düşünür ya insan, hastahane avlusunda unutulan adam. avuçlarındadır çenesi, bakışsız taş. düşünür böyle olmak. hiç duymadım soru sorduğunu, utandım soramadım, böyle olmak, nasıl.
çocuk dedi, bir sesti, böyle olmak iyi. papatya topluyordum bahçesinden. ister misin. bir taşın gülme sesini ilk duyduğum gündü. benim falım deli. ayaklarının dibine bırakmıştım hepsini.
eğildim kalkamadım, öyle ağırdı ayaklarım. bir hemşire geldi. beyazdı topuklarına kadar. nasıl dedim bu kadar beyaz, böyle olmak iyi dedi kadın.
böyle olmak dedim, böyle olmak mıdır her zaman. bir taş aldım yerden, kalkamadan, hemşirenin yanında değildi zaman. yer çekim oldum, bilmiyordum hangi zaman, yelkovanın akrebe küstüğü.
taş büyüyordu elimde, durdukça zaman. öbür elimle dokunduğum zaman, sanki kocaman, gözleri olmayan düşünen adam.
böyle olmak mıdır hayat dedim, kocaman gözleri olmayan ama düşünen. bir deli olsam, düşünsem dalgaları, kocaman köpük dalgaları. ağır olsam taş olsam. koşsam acıkmasam. yorulsam düşünsem, uykusuz mehtabın uyanık bekçisi olsam.
serinlik mi çıktı ne, papatyanın biri uçtu uçtu kondu ayak ucuma. kalkamadan aldım, kulağımın arkasında papatya. böyle olmak iyi, dedi sanki solan akşamlarda. böyle olmak iyi dedim tekrarladım.
ben nasıl olmaktım hatırlamıyordum. böyle iyi de, olmak nasıl bir şeydi. bir şey miydi olmak ah o akşam.
karanlık olmak, aydınlık olmak, beyaz olmak deniz üstü martı.
taş olsam atsam, mum olsam yansam, eriyen kül olsam yanan bedenlerin lavları. kuş olsam bülbül olsam, kafesiz ötüşlü.
cam olsam kırılsam, her parçasında düşünen adam. ayna olsam sırına ersem böyle olurken.
düşünüyordu hala adam. sanki herkes için, bana da bırak düşünme, kalkamıyordum hala öyle ağır ayaklarım. bir kaplumbağa durdu yanımda hadi yarışalım.
sonra baktım olmuyor, sessizce yaklaştım, tuttum dizinde elini. kalem kağıt çıkardım, bana resmini yap dedim düşünürken nasıl böyle olmanın. yapar mısın resmini hayallerimin.
gece mi daha karanlıktı böyle olmak, bilmiyordum.
düşen bir yaprak gibi çizdi hayallerimi, damar damar, bir o yana, bir bu yana yukarılara,
uçabilsem keşke uzaklara, olmanın böyle olduğu meyve bahçelerine.
güzel olur mu böyle olmak, kiraz dudak elma yanak.
olmanın bir hali
tıpkı denemek misali.
ıı
olmanın her hali hüsrandı. aslında korktum "olmak"tan. olmak, olgunlaşmak gibi sonu. olgunlaşmak bir adım sonrası çürümek.
taş adam
dirseği çenesinde bir anlam.
olmanın en hali.
avuçlarımda hala soğukluğu ve ıslak izi.
aşk olmak. her panikte sığınağım.
aşk olmak madde ötesinde duygu "olmak". frekans dalgası. bazen parazit; akortsuz ses tecavüzü.
böyle olmak aslında, sanki samsa ve oblomov arasında bir durak. değişim ve miskin.
yada diyeyim; babalar oğullar tarihselliği. bir unutulmuşluk hezeyanı, annenin yani kadının hiçleştirilmesi.
olmanın her durağında hüsrandım.
rast, olmanın tesadüf eşiği.
çağla yeşili hayallerim oldu. kırmızıda ip atladım. pembe koroda detone ses, mavi hep sonsuzluğumdu lacivert karasına uzanan. sanki uzay hep akşam.
aptal oldum, haşa abdal dediler. aşık oldum tebessüm etti biri; aşk oldum; deli misin dedi diğeri.
her yaş, böyle olmanın zaman kipi. hayat, olmanın serüveni sanki olmadann biten oyun hayat.
perdeye dokundum, replikler konfeti. kimi sesti kimizi solmuş izler.
insan oyuncu, sonsuz epik. zaman en muazzam "gigi bayt" hafıza. açmaya korktuğum. açsam belki böyle olmak, titreşen; uzaklaşan duyulmayan ses, tarihin hafızasında ses olmak; böyle olmak.
en nihayet yaprak oldum, yeşile sarardım hüzünlerde, savruldum.
böyle olmak yakıştı bana.
duyarsızlık, vurdum duymazlık. bazen imrenmiyor değilim. duyarlı olmak, bir taze dalın çıt kırılmasına kulak kabartmak. ambulans sirenlerinden içinde yatanı tahayyül etmek, haksızlıklara tahammülsüzlük, amansız hastalıklar karşısında çaresizliklere isyan, iktidarlarla kavga, ezenlere nefret ve bütün bunlara sadece kendi pencerenden bakamamak, daima başkasının, başkalarının olması dünyanda; bütün bu hasletleri taşımak, sürekli huzur ve huzursuzluğun çatışmasını hissetmek ve bir ömrü bu basamaklarda tırmanmış olmak, sonra bakmak kucağında taşıdığın milyon solmuş, sararmış yaprak gibi özlemler, sönmüş umut kandilleri, ağıran ve ıstırap içinde kıvranan bir kalp ve şanslı olabilmeyi düşünmek, azabı alt edememek azapta mum gibi erimek, kimi zaman darılmak hayata, elinin tersiyle itmek isteyip itememek; niye, neden, niçin suallerin kulaklarda amansız uğuldaması, cinnet halleri, infilak alametleri, sevmek, sevilmek ama ulaşamamak, mesafelere gark olmak, tökezlemek ihtiraslar da, ama inatla yürümek, kanamak mütemadiyen, mütemadiyen saliseleri kaçırmak, bütün bu seyri seferde geriye bakmamak, keşke telaffuz etmemek, tüh diyememek, dememek inatla, inatla hep sürdürmek sürünen gölgen gibi hayatı; soruyorum kendime, soruyorum, yüreğim yorgun atışlarda diyor ki, sen böylesin.
içimden geçiyor hayat. qua dis.