.
not:yakın zaman içerisinde bu mekanda bulunmuş olan arkadaşlardan tavsiye beklemekteyim.
23 nisan 2012 tarihinde adaya hristiyan turist yağması nedeniyle, tüm gün sınırsız bisiklet kiralama fiyatlarını bir anda 30 tl yapmış götten bacaklı ibneleri bizzat gördüğüm adamdır. ne yazık ki 2 saatini, 17 liraya anca kiralayabildik ama öfkem yüzünden bisikletleri teslim etmeden önce cantlarına tekme attığımızı, frenlerini bozduğumuzu, direksiyona takılan plastik tutunma şeylerini koparttığımızı, bisikletleri teslim edip kimlikleri aldıktan sonra o karmaşanın içinden tüydüğümüzü de belirtmek isterim. :)
konaklanılmış mayıs ayının ertesi günü 1 mayıssa, konaklama gününün 30 nisan yani bulunulan günün nisan ayına ait bir gün olduğu aşikar olmakla birlikte, koordinatları sebebiyle bir sapma yaratmış olabilecek prens adalarının büyüğü.