Çocukken çok sık rüya görürdüm.. Ve rüyalarımın çoğunda da uçardım. Artık uçamıyorum.. Ya da ne zaman uçmaya kalksam, düşüyorum... Ansızın korku ile, sıçrayarak uyanıyorum. Annem varsa yakınımda bir yerlerde, günahların dökülüyor, korkma yavrum, diyor...
Artık rüyalarımda uçamıyorum... Ve mutlu rüyalar göremiyorum. Ne bileyim, mesela ailemle gittiğim piknikleri, susam sokağındaki minik kuşu, bayramlarda babamın alacağı kırmızı rugan ayakkabıları göremiyorum. Ya evime hırsız giriyor, ya katillerle mücadele ediyorum, ya şimdiye kadar ebediyete uğurladığım hastalarımla morgda başbaşayım ya da körkütük aşığım, kavuşamıyorum. Bazen de dipsiz kör bir kuyuya bedenimi sürüklüyorlar. Ağzıma kaçan toprak parçalarının nefesimi tıkadığı anda uyanıyorum. iyi ki de...
ağlayınca istediğim anında olur şaşmazdi. evin küçüğüydüm, o yapmazsa digeri yapardı illaki. sonra büyüdüm ağlamadım hiç ağlayamadım. hatta ağlamak aciz gibi geldi.
yetenekle ne alakaysa. çok yanlış geldim. çok.
kötülüklerin olmadığına inanmak, aileni hiçbir zaman kaybetmeyeceğine inanmak gibi yeteneklerdir.
kötülüklerle karşılaşınca ve ailendekileri teker teker kaybedince işin aslını anlıyorsun tabi.
oda kapılarımnın tam ortasında durup ayakları sağa sola açıp yukardan yine aynı şekilde elleride açarak önce sağ ve sol kapı içi yüzeyine teması sağlamak sonra yukarıya doğru örümcek adam misali çıkmak.