Laik demokratik Türk Cumhuriyetinin herşeye rağmen kurulmuş olmasını bir türlü kendine yediremeyen tayyipçi-gerici güruhun kendini tatmin etme denemesi. Yalan demekle bir gerçek yalan olmaz beyler..
liderler, ülkesi ve halkı için stratejik kararlar alma, uygulama yetki ve sorumluluğuna sahip organizatörlerdir. aldıkları kararlar doğru ise ki bunu zaman gösterir, o liderler; halklarınca bir kurtarıcı olarak nitelendirilirler. bu sayede, ülkenin ve o ülkede yaşayan halkın geleceğini biçimlendirecek yeni yeni kararlar alır ve uygularlar.
güçlü liderlerin ardında, onlara inanmış ve güvenmiş güçlü bir halk desteği daima vardır. anadolu insanı gibi mazlum, ne denli ezilse, sıkıntılara maruz kalsa da susup sineye çeken bir insan topluluğunu istiklal ateşi ile tutuşturmak ve ortaya çıkan kuvayı milliye alevini işgalci emperyal güçlere başarıyla yönlendirmek ve sonuç almak, her organizatörün de başarabileceği bir iş değildir.
mustafa kemal, gerçekten de bir kurtarıcıdır. ardındaki halk desteği yadsınamaz ama paşasız bir ordunun savaş kazanması mümkün olmadığı gibi lidersiz bir toplum da istiklal mücadelesi veremez. ve onun içindir ki cumhurbaşkanları aynı zamanda başkomutandırlar.
nasıl bizim gözümüzde feto yalanötesi bir liderse, şakirtlerin de bu tarz başlık sıçmıkları normaldir. asıl anlamaları gereken Atatürk sayesinde bugün pennsylvania da takılabilen bir sulugözünüz var. en azından saygı duyun. tayyipçi gerici güruhun son 10 yıldır atatürke dil uzatıp saygısızlık yapmasının nedeni kendi başkentlerinden aldıkları fütursuz cesarettir.
yalandan daha çok abartıdır. mustafa kemal in askerlik konusunda olmasa da liderlik ve siyaset konusunda çok başarılı bir insan olduğunu düşünmüşümdür. askeri konularda çok başarılı bulmuyorum çünkü anlatılan en büyük başarılar çanakkale cephesindeki (ki bu savaşta üstün başarı gösteremeyen bir bölük-birlik varmıdır bakmak lazım) savunmalar ve büyük taaruzdan ibaret (ki yendiğimiz ülke yunanistandır- yunanistan kimdir örneğin bugun doğu illerinde kurulmuş bir kürdistan ülkemize savaş ilan ediyor haldur huldur geliyor ankaraya dayanıyor biz napıyoruz bunları dövüyoruz sonra doğu illerine geri yoluyoruz, tamamen ortadan kaldırabiliyor muyuz? hayır. peki bu durum şimdi başımıza gelse PKK güdümünde bir kürdistan kurulsa -allah korusun- bu devlet bize savaş açsa bunu ortadan kaldırmak yerine 3-4 tane şehir verip geldiği şehirlere yollamak başarı olur mu?) bilmem!
peki mustafa kemal sadece buralarda mı görev yaptı? mesela trablusgarpta neden başarısız oldu, suriyede neden şam a kadar çekildi. bunları da sorgulamak lazım. bir insanın yaptığı her iş mükemmel olamaz tabiki eksiklikler yanlışlıklar olabilir. bunları dile getirmek, sorgulamak mı yobazlık yoksa hiç bir şeyi araştırmadan anlatılan her şeyi kabul etmek mi?
bir de şunu sorgulamak lazım. osmanlı devleti olarak savaştan yenik çıkacaksınız memleketiniz parçalara ayrılıp paylaşılacak, ege ve akdeniz italyanlara, güney doğu ve doğu anadolu ingilizlere-fransızlara vs verilecek. sonra maraşta sütçü imam çıkacak. hayt huyt yapacak onlar da korkup kaçacak? savaştan galip çıkmış dönemin süper güçleri ordusu bile dağıtılmış olan devletin bir kaç şehrine diş geçiremeyecek. size çok mantıklı geliyor mu? bana gelmiyor. bu durumda kaba tabirle al gülüm ver gülüm politikasının uygulandığı açık. onlar bize anadoluyu ve kendikendimizi yönetme(!) hakkı verdi de biz onlara ne verdik onu bilmek lazım. yok biz onlara bir şey vermediysek sadece direnişten korktularsa aynı adamlar libya da ömer muhtar ın direnişinden neden korkmadı?
"o olmasaydı sen dinini yaşayamazdın, baban kimdi bilemezdin şerefsiz" hedesinin ne kadar büyük bir yalan olduğu gün gibi ortada ne oldu musul da, şam da ingilizler, fransızlar mı yaşıyor? oradakiler toptan hristiyan mı oldu, hepsini anası tecavüze mi uğradı. bunlar halkı korkutmak, minnet duygusu oluşturmak için üretilmiş toplum mühendisliği ürünleri.
şimdi bunları sorguladım diye bana doğrudan bir yobaz yaftası yapıştır, fişle, arşive kaldır. bunları ve benzer olguları sorgulamak değil asıl sorgulamamak yobazlıktır.
Arsızın g*tüne teneke bağlamışsın bu tıngırtı nerden geliyor demiş demekten ben bıktım adamlar soysuzlaşmaktan it yerine konulmaktan bıkmadılar. Hayret falanda etmıyorum artık ben götümle bile gülmüyorum ama genede;
(bkz: götümle gülüyorum butonu kurulsun)
bu noktada "büyük kurtarıcı" dediğimiz niteleme, kimler için neler ifade etmekte buna bakmalıyız. ömr-ü hayatında "kurtarmak", "kurtarılmak" eylemini eylem içinde bulunmadan, babasının serveti, nüfuzu ile yaşayan insan için algının "ben yattım, o kurtardı" şeklinde olması normal geliyor.
örnekler, bu gibi konularda anlaşılırlığa vesiledir ve örnekleyelim hemen... sen, yüzme bilmiyorsun ve günün birinde denize düşmüş çırpınmaktasın. az-buçuk yüzme bilen birisi gelip de sana, elini uzatıyor. bu durumda kendini, karaya attığında adama "ben zaten çırpınıyordum, elini uzattınsa banane" mi der insan olan, insanlığını muhafaza eden?
bu arada henüz farkettim ki örnek de cuk oturmuş konuya. osmanlı'nın son dönemlerinde ciddi bir çırpınışın varlığı kendisini sezdirir. ki farklı siyasi düşüncelerin, kendince geliştirilen çözümlerin sebebi de budur. mandacılığı savunanın bakış açısından kurtuluş manda olmaktayken, osmanlıcılığı savunan adama göre var olan devlete sahip çıkmalı, ölünecekse de o devletin ölümüyle ölünmelidir. bunun gibi onlarca farklı oluşum(resmi ve gayriresmi) vardır ve hemen herkes tarafından da bilinir tüm bunlar. zihinsel engellilere öğretmenlik yapıyormuş gibi hissetmek istemiyorum kendimi. gerçekten de kötü bir hissiyat oluşturuyor(karşımdaki insan sağlıklı olduğuna inanırken bunu yapınca hakaret ediyormuş gibi hissediyorum.). dolayısı ile bu kısmı geçiyorum.
ayrılığın ve ikilemlerin bu denli had safhada olduğu, halkın ise perişan düştüğü bir dönemde bir adam çıkageliyor(ki vahdettin ile yaptığı son yüzyüze görüşme bu noktada göreve tayin edildiğini, lâyık görüldüğünü kanıtlar niteliktedir. içeriği kimse tarafından bilinmese de samsun seyahatinden hemen önce olması bile bu ihtimali güçlendirir.) ve bütünlüğü sağlamak adına şehir şehir dolaşıp insanlara bir şeyleri anlatıyor. onları örgütlüyor, onlara değerli olduklarını hissettiriyor ve olası tehlikeleri de gözler önüne seriyor. oysa o insanlar, devlet-i ali'nin ırzına geçilirken de samsun'da, erzurum'da, amasya'da, sivas'ta,... hayatlarını sürdürüyorlardı. peki neden direnemediler? çünkü; birinin, onlara o cesareti vermesi, ne yapacaklarını göstermesi gerekiyordu. o adam da benim bakış açımdan "kurtarıcı" olan mustafa kemal atatürk'tür.
ve bakış açınız "halk olmadan nah yapardı tüm bunları" diyerek bok atmamıza sebep olacak kadar sığ ise osmangazi ne yapabilirdi tek başına? veya fatih'in ne haddine istanbul'u fethetmek. ama baktığımızda fatih sultan mehmet'ten önce defalarca kuşatılan istanbul, bir türlü düşmemiş. neden peki? daha mı güçsüzdü ordu? veya fetih esnasındaki kadar güçlü bir ordu kurulamaz mıydı? surları yıpratmak için daha adamakıllı toplar dökülemez miydi?
velhasılı kimileri saçmalamanın bin bir yolundan bin tanesini tükettiler. ben sonuncusunu bekliyorum artık şu saatten sonra. sonra mı? savcılığa kendimle ilgili suç duyurusunda bulunacağım...
tarih kitaplarında bize dayatılan yalanlardan biridir. halbuki birinci dünya savaşından sonra işgal altında olan topraklarımızı padişah birinci tayyibettin kurtarmıştır.
biraz araştırırsanız tayyibettin'in askerlere burası yan gelip yatma yeri değil dediğini ve ani bir aydınlanmayla türk askerinin düşmanı kovduğunu öğrenirsiniz. çanakkale boğazına birinci tayyibettin'in oğlunun gemiciği ile mayın döşendiğini bilmezsiniz cahiller.
ülkenin ordusunun silahsızlandırıldığını tayyibettinin ise deniz feneri ile topladığı paralarla bu sorunu aştığı gerçektir. tayyibettin samsun'a çıktığında ahaliyi mitinge toplamak için para ve yemek dağıttığı, o zamanki medrese öğrencilerinin bursunu sadece mitinge katılarak alabildiği ise yalandır.
tayyibettin'in her cepheye gidip siper arkasında kaka yapar pozisyonda oturması da bütün askerlere moral vermiştir. yunan askerini ise altına sıçırtmıştır.
osmanlıyı'da osman bey tek başına kurmadı zaten, hatta fatih'te istanbul'u tek başına fethetmedi. o an lider kimse o'nun adı kalır diğerleri de şehit,gazi vs. olarak anılır zaten. burda kurtarıcıdan maksat yaptığı stratejilerin tutmasıdır ve baş nereye gittiyse ayak da oraya gitmiştir. stratejilerin belgeleri de türk tarih kurumunun orda bi yerlerde olacaktı.
malkoçoğlu veya karamuratın dünyayı salladığı,osmanlıyı kurtardığı kaleleri zaptettiği filmleri bile gerçek zannedip inananların var olan gerçekliği reddetmesi,hala bi taraflarında sert cisimlerin dolaştığı izlenimini yaratıyor,dedirten durumdur.tarihi,filmlerden değil kitaplardan öğrenin.tüm ulusların büyük liderleri vardır.savaşı tek başlarına yapmazlar ancak savaş ve akabindeki barış süreçlerinde stratejik kararları verecek zekaya ve kararlılığa sahiptirler.bu konuda bir sürü örnek vardır.hz muhammed de bu örneklerden biridir.bu başlığa bakıp doğruluğunu kabul eden kişi,kurduğu cümleleri hz muhammed için de kurabiliyorsa tutarlıdır.yok eğer onun için kuramıyorsa kişinin beyin hücrelerinin yenilenmesi gerekir.bu da hücrelerin üremesiyle olur.bu kişinin beyin hücrelerinin üremesi için de yardımcı olmaya hazırım!!donör olarak da olabilir,fiilen katılımla da.
başlığı açan zat gibi insana ve iradesine inanmayan, güvenmeyen zatları gördükçe daha bir inanıyor insan gerçeğe.
düşünsenize, bu zÂtla dolu bir ülke, kendisine ve hür iradesine yabancı bırakıldığı bir ülkede, irdesiz, bilgisiz ve şuursuzca önüne ne konuyorsa ona iman ediyor ki gelen düşmana dizilen methiyeler ve kurulan sofralarda bunun en büyük kanıtıdır.
derken bir adam çıkıp diyor ki, ey türk oğlu türk, artık iradeni ortaya koyma vaktin gelmiştir.
artık boyun eğme, kabullenme zamanı değil, istikbalin ve istiklalin için savaşarak gerçeğine uyanma zamanıdır.
sen ki şanı tarihe mÂl olmuş yüce türk milletinin evladısın, kudretine sahip olduğun asil kanı uyandırma zamanı gelmiştir.
ve bir millet ki her ferdi ile gerçeğine uyandıran atasına saygı duyuyor.
köle zihinleriyle mutlu hainler hariç.
maalesef varlar ve hep olacaklar.
onların varlığı ne atamıza ne de kendimize olan inancımıza engel olamaz. aksine varlıklarıyla inançlarımızı bilerler.
daha keskin, daha güçlü ve daha inançlı olmamızı sağlarlar.
bu ülkenin bağımsızlığı için verilen şehitlerin, savaşlara komutanlık etmiş diğer insanların, tüm türk halkının varlığının inkarıdır. bir adamı övmek için kendi halkını aşağılamaya gerek var mı? bence yok, sen bunu yaparsan o adamın tezlerinide kabul etmemiş olursun.
hadi biz manevi bir lidere bağlanmışız manevi ve kutsal öğeleri eleştiremiyoruz çünkü adı üstünde kutsal.eleştirilmez olduğunu düşündüğümüz için tapıyoruz zaten.
ama sizin öngördüğünüz yaşamdaki öğeler hem kutsal değil hem de kutsal muamelesi görüyor.
dünyaya ait bir rejim adeta dogmanız olmuş.
en azından biz istemediğimiz zaman din değiştiriyoruz falan.ama sizin rejim değiştirme şansınız da yok.
ulu önder mustafa kemal atatürk kimseye yaşama hakkı vermedi. hani bunun altını bir çizelim önce. sadece gerçekleştirdiği devrim, ardından uyguladığı inkılaplarla, osmanlı devleti döneminde "kul" olarak bilinen vatandaşlara, modern toplumlardaki hak ve özgürlükleri sundu. misal, tevhid-i tedrisattan önce, osmanlı döneminde %20 oranında olan okuma yazma oranı, harf inkılabından sonra %70lere kadar çıktı. seçme ve seçilme hakkımız oldu, herşeyden önce "kul" olmaktan çıktık, birer vatandaş, birer birey olduk. üstelik yasalar önünde herkes, zengin fakir diye ayırt edilmeden herkes "eşit" görüldü. hayır yani, insanca yaşama hakkı sunulması mı bu milletin zoruna giden? ha diyorsan muasır medeniyetler seviyesine çıkacaktık güya, yalan oldu diye, e adamın ömrü yetmedi be yekparem. onu da kendisini geliştirmek suretiyle halk yapacaktı zaten. çok yanlış anlamışsınız.