günlerden hangi gün olduğunu bilmediğim birgün şans oyunu oynayan bir arkadaşıma ''biliyor musun dostum bülent ersoy parmağındaki pırlantısını çıkarıp sana doğru uzatsa ''al evladım bu senin al lan alsana şunu...!'' diye söylese ve sen verdiği pırlanta yüzüğünü alıp satsan hayatın kurtulurdu.'' demiştim.tüm bu hayalleri düşlediğimiz esnada üzerine Heybetli diva odamdaki kapıyı kırıp birden karşımıza çıksaydı tıpkı kendisi gibi '' bismillahirrahmanirrahim...!'' tepki verirdim. daha sonra heycanla ''Bülent ablacım Hoşgeldiniz efendim'' diyerek önce elini öper üzerindeki kürkü nazikçe alır odamın baş köşesi neresi ise oraya yerini almasını ricasında bulunuarak ''daha kaç kapı kırmak istersiniz efendim'' diye herhangibir isteği olup olmadığını sorardım. devlet gibi kadın Nihayetinde ''kapılar kurban olsun sana Bülent ablaaa...!'' diyerek düşlediğimiz hadise olurdu.