o, büyüyü görmedi. kendi gözlerindeki büyüyü. yarattığı her güzellik onun gözlerindeki büyüden doğardı. bu dünyaya ait değilmiş gibi; sessiz, huzurlu.. nefes alışları derinine işlerdi insanın. yanındayken o kadar berraktı ki; sanki ne düşündüğünü duyardın. avucunu açtığında içine konan bir kelebek gibiydi, avucunu kapatırsan büyüsü sönecek, ölecekti. yapabileceğin tek şey ellerin açık bir şekilde onu misafir ettiğin bir tek günün tadını çıkarmaktı; çünkü onu zorla tutamazdın, gitmek istediğinde elbet gidecekti. tamam, ömrü bir kelebekten daha uzundu belki; ama teninin üzerinde konaklayışı bir günden fazla asla olamazdı. doğasına aykırı, mükemmel doğasına tamamen zıt..
hem de gittiğinde her şeyi unutmuş gibi yapacaktı. senin sözcüklerin hiçbir şeyi anımsatmayacaktı. fakat unutmadığını sen çok sonra anlayacaktın. sessizlik içinde cesaretin yavaş yavaş yitip gittiğinde, onun sözcükleri seni harekete geçiremez kılacaktı. korkup, bir köşede aklındaki karmaşanın tutsağı olacaktın; güzellikleri işte sen o zaman unutmaya başlayacaktın. yine de yağmur tanelerinden geçen güneş ışığının renkli parlaklığı sönmüyordu işte, büyü bitmiyordu..
kim ki onun hakkında "yoktur" diye düşünürse içinin sesini kısmalıdır. zira o her yerdedir ve harekete geçecek vakit bekler. bilerek veya bilmeyerek...
pekçok folklörde, yapan kişinin adı zikredildiğinde, ortadan kalkmaktadır. bunla bağıntılı bir kuzey danimarka miti, olayı şu şekilde akseder;
"aziz olaf" isminde bir tanınmış sima, ismi "rüzgar" olan bir "troll"'ü, bir kilise inşa etmesi için tutmuş. eğer kilise belirlenen süre içinde tamamlanacak olursa; troll, aziz olaf'a sahip olacakmış. aziz, öylesine nüansa bezenmiş, muazzam bir yapı muhayyel etmiş ki; troll'ün bunu asla bitiremeyeceğini öngörmüş.
fakat: belirlenen gün geldiğinde hızlıca ilerleyen inşaattan geriye, sadece kulenin ucunu dikmek kalmış. korku içerisinde kalan aziz, devin mağarasının önünden geçerken, devin karısının çocuklara; "babalarının kiliseyi bitirmek üzere olduğunu ve yarın eve aziz olaf ile birlikte döneceğini" söylediğini duymuş.
aziz olaf hemen kuleye koşmuş ve; "bekle rüzgar! yaptığın kule yamuk!!!" demiş.
bunun üzerine dev kuleden düşmüş ve parçalara ayrılmış. burada da, büyü ile işini sonlandırmaya çalışan dev, ismi söylendiğinde büyünün tesiri geçtiğinden, kendi kendini bertaraf etmiştir.
büyü ilk olarak insanlar tarafından kullanılarak, alemler arası anlaşmayı bozmaya vesile olmuştur ki dünya dışı varlıkların dünyaya gelmesi bu sebepten dolayı olmuştur.
hiç bir zaman önerilmeyen durumdur.
bilinen isimleri anmadan fikir belirtmek istediğimdir.
bazı alimler!!! büyü dini kitaplarda sözü edilmiş bir olgu diye büyü var derler de okumazlar ki orada büyü ile uğraşmaktan bahsedilir vardır diye bir söz yok *
öteki taraftan tutki var orada kimin gücüyle gerçekleştiriliyor bu istek. cinler derler cevap olarak ama gene din kitaplarında cinlerin kastedildiği büyük ihtimal olan bir cümle ile onların bu aleme temasları yasaklandı der.
yani bırakın boş işleri. şağa sola para kaptırmayın. zaten sizden büyü için para alan adamın böyle bir gücü olsa önce kendini zengin eder de sizin paranıza ihtiyacı kalmaz.
kötü büyü yapmak isteyenler ayın 15'inden sonra yaparlar.iyi büyü ise tam tersi, yani ayın 1'inden 15'ine kadar. Bu da ayın gökyüzündeki büyüme ve küçülme hareketlerine bağlıdır.
büyü yasaktır. büyü yapmak ne kadar yasaksa yine nuska muska yoluyla büyüyü bozmakta yasaktır. çünkü büyüyü bozanda "cinlerle iletişim yasağını" ihlal ederek büyüyü bozar. halbuki büyü yapılan kişi ancak allah'a sığınarak büyüden kurtulması gerekir*. ya da en baştan allah'ın büyünün tutmasına engel olması söz konusudur*.