eskiden neşemiz vardı
gülümserdik hergün
uzaktaydı hüzün
hayallerimiz vardı
uçurtmalar geçen içinden
cumartesi öğlen
boyalarımızla oynardık
rengarenkti herşey
karanlığı boyardık
ve birden büyüdük aniden
ve birden küçüldü hayaller
büyüdük de sanki ne oldu
çocukluğu unuttuk yalanlara boğulduk
büyüdük de sanki ne oldu
umutları kuruttuk savaşta vurulduk
büyüdük aniden
büyüdük aniden
koşardık bayırlarda
ağaç evler kurardık
bedavaydı çiçekler taçlar yapardık
düşsek bile olsun
yeniden kalkardık
acıtmazdı hayat
ve birden büyüdük aniden
ve birden küçüldü hayaller
büyüdük de sanki ne oldu
çocukluğu unuttuk yalanlara boğulduk
büydük de sanki ne oldu
umutları kuruttuk savaşta vurulduk
büyüdük aniden
büyüdük aniden
ve birden büyüdük aniden
ve birden küçüldü hayaller
ve birden uzaklaştı gökyüzü
ve birden gömüldük dertlere
büyüdük de sanki ne oldu
çocukluğu unuttuk yalanlara boğulduk
büyüdük de sanki ne oldu
umutları kuruttuk savaşta vurulduk
büyüdük aniden
büyüdük aniden
büyüdük aniden
küçüldü dünyamız
ogun sanlisoy'un 24.02.2009 tarihinde dinleyicilerinin beğenisine sunacağı single. Yalnızca avea'nın sitesinden ve myspace'ten ulaşılacağı, kaset ve cd ye basılmayacağı söyleniyor. Single tanıtımı için hazırlanan resimde ogün sanlısoy'u, oğlu ozan ile bir tahterevallinin üzerinde göreceğiz.
haberleri izliyorum hergün. internet sitelerinden takip ediyorum gündemi. irticayla mücadele planı, tğrban, gdo, açılım, bütçe açığı... bu zamana kadar durumum hep iyi oldu, bana ne diyorum. yine de elim sigara paketine uzanıyor, yakıyorum bir tane. kimsenin kimseye güveni kalmadı. şimdi kapattığım hayvan haberlerine özlem duyduğum günler geliyor aklıma. bir oyuncağı kırmış olmanın verdiği üzüntü, babamın elinde dandik bir çikolatayla bana süpriz yapması. ne kadar güzel günlerdi büyüklerin ciddiye almadığı şeyler üzerine bir dünya kurabilmek. büyüdük aniden. neye benzediğini bilmediğimiz kıyamete özlem duyuyoruz artık.
edit: eskiyi düşündükten sonra dinlendiğinde gözde bir kaç damla yaş olan şarkı.
--spoiler--
doğduğumuz anda başlayan hayatımız belki de gerçekten sahip olabildiğimiz tek şey. gerisi bizden önce vardı, bizden sonra da var olmaya devam ediyor.
çocukken dünyayı önce uzandığımız yerden gökyüzüne bakarak izliyor, sonra adım adım ilerliyoruz. ve bir gün bakıyoruz ki adımlarımızı saymaktan, başımızı kaldırıp gökyüzüne bakmayı unutmaya başlamışız.
peki o zaman büyümüş mü oluyoruz? çocukken hiç büyümeyecekmişiz gibi gelen hayat, bizi önüne katıp büyüttüğünde yeniden çocuk olmak istiyor muyuz? sapanımızı, uçurtmamızı, bilyelerimizi, kağıt uçaklarımızı, yoyolarımızı, iplerimizi, salıncaklarımızı, kaydıraklarımızı, tahterevallimizi, topaçlarımızı özlüyor muyuz? belki de sadece başımızı yukarı kaldırmak ve gökyüzüne bakmak yeniden çocuk olmak için yeterlidir.
--spoiler--