8.5 milyar liralık bütçe açığının kapatılması için yapılması gerekenlerdir.
çözümü çok basittir; vatandaşın sırtına binmek. tez elden ötv'ye zam yapıp hem esnafın hem de tüketicilerin anasını ağlatmaktır.
Bundan önceki iktidarlarda da olan ancak bu dönem iyice yüzsüzlüğe vurulan "Tavuk çiftliği kuralım, ete para vermeyelim, vatandaşı "sevelim" döte para vermeyelim" ana felsefedir. Bu felsefenin ana kademesi de "biz krallar gibi yaşamaya devam edelim, uçağımıza 400 milyon verelim, atatürk orman çiftliği arazisindeki ağaçları telef edip 300 milyon liralık lüks saraylar yaptıralım. Vatandaş bunu ödesin, biz yaşayalım..." şeklinde özetlenebilir.
Bu arada bal tutup parmağını yalamak felsefesi de alenen kolunu bal kavanozuna sokup tüm kolunu yalamak gibi bir anlama büründü. Bu da ne kadar geliştiğimizin ve müreffeh bir ülke olduğumuzun, ekonomimizin ne kadar büyüdüğünün resmidir.
başbakan yurdışı gezilerine özel uçağı ile gitmemeli.
bakanlara son model araçlar verilmemeli.
milletvekili maaşları düşürülmeli ve ölene kadar süper emekli maaşı almamalı.
şaka bir yana hayvani masraflar kısılmalı. lan hadi bakanı, başbakanı anladık. kenarda köşede kalmış devlet kurumları yöneticileri, dandik ilçelerin belediye başkanlarında bile var bu yeni ve lüks araba sevdası. hepsi de benzinli, otomatik araçlar.
yani bir belediye başkanı, (buna ankara, istanbul'da dahil olmak) en fazla honda civic'e, vw jetta'ya binse ne olur? çalışamazlar mı? çok başarılılar da, daha da başarılı olamazlar mı?
yada bir bakan vw passat, renault latitude sınıfında bir araca binse bu da mı olmuyor? kötü arabalar değil bunlar!
ama neyiz biz, büyük devletiz. büyük devletlerin yöneticileri büyük arabalara biner, büyük vergiler toplar!