Hakan Taşıyan ile Müslüm gürses ararasındaki bir münakaşa neticesinde Müslüm gürses'in gazetecilere vermiş olduğu demeçtir.
Hakan taşıyan bir basın mensubuna arabeskin peygamberi benim demiştir.
akabinde bir başka basın mensubu da müslüm babaya sorar, hakan taşıyan böyle diyor, sizin bir cevabınız var mı diye. müslüm baba patlatıyor tabi tokatı şrakk diye..
**ben böyle bir peygamber gönderdiğimi hatırlamıyorum. *
verilen demeçlerden yola çıkarak hakan taşıyan aklı sıra çok önemli bir adam olduğunu sanmış müslüm gürses`te aynı aklı sıralık çizgisinde ayar vermeye çalışmıştır.
1- bu ülkenin esrarkeş olan ve kendini sanatçıdan sayanlara ihtiyacı yoktur ki hakan taşıyan esrarkeşlik konusunda kendisini hukuksal bakımdan tescillettirmiştir. bide kendini tutmuş üst makamlarda gösterme çabası içine girmiş yetmemiş dini esrardan yarısından çoğunu kaybettiği beyin hücreleri ile motif hesabı kullanmaya çalışmış... ilk önce seni izleyen, gören insanlara örnek olabilecek adam olda sonra peygamberliğine bakarız..
2- müslüm gürses'e gelince... bazı şeylerin bir kesim tarafından üstadı sayılabilirsin, çok zeki olduğunu falanda sanıp sağdaki soldaki çaylak gördüğün elemanlara medyada yer bulayım niyetiyle ayarda verebilirsin... ancak insanların inanıp, bir ömrü boyunca secde ettikleri allah`ın sağına soluna ben bunun allahıyım ben onun allahıyım lafını edecek adam değilsin ki bunu yapana zaten adam denmez!
"hatırlamazsın tabi, yine zil zurna sarhoştun" diyerekten geyikle başlayalım entrymize. bir rivayete göre iki kendini bilmez kişiliğin münakaşası sonucu ortaya çıkan ve yüzyılın klişesi olmaya aday demeçtir.
''benim gönderdiğim peygamber yolda çevirmeye takılmış,alkollü oldğu için gelememiş hakan gelmiş onun yerine,çünkü esrar üfleyince çıkmıyo muş'' olayın aslı budur