Yoksulun babası işçinin yoldaşı halkçı ecevit. Haşhaş tarımına karşı çıkan amerikaya rest çekmiştir şimdikiler ise sadece bağırmakla yetiniyor. Siyasetin şampiyonlar ligi gibi olduğu dönemlerde ciddi ciddi sevdiğim nadir siyasetçilerden mekanı cennet olsun.
Mustafa Bülent Ecevit; Türk siyasetçi, gazeteci, şair, yazar; Türkiye başbakanı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Devlet Bakanı ve başbakan yardımcısı. 1974–2002 yılları arasında dört kez Türkiye Başbakanlığı görevini üstlenmiştir.
Solun çıkardığı tek lider; başbakanlığınının büyük çaplı petrol krizlerinin, güçlü devletlerin koyduğu kitlesel ekonomik ambargoların, 1999 depremlerinin yaşandığı döneme denk gelmesi itibariyle şanssız bir politikacı. (Birer talihsiz dönemlere denk gelmesi, hak ettiği değeri malesef görememesine nedendir.)
Ecevit her halükarda rizenin trabzonun imam hatipli cahil varoş politikacılarını cebinden çıkaracak, demirel ve erbakana göre ise daha önde bir adamdı.
Erbakan gibi kitleleri din sömürüsüyle uyutup trilyonları götürmemiş, demirel gibi azeri kandaşlarımız ermeniler tarafından katledilirken ermenistana yardım kampanyası adıyla para toplamamıştır..
“Biz milliyetçiliği; sokak duvarlarına değil, Kıbrıs’ın topraklarına, Ege’nin deniz yataklarına yazmışız. Biz milliyetçiliği Batı Anadolu’nun haşhaş tarlasına yazmışız.”
Bülent Ecevit’in, 15 Ekim 1982 tarihinde ikinci kez cezaevinden çıkarken bir gazetecinin ona sorduğu "Bundan sonra yine konuşur musunuz?" sorusuna verdiği yanıt.
"Herkes baskıya boyun eğseydi insanlık hâlâ dünyanın düz olduğunu sanıyor olurdu."
Zamanının Amerikan başkanı kendisine Afganistan ve Irak savaşlarında destek ver dediğinde ' benim siyasi kariyerim Türkiye'nin menfaatinden daha önemli değildir' diyerek red etmiştir, hasta olduğu için Amerikan başkanının yanında ayakta durdu diye senelerce aktroller tarafından hep gündemde oldu , ama ilahi adalet işte.
mercedes yerine renault safrane, fiat tempra gibi türkiye' deki fabrikalarda üretilen arabaları kullanan eski başbakan. Kendisi 2005 yılında mirasından gelen parayı diyanete bağışlayarak birçok kişinin hacı olmasına vesile olmuşur.
90'lar başı... anadolu üniversitesi... arkadaşların yanına gelmişim güzel sanatlara...
aa baktım ecevit... babam ecevitciydi 12 eylül dönemlerinde bile... neyse...
gittim bir iki laf ettim... önümden gidiyordu mal gibi adamın ayakkabısına bastım, düşmedi allahtan.
neyse kapının önüne çıktık fotoğraf çekilecekmiş... ben de izin istedim...
ulan çıktık dışarı... bir yanında büyükerşen diğer yanında ben, bilmem kaç tane koca koca adam, hoca vs.
bir yandanda bana bakıyorlar...sırıtıyom çünkü arada hele de tam yanında durduğum için... "kim lan bu pezemeng?!" diye içlerinden geçirdikleri belli bir bakış herkeste.
dur lan yolum eskişehire düşerse büyükerşenden istiyim ben o fotoyu, kesin vardır onda.